CHP'nin olaysız tek kurultayı bitti ama bombalar ardından geldi. Yılların usta kalemi Yalçın Bayer köşesinde "Muharrem İnce parti kuracak" dedikten sonra siyasetin gündemi de bu yöne kaydı. İçinde yer aldığı oyun tutmazsa son kez Genel Başkan seçilen Kemal Kılıçdaroğlu'nun da uykuları kaçtı haliyle. Delegeden istediğiyle ittifak kurma yetkisini almış, ön seçim mecburiyetinden kurtulmuş, büyük bir rahatlıkla ayrılmıştı kongrenin yapıldığı gösteri merkezinden.

24 Haziran 2018 seçimlerinde CHP'den 4 milyon daha fazla oy aldığı halde "hain" ilan edilen Muharrem İnce'nin partisiyle yolunu ayırıp yeni bir oluşuma soyunması, Millet İttifakı'nı da kara kara düşündürmeye başladı. Diğer yandan, o gece yani 24 Haziran'dan bu yana İnce aleyhine başlatılan kampanyaya anlamsızca iştirak edenler de harekete geçti hemen. "Hain, iktidara koşan partiyi bölmeye hakkın yok" sözleri havada uçuşuyor.

İNCE NABIZ YOKLUYOR

Muharrem İnce, CHP'ye olan kırgınlığını net bir şekilde hissettiriyor ve parti yönetimine dönük "eksen" eleştirisi yapıyor şimdilik. İnce'ye kendisi kadar çok yakın biriyle Saygı Öztürk'ün yaptığı röportajda bile partide bugüne kadar uğradığı ağır mobingi, itibar suikastını dile getirmiyor.

Şahsi fikrimi söyleyeyim. Gençlik Kolları'ndan itibaren CHP'li olan Muharrem İnce'nin ayrı bir parti kurmasını beklemiyorum. Yeni bir hareket için nabız yokluyor ama bu parti kurmak için değil. Milyona yakın imza toplayarak Cumhurbaşkanı adayı olmak için...

Hiç bir partilinin İnce ile "CHP'lilik" yarışına girmeye hakkı da yok haddi de değil. İnce'den CHP'ye ihanet çıkmaz. Parti kurma yoluna girerse "bir bölen" sıfatını hakeder ama "hain" sıfatını ondan önce hakedecek çok isim var CHP'de. İnce'ye "hain" yakıştırması yapanlar, "Adam kazandı" sözünü dillerine dolayacaklarına 24 Haziran gecesi yaşanan gerçeklerin peşine düşsünler.

AÇILINCA ÇÖKEN SİSTEM

"Muharrem İnce, 24 Haziran gecesi sustu" diyenler haklı. Ama neden sustuğunu bilseler, suçun İnce'de değil, onu yalnız bırakan Genel Merkez'deki "çok bilmiş" kliklerde olduğunu da bilecekler.

İnce o gece partisinden 4 milyon daha fazla oy alınca ilk paniğe kapılan CHP içindeki "iktidar" odakları oldu. CHP'nin "medyatik" kliği "Adam zil surna sarhoştu, nasıl çıkıp konuşsun" iftirasını attı ortaya. Son kongrede üzerinin cart diye çizilmesi belki de İlahi Adalet oldu.

Gelelim o gecenin gerçeklerine.

CHP'nin "çok bilmiş"lerinin "Sandıklardaki sonucu anında yansıtacağız" diyerek kurdukları sistem, daha açılır açılmaz çöktü. Genel Merkez'deki medya mensupları bile sonuçları Anadolu Ajansı ile YSK'nın sitesinden takip etmek zorunda kaldı. Haliyle İnce'ye de bilgi akışı olmadı. Gece yarısına doğru bir Bülent Tezcan elinde hiç bir veri olmamasına rağmen çıkıp "Birileri erken düğün dernek yapıyor. Seçimler ikinci tura kaldı" açıklamasını yaptı. İnce ve yanındaki birkaç CHP kurmayının gözü TV ekranlarında. Genel Merkez çevrim dışı... Sandıkların büyük bölümü açıldı ve aradaki fark kapanmayacak gibi olunca İnce, ısrarla kendisini arayan gazeteci İsmail Küçükkaya'ya WhatsApp'dan "Adam kazandı" mesajını attı. Halen üzerinde tepinilen o mesaj.

100 BİN SAHİPSİZ SANDIK

Evet, İnce bir gazeteciye o mesajı attığında kamuoyuna yansıyacağını bilmeliydi. Ya ne deseydi? Eline YSK ve AA dışında bir kaynaktan farklı bir veri ulaşmamış. Aradaki fark gitgide açılmış. Cumhur İttifakı seçimin galibi olmuş, Recep Tayyip Erdoğan da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ilk Cumhurbaşkanı seçilmiş.

O gecenin ardından genel başkanlık yolculuğuna çıkan ve delegelerden yeterli desteği alan İnce'ye imza veren delegeleri isim isim takip edip markaja alanların 24 Haziran'da 100 bin sandıkta CHP temsilcisi bulunduramadığını biliyor musunuz peki?

Türkiye genelinde bulunan 188 bin sandık için CHP ve Millet İttifakı partileri YSK'ya 125 bin isim bildirdi. O dönemde CHP medyasında çok önemli bir noktada bulunan Şaban Sevinç bu sayıyı verdikten sonra "YSK'ya 125 bin isim bildirilmiş ancak sandık başına gidenlerin sayısı ise sadece 85 bin kişi" diyor. AK Parti'nin ise her sandıkta 2'şer görevlisi vardı o gece.

İnce, o geceyle ilgili sessizliğini izah etmek zorunda kaldı bugüne kadar. Diğer gerçekleri anlatıp partisini yıpratmadı. Son kurultayda "partiye 4 milyon oy fark atan" bir CHP'li olarak da tribünün en ucra köşesinde oturtularak aldı son cezayı.

Kırılmakta, kızmakta, hatta öfkelenip "şeytan azapta gerek" dercesine "Acaba ne yapacak?" diye bekleşen Kılıçdaroğlu ve yakın kurmaylarını uykusuz bırakmakta haklı.

Ancak ayrı bir parti kurarak, "dostları"yla oyun kuran Kılıçdaroğlu'na önümüzdeki seçimde alınacak olası bir hezimet için bahane üretmek gibi bir hakkı yok.