Sınırımıza 45 kilometre uzaklıkta olan Suriye'nin İdlib kenti'ne TSK'nın operasyon düzenlemek için günlerdir bir hazırlık içinde olduğunu biliyoruz. Bu satırlar yazılıncaya kadar henüz operasyon için düğmeye basılmamıştı, ancak bunun eli kulağında olduğunu söylemliyiz.

Türkiye için İdlib neden bu kadar önemli önce buna bakalım?

Amerika ve İsrail uzun vadede Kuzey Irak ile Kuzey Suriye'yi birleştirme projesini hayata geçirmek istiyor.  Barzani'nin aldığı "bağımsızlık kararı"ndan yola çıkarak başka hesaplar içinde olanları hayal kırıklığına uğratmanın, hesapları gözden geçirmelerini sağlamanın en çıkar yolu, İdlib'e yapılacak harekât olacaktır.

Bu harekâtın dış güçlerin hesaplarını alt-üst edeceği görüşündeyiz.

İdlib, Rusya'nın Suriye iç savaşına dahil olduğu 2015 yılından beri şiddetli saldırıların hedefi haline geldi. Başta Halep olmak üzere Suriye'nin çeşitli kesimlerinden kaçan sivillerin sığınma noktası olarak da biliniyor. 2 milyon 400 bin civarında yerli nüfus, yaklaşık 1.3 milyon da iç göçle gelmiş vatandaş İdlib'de sıkışmış halde yaşamaya çalışıyor.

Nusra Cephesi'nin çatı yapılanması Heyet Tahrir El Şam (HTŞ), son dönemde İdlib'de artan etkinliğiyle ön plana çıktı. Malum IŞİD bitti; Rusya-İran- Rejim üçlüsü ise şimdi HTŞ'yi bir numaralı tehdit olarak görüyor. Öte yandan İdlib'de çok sayıda silahlı rejim karşıtı grup ile muhalif grup bulunuyor.

Şu anda Türkiye'nin de desteklediği Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) başta HTŞ olmak üzere, diğer bazı gruplarla çatışma halinde bulunuyor. Türkiye ve Rusya bu gruplara karşı birlikte hareket ederek İdlib'i temizleme peşindeler.

Bize göre bu harekât doğru atılmış bir adım olacaktır.

Ancak, burada gerçekleşebilecek önemli bir tehlikeyi de görmek gerekiyor:

İdlib, Türkiye'ye çok yakın. Yukarıda da değindiğimiz gibi milyonlarca sivil buraya sığınmış durumda. Türkiye'nin karadan, Rusya'nın havadan saldırıları sonrası burada iyice sıkışacak olan sivillerin çıkış kapısı Türkiye olacaktır.

Bunun anlamı da şudur:

Sayıları hiç de küçümsenmeyecek yüz binlerce sığınması kapılarımıza dayanacak ve yeni bir sığınmacı sorunu ile karşı karşıya kalmış olacağız. Bunların da iyi hesaplanması gerekiyor.

İdlib'in batısında Akdeniz, kuzeyinde Hatay ve Halep'in ilçesi Afrin var. Afrin 2011'den beri PKK-PYD'nin elinde bulunuyor. PYD-YPG güçleri, İdlib'in sadece bir bölümünü dahi ele geçirirse örgüt Irak sınırından başlayan ve Akdeniz'e uzanan koridorunu gerçekleştirmeyi başarabilir. Şimdi, Amerika ve İsrail, bunun gerçekleşmesi için PYD/ YPG yapılanmasına her türlü desteği sağlıyor.

Daha da açıkçası bu noktada Amerika ve İsrail'in taşeronu terör örgütleri ile mücadele edeceğiz. Sorun Türkiye'nin güvenliği ve bölünmez bütünlüğü ise bu adımların atılması gerekiyor.

Bir önemli nokta da şu:

İdlib'de güvenli bir hat oluşturan Türkiye'nin, o hattı ne zamana kadar koruyabileceği de ayrıca tartışılması gereken bir konudur. Gerçek hedefinin sınırlarında PYD / PKK koridoruna izin vermemek olduğunu defalarca ilan etmiş bir Türkiye'nin, rejim karşıtı Suriyeli ılımlı muhalefetten ne kadar destek alacağı da belli değildir.

Rusya'ya tam güvenebilir miyiz?

Buna şüphe ile bakmak gerekiyor. Nedenine gelince:

Rusya'nın PYD'ye sırtını döneceği kesin değil. Bilindiği gibi başından beri Rusya'nın PYD ile ilişkileri gayet iyi ve bunun nedeni de Rusya'nın PYD'nin tamamen ABD kontrolüne girmesini istememesinden kaynaklanıyor. Bu noktada ikili oynamalar gündeme gelebilir. Bunu da sakıncalı görüyoruz.

Özetle, Rusya ile yola çıkıyoruz ama yarı yolda kalma ihtimalini de her zaman göz önünde bulundurmamız gerekecek. Çünkü Rusya'nın ne kadar samimi olduğunu ve hangi amaçlarla hesap yaptığını şu an için net olarak bilemiyoruz.

Gerek Suriye'de, gerekse Kuzey Irak'ta yaşananlar daha çok başımızı ağrıtacağa benziyor.