Afganistan'da Ruslara karşı direniş için ABD'nin kurduğu ve yıllardır dünyada İslâmiyetin "terörizm"le bir arada anılmasına yol açan El Kaide ve türevi örgütler, Suriye'de ardı ardına darbe yedi ve İdlib'de toplandı. Zaman zaman kendi aralarında çatışan eski El Nusra Cephesi ve Ahrar'uş Şam ile diğer küçük gruplar İdlib'de hakimiyeti elinde tutma mücadelesi veriyor.

Bir dönem DAEŞ'e katılmış ardından tekrar farklı bir çatıda buluşmuştu El Kaide türevi bu örgütler.

İran destekli Hizbullah ve Esad güçleri, 20 Temmuz'da El Kaide'ye bağlı bu örgütlere Ersal Jurd'da büyük darbe indirdi. Ersal'da El Kaide militanlarının tamamının geri çekilebilmesi için varılan mutabakatla, 170 otobüs dolusu silahlı militan İdlib'e nakledilmişti.

Halep'te de benzer bir durum oluşmuştu. 

Türkiye'nin Halep'e açılan kapı olan El Bab'da ilerlediği dönemde Rusya desteğiyle harekete geçen Şam kuvvetleri üstünlüğü ele geçirmişti. Ruslar havadan bombalıyor, Esad birlikleri karadan ilerliyordu.

Bu arada, siviller de bombardımana hedef oluyor, hastaneler de vurulan yerler arasında bulunuyordu. Sonuçta, buradaki El Kaide militanları ve bazı siviller de otobüslerle İdlib'e nakledildi. Konvoy yolda hava saldırısına uğrasa da, önemli sayıda militan İdlib'e ulaşmayı başardı.

Önemli miktarda Bulgar markalı silah ve mühimmatı da geride bırakarak tabii...

* * *
Neticede İdlib, ABD'nin Selefi gruplardan oluşturduğu sözde cihatçı, özde "vahşet" örgütlerinin hakimiyet savaşına giriştiği bir sığınak oldu. Hatay'ın Yayladağı'ndan başlayıp Reyhanlı'ya kadar uzanan bölgesinde sınır komşumuz haline geldi El Kaide.

Çok dinli ve kültürlü Hatay, aylardır kaynayan bir kazan gibi. Tedirginlik had safhada. 

2013 yılında Suriye'den getirilen bombaların döşendiği minibüsler Reyhanlı'da patlatılmı, 52 yurttaşımız can vermiş, 146 kişi de yaralanmıştı. Reyhanlı saldırısı, sıradan bir terörist eylem olmaktan öte bir şeydi. 
Saldırı istihbaratının önceden alındığı, hatta bu konuda değişik birimler arasında yazışmalar yapıldığı, araç plakalarına kadar bilindiği ama yine de Reyhanlı'nın en kalabalık yerinde pimin çekildiği uzun süre tartışılmıştı.

Bugün hâlâ Reyhanlı saldırısının üzerindeki sır perdesi tam olarak aralanmış değil. Bir terörist katliamın aşırı derecede politize edilmesi de etkili oldu bunda. Bir kesim, terörist saldırıdan devlet organlarını sorumlu tutmak gibi bir histeriye tutuldu. Onlar saldırdıkça devlet de bu olayın politika malzemesi olarak kullanılmaması için bilgiye erişim duvarlarını yükseltti, hatta erişimi engelledi.

* * * 
Şimdi karşımızda tam olarak şöyle bir manzara var:

ABD'nin Irak ve Suriye petrol üçgeninde merkezi hükümetlerin yerine istihdam ettiği terör örgütü DAEŞ, yine ABD'nin yıllardır değişik şekillerde desteklediği, son olarak ağır silahlarla donatıp düzenli ordu haline getirdiği Suriye PKK'sı karşısında dağıldı. Rakka'da son çırpınışlarını veriyor yabancı militanları ülkesine dönmüş ve sayısı 20 binlere kadar düşmüş örgüt.

Suriye PKK'sı Kobani ve Rojava'nın ardından Rakka'nın büyük bölümünü de kantonları arasına katmak istiyor. ABD ise, örgütün Suriye içlerine doğru ilerlemesinden yana değil. Türkiye'ye defalarca en üst düzeyde sözler verilmesine rağmen, Fırat'ın batısındaki Menbiç de eklenmişti PKK'nın kantonları arasına. Hatta, Fırat Kalkanı operasyonu bu bölgeye kaydırılmak istenince, ABD zırhlıları Menbiç'e ulaşan yollara çelik zırhtan duvar örmüş, PKK'yı bayrağının altına alarak "Onları vuran bizi vurmuş sayılır" diyerek açıkça kalleşliğini ortaya koymuştu.

Şimdi örgüt, Rakka'da zaferini ilan ettikten sonra Azez kantonunu da diğer kantonlarla birleştirmek için hazırlık yapıyor. Türkiye'nin Cerablus-El Bab arasındaki koridoru bir şekilde aşıp Azez'e ulaştırılacak PKK militanları, İdlib'i El Kaide ve türevlerinden kurtarma senaryosuyla bu bölgede de hakimiyet kurmayı hedefliyor. Gerekçe basit: Tıpkı Rakka'daki gibi "İdlib'i cihatçı teröristlerden temizlemek..."

Böylelikle hem Hatay tamamen PKK tarafından sınırda kuşatılmış oluyor, Türkiye'nin 900 kilometrelik Suriye sınırının büyük bölümü de PKK'nın eline geçmiş oluyor.

Barzanistan ve Suriye petrollerinin Akdeniz'e ulaşacağı koridor da böyle şekillenmiş oluyor zaten. 

ABD, Rusya ve Kurtuluş Savaşı'nda savaştığımız "düveli muazzama" bu koridor için güçlü bir "şer ittifakı" halinde hareket ediyor. Bu ittifak, 1936'da Milletler Cemiyeti kararıyla özerk hale gelen ve kurulan meclisin 1939'da aldığı kararla Türkiye'ye katılan Hatay'ı da PKK kantonuna katmak istiyor.

Neresinden bakarsak bakalım; Türkiye'nin toprak bütünlüğü ve PKK kuşatmasına karşı önlem için İdlib'i El Kaide ve benzeri "kafa kesici terörist" örgütlerin hakimiyetinden kurtarma mecburiyeti vardır.