Günümüzde tartışılan konu şu:

"Döviz kurları düşüyor, enflasyonda düşme eğilimi var. Ancak, marketlerde fiyatlar el yakıyor. Enflasyonla mücadele adı altında fiyat indirimine gittiklerini söyleyenler tam aksine ürünlerinin fiyatını % 50 artırıyor. Hatta şu anda fiyatlar enflasyonun en tepe noktasına ulaştığı ekimden bile daha pahalı. Fiyatların normal seviyelere gelmesi gerekirken bu neden gerçekleşmiyor?"

Dikkat edilecek olursa iğneden ipliğe yükselen fiyatların bir türlü eski konumuna gelmediğini görmekteyiz. "İndirim "adı altında yapılan satışlarda da aldatmacanın olduğu görülüyor.

Özetleyecek olursak, piyasalarda herkes kendi düdüğünü çalıyor. Her zaman olduğu gibi yine aldatılan tüketici oluyor, yine büyük şirketler kararına kar katıyor. İndirim aldatmacası da bütün hızı ile sürüyor.

Bu, bizi yönetenlerce de tüketenlerce de rahatsızlık yaratıyor.

Peki, suçlu kim?

Suçlu ortada yok. Herkes birbirini suçluyor. Durum böyle olunca da olan tüketiciye oluyor. Piyasalarda kilitlenme oluyor, alış-verişler yavaşlıyor, para dönmüyor.

İşte asıl sorun, ortada bulunan bir sorunun var olduğu ve bu sorunu giderecek adımların atılmamasıdır.

Konu ile ilgili yapılan bir analiz ve haberden bazı bölümleri sizlerle paylaşmak istedik, buyurun:(Bu haber iktidara yakınlığı ile bilinen Sabah Gazetesi'nden alınmıştır.)

"Türkiye'de döviz kurları düşmesi ve enerji fiyatları inmesine rağmen market raflarında fiyatlar el yakıyor. Ağustosta yaşanan finansal saldırılar sonrasında fiyat etiketlerine yüzde 80 zam yapan marketler, döviz kurlarındaki yüzde 30 gerilemeye rağmen ürünleri fahiş fiyattan satmaya devam ederek, vatandaşı kazıklamayı sürdürüyor.

Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın öncülüğünde başlatılan Enflasyonla Topyekûn Mücadele Programı'na katılarak fiyat indirimleri yaptıklarını iddia eden marketlerdeki ürünlerin Ekim 2018 ve Ocak 2019 fiyatlarını karşılaştırdık.

Zincir marketlerin, rafa hiçbir indirimi yansıtmadıkları ortaya çıktı. Marketlerin fiyatlandırmasında en çok göze çarpan reyonlar taze sebze meyve ve temizlik ürünleri stantları.

Enflasyonun en tepe noktasına çıktığı Ekimde 1 kilo salatalık 2.95 TL iken, bugün marketlerde yüzde 135,6 artışla 6.95 TL'den satılıyor. Soğan ekim ayına göre yüzde 98,4 artışla 4.94 TL, domates yüzde 68,5 artışla 10.90 TL. Aynı fiyat politikası temel ihtiyaç maddelerinde de devam ediyor.

Örneğin, 1 kilo unu Ekimde 4.25 TL'den satan marketler sözde indirimlerden sonra bile ürünü 5.25 TL etiketle rafa koyuyor. Pirinçte ekim ayına göre fiyatlar yüzde 98.66, bulgurda yüzde 35.01, makarnada yüzde 85.71 zamlı... Tuvalet kâğıtları, bebek bezleri ve kadın bakım ürünleri yine el yakıyor. Geçen yılın ekim ayına göre fiyatlarda ortalama yüzde 50 zam var.

Marketler fiyatları indirmemelerine bahane olarak döviz kuru, enerji ve ulaştırma fiyatlarını gösteriyor.

Peki, gerçekten onların dediği gibi mi?

Ağustosta yaşanan finansal saldırının ardından kur yüzde 80 artmıştı. O tarihten sonra ekonomi yönetiminin aldığı proaktif önlemlerle finansal saldırı püskürtülüp kurlar belli bir seviyeye oturdu.

Kurda o dönemden bu yana düşüş yüzde 30'larda. Ulaştırma ve enerji fiyatlarında gözle görünür bir düşüş var. Eylülde yüzde 6.05 artan enerji fiyatları aralıkta yüzde 3.12 geriledi. Ulaştırma fiyatlarında da durum benzer. Fiyatlar normale dönmüş durumda."

Son söz:

Eğer bugün piyasalarda dengesizlikler varsa, ürünlerdeki fiyat artışları inmiyorsa bunu kontrol edip, piyasaları oturtmak bizi yönetenlerin görevidir. Paranın dönmemesinin ana nedeni budur.

Kaldı ki, bütün bu söylenenlere rağmen halen ekonomide beklenen kararlar alınamadı. Üretim konusunda sınıfta kaldık. Seçim ekonomisi ile yola devam etmemizin ileride daha ağır faturası olacaktır.

Ekonomide bir sıkıntı yaşamakta olduğumuz gerçeğini göz ardı edemeyiz.

Faizler çok yüksek. Pahalılık ve artan enflasyonun önüne geçilemedi. Faizlerde düşüş olmayacak gibi görünüyor. Eğer olursa döviz fiyatlarının yükselmesinden endişe ediliyor.