Pentagon, Washington'daki "akil adamlar"ın karşı çıkmasına rağmen, Suriye'de terör örgütünden bir ordu oluşturma projesinden vazgeçecek gibi değil. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son günlerde ısrarla "Biz bölge politikasını ABD'ye birlikte yürütmek istiyoruz" diyor ama Beyaz Saray ve Pentagon umursamıyor bile. Erdoğan, Ankara'da fabrika açılışında, Rakka'ya Türkiye'nin tugay bile gönderebileceğini açıkça deklare ederken, ABD özel kuvvetleri Suriye PKK'sını hem lojistik, hem de sayıca güçlendirmeye devam ediyor. Erdoğan'ın uzattığı tüm zeytin dallarını çatır çutur kırarak hem de...

Türkiye'nin, bazı adımları atmakta geciktiği kesin. Gerek ABD'nin verdiği sözleri tutacağını umarak, gerekse de Rusya ve İran ile gergin ilişkilerimiz, İdlib, Afrin ve Münbiç'te geçmiş yıllarda yapmamız gerekenleri daha yeni yapabiliyoruz. Rus jetinin düşürülmesinin ağır maliyeti de diyebiliriz buna. Ama sadece bu değil gecikmemizi sağlayan. İran'ın, Rusya ile Türkiye arasında denge oluşturmak için atmaya çalıştığı ilk adımı, Başbakanlığı döneminde Ahmet Davutoğlu bizzat televizyon ekranlarında geri çevirmişti. Ankara'ya doğru yola çıkmaya hazırlanan İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarifi için "Çantasında bölünmüş Suriye haritası varsa hiç gelmesin" diyen Davutoğlu, "stratejik derinlik" çukurunu biraz daha derinleştirmişti...

* * *

Hatay'ın çevresini kuşatan cihatçı örgütler ile Suriye PKK'sına karşı gerekli adımları atmak Türkiye'nin en doğal hakkıdır. Bu sütunda 2016 yılında yer alan yazılarımda bunu ısrarla vurgulamış, "Hatay'a dikkat" diye haykırmıştım. PKK'nın Suriye şubesi Afrin'i "kanton"laştırırken, Münbiç'e yığınak yaparken Ankara hâlâ ABD'ye alt perdeden "sözünü tut" çağrısı yapıyorduk. O dönem ABD'nin politika sapmasından Obama'yı sorumlu tutanlar, Donald Trump'un gelişini heyecanla bekliyordu.Trump'un, ABD'nin "kozmik odalarında" yazılan politikaları elinin tersiyle itme şansı olmadığını hesaba katmadan...

"Hiç olmadığı kadar yakınız" ve "Yapacak çok işimiz var" güzellemeleriyle karşıladığımız Trump'un gerçek yüzünü gördük ama hayli de zaman kaybettik.

ABD, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Bir hafta içerisinde Afrin ve Münbiç harekatını başlatacağız" açıklamasına, "Sınıra 30 bin kişilik özel birlik" çıkışıyla cevap verdi. "Eskisi gibi BOP'u birlikte yürütelim" çağrısına rağmen...

Peki, Pentagon'un Suriye PKK'sının başarı hanesine yazdığı IŞİD'le savaş ne aşamada? O cephede çok ilginç gelişmeler oluyor. Bir dönem IŞİD saflarında sözde "cihat" yapan "paralı askerler"in büyük bölümü ABD tarafından Suriye PKK'sının yanına iliştirildi. "Suriye Demokratik Güçleri" adıyla kamufle edilen terör örgütüne "asker" oldu eski IŞİD militanlarının 15 bin kadarı. IŞİD'te Blackwater'in "terör" eğitimi verdikleri, şimdi ABD Özel Kuvvetleri'nden "askeri" eğitim alıyor. Bu IŞİD militanları, bizim de pek yabancısı olmadığımız Arap aşiretlerine mensup.

IŞİD militanlarının bir o kadarı da Afganistan'a götürüldü ABD kargo uçaklarıyla.

* * * 

Şam'ın veya Rusya'nın hakim olduğu bölgelerden kaçan IŞİD militanlarının bir bölümü de İdlib'e gelmiş, El Kaide uzantısı örgütlere katılmıştı. İdlib'de, isimlerini değiştirerek "terör örgütü" olarak anılmaktan kurtulduğunu zanneden örgütlere...
Bu örgütler, ne ABD'ye, ne de PKK'ya karşı tek mermi atmazken, Rusya'nın Tartus ve Hmeimim üslerine İHA'larla ve havanlarla saldırmıştı. Rusya'nın bilgisayar uzmanları, el yapımı bomba taşıyan insansız hava araçlarının kontrolünü anında ele geçirmiş ve etkisiz hale getirmişti.

Olay duyulduğunda Batı medyası gözlerini Türkiye'ye çevirmiş ve saldırıyı Türkiye'nin desteklediği grupların yaptığını duymak için kulaklarını kabartmıştı.

Sıkı bir KGB eğitiminden geçmiş Putin, hepsini ters köşeye yatırdı ve Türkiye üzerindeki şüpheleri açık ve net bir şekilde giderdi. Ardından, Rusya ile Türkiye arasında uyuşmazlık yaratmaya çalışanları bildiklerini de vurguladı. Rus jetinin vurulması da aynı amaca hizmet ediyordu... Rus Büyükelçi Andrey Karlov'un Ankara'da "canlı yayında" öldürülmesi de... Rus bilişimciler, Mevlüt Mert Altıntaş'ın da Türkiye ile Rusya'nın arasını açmaya çalışan yabancı güçler tarafından eğitildiğini de belgeledi.

* * *

Putin, üslerine yapılan saldırının arkasındaki ülkeyi açıklamadı ama saldıranların imha edilmesi için gerekli operasyonu "sessizce" gerçekleştirdi.

Rus Özel Kuvvetleri, 13 Ocak'ta İdlib'in Muwazarra köyü ve çevresine sızdı bir gece. Rus üssüne saldıran grupların el yapımı bomba yaptıkları yerleri ve depolarını havaya uçurdu. Bu kadarla da kalmadı, Muwazarra Köyü'ndeki iki "cihatçı" örgütün önemli bir bölümünü de öldürdü.

Bu örgütler, bölgede "Şam'ın Bedevi Adamlar İslami Hareketi" (Ahrar Al-Sham) ve Levant Kurtuluş Örgütü (Hayâat Tahrir Al-Sham) adıyla faaliyet gösteriyordu.

Bölgeyi iyi bilenler ve istihbarat teşkilatlarının kayıtlarında Şam'ın Bedevi Adamlar İslami Hareketi'nin İngiltere'nin, Levant Kurtuluş Örgütü'nün de Katar tarafından desteklendiği yer alıyor.

Türkiye'nin adım atmakta geciktiği 2 yıllık süre içerisinde İdlib bu kadar zor bir bölge oldu anlayacağınız. Her köyünde ayrı bir örgüt var ve kim kimin kontrolünde, kim kime hizmet ediyor çözmek çok güç. Bütün "bilinmezlikler" de Türkiye'nin eksi hanesine yazılmaya çalışılıyor. O yüzden Astana ve Soçi sürecinin kısa sürede başarıya ulaşması ve Suriye'de "tek devlet" otoritesinin hızla oluşması şart...