Günlerdir Hong-Kong’da olaylar sürüyor. Amerika ve İngiltere’nin desteği ile gerçekleştiği söylenen olaylar her geçen gün şiddetlenerek artıyor.

Peki, buradaki olayları kim kışkırtıyor? Neler hedefleniyor?

Hong-Kong’da yaşayan iş adamı arkadaşımız Yaşar Orhan, geçtiğimiz gün sosyal medyada buradaki olayları, geçmişi ve geleceği analiz eden bir yazı paylaştı. “Hong-Kong’da neler oluyor?” sorumuzun yanıtını bu yazıda bulabilirsiniz.

“ORADAYDİM Yollar bomboş esnaf kan ağlıyor her yerde kaos..ve ÖZGÜRLÜK ve Demokrasi Elma şekeri ile kandırılmış ABD ve İNGİLTERE destekli bir grup öğrenci....

ABD’nin nihai hedefi ise Çin Halk Cumhuriyeti’nin Hong Kong örneği ile oluşturduğu ve ilk olarak Deng Xiaoping tarafından açıklanan 'bir ülke iki sistem' modelinin işlemediğini göstermek. Zira Çin aynı sistemi Tayvan’da uygulamak için hazırlık yapıyor.

1997 yılında, Britanya’ya bağlı sömürge ve adalar topluluğu olan Hong Kong , ‘bir devlet iki sistem’ adı altında resmen Çin Halk Cumhuriyeti’nin özerk bölgesi oldu. Çin’i dışarı açan ünlü lideri Deng Xiaoping’in ömrü boyunca görmek istediği bu olay, maalesef kendisinin ölümünden sonra gerçekleşti.

19. yüzyıl’ın ilk yarısında Asya’nın en batısındaki Osmanlı pazarına “serbest ticaret anlaşması” adı altında 1838 Balta Limanı Antlaşması’nın dayatılmasına benzer bir olay Asya’nın en doğusunda yaşandı.

Hindistan’da ürettiği afyonu Çin pazarına sokan İngiltere’ye karşı Çin’de 1729 yılında afyon satışı yasaklandı. Bu yasağa rağmen İngiliz sömürge “tüccar”ları afyonu zorla Çin piyasasında satmaya devam ettiler. Bunun sonucunda çıkan ‘birinci afyon savaşı’ sonrası imzalanan Nanjing Antlaşması ile Çin, Hong Kong ve civardaki adaları İngilizlere bırakmak zorunda bırakıldılar.

Çin halkına kan kusturan bu anlaşmanın imzalandığı “HMS Cornwallis” adlı İngiliz emperyalizminin savaş gemisi, yaklaşık 73 yıl sonra Çanakkale Savaşı’nda bu sefer Türklere karşı kullanılacaktır.

Kendisiyle beraber Kowloon yarımadası ve yaklaşık 250 küçük adadan oluşan, Asya’nın en büyük ticaret, pazar, liman ve turistik bölgesi, II. Dünya Savaşı sırasında 1941-45 arası Japon emperyalizminin istilasına uğradı ve nihayet 135 yıl sonra 1997 Temmuz’unda Çin Halk Cumhuriyeti’nin özerk bölgesi oldu.

Geçen Nisan ayında Hong Kong parlamentosuna sunulan ve “hüküm giymiş veya hakkında suçlama bulunan kişilerin Çin’e, Tayvan ve Makao Özel bölgesine iadesini kolaylaştıran” yasa tasarısı, Hong Kong’ta toplumsal olayların zeminini oluşturdu.

Mesele Hong Kong olunca kendiliğinden gelişen bir halk hareketi demek pek mümkün olmuyor. 67 milyarderin yaşadığı büyük bir finans merkezi olan bölgeden bahsediyoruz (bu sayı İngiltere, Kanada, Güney Kore, İtalya, İsviçre, Brezilya gibi dev ekonomilerde yaşayan milyarderlerden daha fazla). Ayrıca Hong Kong’un ultra zenginlerinin sayısının da 10 bin kişiyi aşarak New York’takileri geçtiğini belirtmekte fayda var. Nitekim yasa tasarısının Batı yanlılarını hedef alacağını düşünen ‘muhaliflere’ en büyük destek, ABD ve medyasından geldi.

Protestolar sırasında 1 Temmuz’da, yani Hong Kong’un Britanya’dan Çin Halk Cumhuriyeti’ne devredilmesinin yıldönümünde, eylemciler Hong Kong Parlamentosu’na girerek İngiliz bayrağı astılar. Eylemlerin ön sıralarında Amerikan bayrakları taşındı. Ve son olarak Tsim Sha Tsui Limanı’nda gönderdeki Çin bayrağı indirilip denize atıldı!

ABD’li ‘diplomat’ Julie Eadeh, protestocu öğrenci liderleri ile görüştü. Resmi görevi ABD’nin Hong Kong Başkonsolosluğu siyasi müsteşarı olarak görünen ve iyi derecede Çince, Arapça, İspanyolca ve Fransızca bilen bu kişi, geçmişte ABD’nin Musul, Bağdat ve Riyad elçiliklerinde çeşitli ‘görevlerde’ bulunmuş.

Çin tarafının ilk açıklamaları “medeni hiçbir topluluk şiddet içeren eylemlere hoşgörü ile bakmamalı”, “renkli devrim kalkışması ve suç işleyenlerin oynadıkları ateş, kendilerini yakacak” biçimindeydi. Daha sonra Hong Kong ordu yetkilisi sert konuştu: “Hoşgörü gösterilmemeli.”

Hong Kong ve Makao İşleri Ofisi Müdürü Zhang Xiaoming olaylar hakkında açıkça “renkli devrim özellikleri taşımaktadır” diye nitelendirdi. Global Times Genel Yayın Yönetmeni Hu Xi Jin de gösterilerle Hong Kong’un “uluslararası finans tetikçilerinin cenneti” haline geldiğini vurguladı.

En önemlisi açıklama ise Dışişleri Bakanlığı Sözcülerinden Hua Chunying geldi ve gösterilerin “ABD’nin bir eseri” olduğunu söyledi.

ABD fonlarıyla yükselen eylemler Çin tarafının da reflekslerini ölçüyor desek yanılmış olmayız. ABD’nin nihai hedefi ise Çin Halk Cumhuriyeti’nin Hong Kong örneği ile oluşturduğu ve ilk olarak Deng Xiaoping tarafından açıklanan “bir ülke iki sistem” modelinin işlemediğini göstermek. Zira Çin aynı sistemi Tayvan’da uygulamak için hazırlık yapıyor.

ABD’nin Çin’e karşı açtığı ticaret savaşı ve son olarak Asya’ya füze konuşlandırma planında bağımsız yapılan her Hong Kong değerlendirmesi eksik değil tam tersine dezenformasyon amaçlıdır.”