Kocaeli'nin Körfez ilçesinde liseye giden çocuğuna okul pantolonu alamadığı için intihar eden baba ile ilgili yazılanları okudukça dehşete kapıldım...
Bir insan intihar ediyor, geriye gözü yaşlı eşi ve çocukları kalıyor...
Bu dramatik olaydan ders çıkarmak yerine aman ucu bizim tarafa dokunmasın diye tavır takınıyoruz...
İnsanın ölümünde bile taraf tutuyoruz...
Giden bir can var, aman daha fazla can kaybı olmasın, bu sorunlar bir an önce çözülsün diye kafa yoracağımıza...
Aman bize sakın bulaştırmasınlar diye savunmaya geçiyoruz...
Kocaeli Valiliğinin açıklaması ise tam bir garabet...
"Yapılan araştırma ve inceleme sonucunda, bu haberlerin gerçeği yansıtmadığı, olay sebebinin psikolojik nedenlere dayandığı anlaşılmıştır" deniliyor.
Hangi ara araştırma yaptınız da hüküm verip kararı açıkladınız...
Bir başsağlığı, bir sabır sözü bile geçmiyor.
Faraza psikolojik olsa bile, ölünün arkasından bu açıklamayı mı yapmak lazım.
Hele hele biri çıkıp köşesinde attırmış; "İlkokula başladığımda kendime ait bir pantolonum yoktu. Fakat babam, Adnan Menderes'ten nefret ettiği halde, suçu Adnan Menderes'e yükleyip intihar etmedi."
Her yerinden garabet fışkırıyor...
Adam ölmüş, hâlâ suçlanıyor... İmkân olsa mezarından çıkarıp tekrar asacaklar...
Siyasiler her şeyi oy görebilir, oy getirmesi için veya oy kaybetmemek için kendilerine yontabilir...
Bürokratlara, gazetecilere, yazarlara, daha da beteri vatandaşlara ne oluyor...
Bu neyin öfkesi, bu neyin kavgası...
Ne zaman bu kadar kindar, bu kadar öfkeli, bu kadar duygusuz, bu kadar acımasız olduk.
Aslında intihar eden o baba değil...
Biz toplum olarak intihar ettik...
Ağlayanımız yok... Farkında değiliz...

*****
Bahçıvan kıyafeti

Bankanın kapısından alelacele girdiğinde fark etmişti üzerindeki bahçıvan kıyafetlerini. Sekreteri acil telefon edince üzerini değiştirmeyi unutmuştu. Banka müdürünün odasına yürürken kendi kendine gülüyordu.
Banka müdürü, koskoca holding sahibini üzerindeki tozlu kıyafetlerle görünce şaşıracaktı. Düşündüğü gibi de olmuştu. İçeri girdiğinde hemen espriyi patlatmıştı banka müdürü.
- Ne o işler kötü galiba Gökhan bey? Ek iş yapmaya başlamışsın.
Karşılıklı gülüştükten sonra acil işini bitirdi. Belgeleri memurlardan birine imzalatacaktı.
Gökhan, müdürün odasından çıktığında ilk sıradaki memurun yanına gitti. O sırada başka bir müşteriyle ilgilendiği için oturup beklemeye başladı. Diğer müşterinin karşısına oturmuştu. Gökhan karşısındaki adama dikkat ettiğinde lise arkadaşı İlker olduğunu fark etti. İlker de bakışlarını kendisine çeviren Gökhan'a baktı. Gözü, üzerindeki bahçıvan kıyafetine ilişmişti. Tanımışsa da tanımamazlıktan gelmişti. Kendi bir şirket sahibiyken böyle düşük standartlarda bir işçiyle muhatap olmak istememişti.
Sırf bu yüzden lisede senelerce aynı sırayı paylaştığı arkadaşını tanımamazlıktan gelmişti. Gökhan mimikleriyle onu tanıdığını belli etse de, İlker'in alakasız bakışları karşısında suskun kalmayı tercih etti.
Kıyafetinden dolayı kendini küçümseyip böyle bir şey yaptığını çok iyi anlamıştı. Bakışlarını İlker'in üzerinden çekti. Ne gurur kırıcı bir durum yaşamıştı. Canı sıkılmıştı, yönünü memura çevirip İlker'in işini bitirmesini bekledi. İlker kalkıp gidince belgelerini imzalatıp buruk bir şekilde ayrıldı bankadan.
- Gökhan bey, katılımcı şirketler biraz önce geldiler. Bu işe onay almak için çok istekliler.
Sekreterinin uyarmasıyla ceketini giyip aynada kendine bakındıktan sonra toplantı odasına yöneldi. İki şirket müdürü Gökhan'ı bekliyordu. 
Göz göze geldiklerinde İlker'in yüzünde bir gülümseme belirmişti. Bu sefer tanımıştı Gökhan'ı. Hemen koşup sarıldı lise arkadaşına. İşine onay alabilmek için yakın davranmıştı. Bir önceki gün bankada göz göze geldiklerinde tanımamıştı oysa. Üzerindeki bahçıvan kıyafetleri böyle davranmasına sebep olmuştu elbette o gün.
Gökhan yine de arkadaşına samimi davranmıştı. Sonra diğer şirketin müdürünün elini sıktı. Adam rakibinin işi alacağından emindi, Gökhan'ın arkadaşı çıkmasından ötürü. Sonrasında ikisi de sunumlarını masaya bırakıp incelenmesini bekledi.
Gökhan diğer şirket müdürünün belgelerini uzun uzun inceledi. Sonra da imzasını attı. İlker'e hiç bakmadan diğer adama elini uzatıp:
- Demir bey, hayırlı olsun. Sizin sunumunuzu onayladım.
Adam sevinçle teşekkür ederken, İlker bir hayli şaşırmıştı. Ne olduğunu anlayamadı. Diğer adam odadan çıktığında sordu:
- Neden Gökhan? Biz seninle lise arkadaşıyız. Sanmıştım ki benim işimi kabul edersin sırf bu yüzden.
Gökhan o an karşısındaki insanı daha da iyi çözmüştü:
- Benim için çalıştığım insanların kişiliği önemlidir İlker. Beni bankada bahçıvan kıyafetleriyle gördüğünde tanımamazlıktan gelip, burada şirketin sahibi olduğumu öğrendiğinde de işini kabul etmem için bana sarıldığın an kişiliğini gösterdin.

  ***

TEBESSÜM

Doktor

Cemal, "Temel çok iyi bir doktordur" demiş... 
"Nereden biliyorsun?" diye sormuşlar.
"Geçen yıl çok pahalı bir ameliyat olmam gerekiyordu, param yoktu, röntgende rötuş yaptı." 

*****
GÜNÜN SÖZÜ
Bir insan, söylediği sözlerden çok, söyleyemedikleriyle de insanlaşır.
Albert Camus