Türkiye seçimden yeni çıktı. Halan seçim sonuçları tartışılıyor. Pahalılık, enflasyon ve para politikalarındaki sıkıntılar iç ve dış siyasete de sıçrıyor. Amerika ile olan ilişkilerimiz giderek geriliyor. Biz, iç ve dış sorunlarımıza odaklanmışken, yanı başımızda meydan gelen gelişmeleri neredeyse unutur hale geldik. Özellikle Suriye ve Kuzey Irak’taki gelişmeler bizi çok yakından ilgilendiriyor. Beka sorunumuz olarak gördüğümüz bu coğrafyadaki terörist gruplar ise giderek güç kazanıyor.

İdlip konusunun önemini söylemeye gerek görmüyoruz. Ancak, buradaki gelişmelerin de çok tehlikeli boyutlara taşındığını söylemeliyiz. Kaide’nin Suriye kolu El Nusra’nın uzantısı Heyet Tahrir Üş Şam’ın (HTŞ) İdlib’de atağa kalkarak, Türkiye’ye yakın muhalif grupları yenilgiye uğratıp burada geniş bir alan hâkimiyeti kazanmış olması, İdlib’in durumunun kritik noktaya geldiğini gösteriyor. Birleşmiş Milletler (BM), HTŞ’yi “terörist örgüt” olarak görüyor. Suriye’nin, daha doğrusu Rusya’nın arka bahçesi olarak değerlendirilen İdlip’teki bu durum, aynı zamanda Türkiye’nin konumunu da yakından ilgilendiriyor. İşin ilginç tarafı, Türkiye’nin İdlip’e istediği gibi operasyon yapamamasıdır. Durum böyle olunca da terörist gruplar burada istediği gibi at oynatmaya başladı. Bu durum, Rusya’nın da uykularını kaçırıyor. Putin’in Suriye Özel Temsilcisi Aleksander Lavrentiyev’in yaptığı bir açıklamada, “İdlib topraklarının neredeyse tamamının HTŞ militanları tarafından kontrol edildiğini” belirtip şu vurguyu yapıyor:

“Türk dostlarımızla ılımlı muhalifler, orada geriye kalan teröristleri yok etme çalışmalarını yerine getiremedi. Onların (HTŞ) bu toprakların büyük bölümünde kontrol sağlamış olabilmeleri elbette ki pek çok soru işaretine ve bizde büyük bir hayal kırıklığına yol açıyor.” Şimdi neler oluyor?
Suriye ordusu ve Rusya birlikte idlip’e bomba yağdırıyor. Hedef, buradaki terörist grupların temizlenmesi. Ancak, bu işlem sürerken İdlip’e en çok sivillerin zarar gördüğü de bir gerçek. Esad rejimi ve onu destekleyen Rusya, harekâtın teröristleri hedef aldığını söyleseler de, siviller bombardımandan ciddi bir şekilde etkilendiği biliniyor. Sivil kayıpların sayısının giderek arttığın da dikkat çekiliyor. Putin’in geniş kapsamlı bir askeri harekâtı uygun görmedikleri yolundaki sözlerine karşılık, sahadaki gerçekliğe bakıldığında İdlib’in tümünde olmasa bile güneybatıdaki geniş bir alanda kademeli bir şekilde topçu-helikopter-uçak unsurlarının birlikte kullanıldığı kontrollü bir harekât planı uygulanıyor. Bunun ilerleyen zaman diliminde daha da genişletilmesi düşünülüyor.

Gerek Putin,gerekse Lavrov, açıklamalarında “ Tek bir terörist kalmayıncaya kadar mücadele aralıksız sürecek” diyor. Rusya lideri, İdlib’deki sivillerin varlığına dikkat çekiyor, bunun “önemli bir faktör olduğunu” belirterek, şöyle diyor: “Maalesef siviller çoğu burada yerleşmiş olan teröristlerin tahakkümü altında. Dolayısıyla teröristlerin baskısı altındaki sivillerin içinde bulunduğu durumu ve aynı zamanda aktif savaş eyleminin yol açacağı muhtemel zararı dikkate almalıyız. Bu ihtimali dışlamıyorum, ancak biz meselenin şimdi anlattığım insani yönünü dikkate aldığımızda Suriyeli dostlarımızla birlikte bunun uygun olmadığına inanıyoruz.”

Sonuç olarak şunu görüyoruz:

Suriye ve Rusya İdlip’te üstünlüğü ele geçirmeye kararlı. Böyle bir durum sonrasında İdlip terörist gruplardan temizlendikten sonra bu kent Suriye rejimine bırakılacak. Zaten Rusya, daha önce yaptığı açıklamalarda “İdlip Suriye toprağıdır ve bu topraklara rejim yerleşecektir” denilmişti. Şimdi oldu-bittilerle İdlip konusunun bu şekilde kapatılması gündemde bulunuyor. Türkiye’nin idlip konusundaki tutum ve görüşlerinin de toz-duman olabileceği ihtimali giderek artıyor.

İdlip’in Türkiye için önemini biliyoruz. Konu bu kadara kapatılamaz. İdlip konusunda yazmaya ve görüşlerimizi yansıtmaya devam edeceğiz.