Ceza hukukunda bazı suçlar için dava açılmadan uzlaştırma yoluna gidiliyor.

Mağdur ile şüpheli buluşturuyor, uzlaştırmacı aralarını bulmaya çalışıyor.

İlk etapta çok makul görülüyor. Uzun yargılama sürecini beklemeden taraflar kendi aralarında sorunu çözüyorlar gibi düşünülebilir.

Uygulama ise hiç de beklendiği gibi olmuyor.

Savcı dosyayı uzlaştırmacıya gönderiyor. Uzlaştırmacı tarafları çağırıyor. Kısa sürede taraflara ulaşabilmek büyük bir sıkıntı. Özellikle suçlu olana ulaşmak neredeyse imkansız gibi… Ulaşılsa bile uzlaşmak için gelmiyor veya gelse de umursamaz tavır takınıyor.

Mağdur olan ise çaresiz, çoğu zaman iki arada bir derede kalıyor. Şikayetçi olduğu kişi ile uzlaşmak veya bir nevi pazarlık yapmak zorunda kalmak ayrı bir mağduriyete sebep oluyor.

Uzlaştırmacıların bir kısmı hukukçu değil. Hukukçu olmayan uzlaştırmacıların konuya tam hakim olamamaları, yargılamanın getireceği sonuçlar ile uzlaşmanın doğuracağı sonuçlar hakkında tam bilgi verememeleri telafisi güç zararlara yol açıyor.

Masa başında düşününce güzel görünüyor da uygulamada çok ciddi sıkıntılar yaşanıyor.

Komşusuyla kavga etmiş, birbirlerine girmişler, küfür, tehdit, hakaret her şey var…

Uzlaşın diye bu insanları bir araya getirmek ne kadar mümkün?

Zaten komşu olarak anlaşamıyor, anlaşamadığı için kavga edip karakolluk oluyor…

Birbirlerine kin ve öfke kusuyorlar…

Kamu gücü olmadan uzlaştırmacı anlaşın deyince mi uzlaşacaklar…

Son örneğini hepimiz gördük…

Daha birkaç gün önce Eskişehir’de bir kadın, tehdit ve hakaretleri sebebiyle eski kocasından 23 kez şikayetçi oldu.

Kadının her şikayeti uzlaştırmaya gönderildi.

Sonunda, hiçbir suçu olmayan masum bir kadın eski kocası tarafından satırla öldürüldü.

Boşanan bir kadının, eski kocasıyla uzlaşması hangi akıl ve mantıkla bekleniyor?

Uzlaşabilse, kocasıyla anlaşabilse zaten boşanmaz…

Demek ki canı çok yandı, hukuktan, devletten yardım istedi…

Yardım isteyen, aman dileyen birini, uzlaşın diye karşı tarafın önüne atarsanız…

Sonuç vahim olur…

Toplumumuzda, hoşgörü, saygı, karşılıklı anlayış ve de uzlaşma kültürü neredeyse ortadan kalktı…

Birbirine karşı bu kadar öfkeli olan insanları, kavga eden ilkokul çocukları gibi “hadi uzlaşın, anlaşın, barışın” demekle barış da, uzlaşma da olmuyor…

Bu durum suçlu olanı daha da cesaretlendirir…

Mağdur olanın mağduriyetini daha da artırır…

Uzlaşma diye adaleti de hukuku da yok etmeyelim…

*****

Bu kimin telefonu?

Spor salonunun soyunma odası, giyinen ve soyunan erkeklerle doluydu. Bir cep telefonunun sesi duyuldu. Adam sıranın üzerinde duran telefonu aldı, açtı, konuşmaya başladı… Ses yükselticisi açık olduğu için herkes konuşmayı mecburen dinledi.

Adam: Alo!

Kadın: Tatlım hâlâ sporda mısın?

Adam: Evet.

Kadın: Ben şimdi alışveriş merkezindeyim. Çok güzel bir elbise gördüm. Topu topu 3.500 lira. Çok sevdim. Alabilir miyim?

Adam: Tabii tatlım... Madem o kadar beğendin…

Kadın: Buraya gelirken Audi galerisinin önünden geçtim. Yeni modelleri gördüm. Biri harika…

Adam: Kaça?

Kadın- 300 bin lira...

Adam: Tamam… Ama bu fiyatın içinde bütün ekstralar olmalı.

Kadın: Harikasın! Bir şey daha... Hani geçen sene almak istediğimiz ev vardı ya. O gene satışa çıkmış. 4.5 milyon lira…

Adam: Sen 3.5 milyon teklif et. Ordan pazarlığa başla... Ne kurtarsan kârdır.

Kadın: Okey! Seni çok seviyorum hayatım!

Adam: Ben de seni...

Adam telefonu kapadı. Öteki adamlar ona şaşkınlıkla bakarken, adam gülümseyerek telefonu aldığı sıranın üstüne koydu ve sordu:

- Bu kimin telefonu yahu!

*****

TEBESSÜM

Bağırmadı

Dilbilgisi dersiydi. Öğretmen çocuklara sorar:

- Çocuklar; bağırmadım, bağırmadın, bağırmadı, deyince ne anlarsınız?

Öğretmen çok parmak beklerken kimse parmak kaldırmadı. Biraz sonra temel parmak kaldırdı:

- Telaşa gerek yok, kimse bağırmadı…

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Metodu olan topal, metotsuz koşandan daha çok ilerler.

Francis Bacon