Haberi biliyorsunuz. Adam cuma namazı için bisikleti ile camiye gider. Şadırvanda abdest alır, tam camiye girecekken bakar ki bisikleti yok.. Adam abdest alırken bisikleti çalınmış...

"Camide hırsızlık olur mu" diye isyan eder...

Adam şikâyetçi olmak için karakola gider. Sonuç ise traji komiktir...

Adamın da bisikleti çalmış olduğu anlaşılır... Kendisi çalınca mubah, çaldırınca kıyameti koparıyor...

Aslında tam Türkiye gerçeğini anlatıyor...

Biz başımıza gelmeden hiçbir şeye tepki göstermiyoruz. Başkasının malı çalınır, umursamayız...

Başkası haksızlığa uğrar susarız... Kimi zaman haksızlık yapana bile destek çıkarız...

Hangi zihniyetle söylendiği bilinmeyen, "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" modundayız. Hatta daha da ileri giderek bize dokunmayan yılanı besliyoruz...

Sonra da "İnsanlık öldü mü, camide hırsızlık olur mu" diye yaygarayı koparıyoruz.

Her konuda farklı adet ve yorumlar geliştirdik.

Anadolu'da bir ilçede belediye kaçak su kullanımı olup olmadığını denetliyor. Görevliler bir eve girer... Adam mutfak musluğundaki suyu sayaca bağlamış... Diğer tüm suları kaçak kullanıyor...

Gerekçesi ise çok ilginç, "Çocukların boğazından haram lokma geçmesin."

Beyin bu kadar kirli olduktan sonra boğazdan neyin geçtiğinin önemi var mı?

Önce biz düzelmeliyiz... Kendimizi düzeltmeden toplumun düzelmesini beklemek hayaldır...

Biz haksızlık yapmayacağız, kötülük yapmayacağız.. Sadece yapmamak değil, yapılmasına da izin vermeyeceğiz...

Hz. Peygamberimiz (SAV), "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" buyurmadı mı?

Biz ise susmakla kalmıyor, haksızlığı alkışlıyoruz...

Camiye gidip iki rekat namaz kıldık mı iyi bir müslüman olduk sanıyoruz. Hele hele bir de Umre'den sosyal medyada resim paylaşıp, üstüne de gösterişli iftar verdik mi cenneti garantiledik diye düşünüyoruz...

Sonra da insanlık öldü diye dert yanıyoruz.

İnsanlığı biz öldürdük, katili başka yerde aramayın...

***

Kirli çamaşırlar

Genç bir çift, başka bir mahalledeki yeni evlerine taşınmışlar. Sabah kahvaltı yaparlarken, komşu da balkonunda çamaşırları asıyormuş.

Komşunun astığı çamaşırların kirli olduğunu düşünen kadın kocasına:

- Bak, çamaşırları yeterince temiz değil, çamaşır yıkamayı bilmiyor, belki de doğru sabunu kullanmıyor.

Kocası eşine bakmış, hiçbir sey söylememiş, kahvaltısına devam etmiş.

Kadın, komşusunun çamaşır astığını gördüğü her sabah aynı yorumu yapmaya devam etmiş.

Bir ay kadar sonra, bir sabah, komşusunun çamaşırlarının tertemiz olduğunu gören kadın çok şaşırmış...

Kocasına

- Baksana, sonunda çamaşır yıkamayı öğrendi. Merak ediyorum, kim öğretti acaba?

Kocası, karısına uzun uzun bakmış ve cevap vermiş;

- Ben bu sabah biraz erken kalkıp penceremizi ve camlarımızı sildim.

Hayat böyle değil midir? Başkalarını izlerken gördüklerimiz, baktığımız pencerenin ne kadar temiz olduğuna bağlıdır.

****

TEBESSÜM

Özel hayat

Temel, keçinin boynuna tasmayı takıp gezdiriyordu.

Arkadaşı Dursun, yolda Temel ile karşılaşınca sorar:

- Temel ne yapıyorsun?

- Görmüyor musun köpeğimi gezdiriyorum.

- Temel, bunun boynuzları var.

- Ben onun özel hayatına karışmıyorum.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

En tehlikeli insan tipi az anlayan, çok inanandır.

Anton Çehov