Bir icmal yapayım. On yıl dini bayramlar hariç her gün toplam 3600 yazı yayınlamışım. Bu yazıların 1200'ü mükerrer yazılardan oluşmuş. Her yazım ortalama iki kitap sayfası olduğu düşünülürse, 4,800 sayfalık bir kitap olduğu düşünülebilir. Ortalama her kitabı 240 sayfa olarak düzenleyecek olursak, demek ki İstanbul gazetesinin sayfaları arasında yirmi kitabım var.

İstanbul gazetesinin sahibi Alaattin Koçak, benim çok değerli arkadaşım, arkadaşlığın ötesinde manevi ağabeyim. Kara günümde, ak günümde dostum. Sığındığım limanım.  On yıl önce, kendimi manevi sahibi saydığım gazetede  günlük köşe yazısı yazmamı istedi. "Siyasi olmamak üzere başım gözüm üstüne," dedim. 
On yıl aralıksız kültürümüze, sanatımıza, edebiyatımıza, folklorumuza dair yazdım. Gocunmadım, yorulmadım. Her yıl bir ay izin kullansaydım, on ay ederdi. Haftada bir gün ara verseydim, toplam bir yıldan fazla izinli olmamam gerekirdi. Alaattin Koçak'tan bu izinlerin "öşür"ünü kullanmam için rızalığını aldım.  
Efendim, Allah ömür verirse, 1 Aralık'ta kaldığımız yerde buluşuruz. 

Kalın sağlıcakla.