Hobi sözlüklerde ‘’kişinin işi, meslek çalışması, asıl uğraşı dışında, dinlendirici bir iş olarak yaptığı, oyalayıcı eylem ve ya çalışma’’ olarak tanımlanıyor. Corona ile ne ilgisi var hobinin diye soracak olursanız cevabım direk ilgisinin olmadığı;  Corona salgınının ya da buna benzer zor durumların neleri ortaya çıkardığıyla ilgilidir.

Hayat bizleri sınamaya devam ediyor. İçinden geçtiğimiz bu sıkıntılı günlerde eskiden fark etmediğimiz bazı ayrıntılar daha da belirgin olarak su yüzüne çıktı. Bu ayrıntılardan belki de en önemlisi Türk insanının büyük bir kesiminin hiçbir hobisinin olmadığıdır. Oysa hobi bir toplumun en önemli gelişmişlik göstergelerinden biridir. Hazırlanmamış insan, hazır olmayan insan üretemez. Biraz abartarak söyleyecek olursak bu durumun mutlulukla da, toplumsal huzurla da ilgisi vardır.

İnsanı ve aklını yeterince beslerseniz mutlaka o birey bir noktadan sonra yaratım sürecine girecektir. Bu beslenme hem bilgi, eğitim hem de fiziksel beslenmeyi içeriyor. Yeterince gıda alamayan bireyleri bilgiyle de beslemek zor olur. Kalkınma ekonomisi derslerinde verilen örneklerden biri ülkenin çocuklarına içirilen bir bardak sütün ülke kalkınmasına gelecekte nasıl etki ettiğidir.

Bu yazıyı bana ne yapacağını bilemeyen insanların kahvehane önlerinde amaçsızca gezinmeleri yazdırdı. Corona virüsü nedeniyle alınan tedbirlerle toplu olarak bir araya gelinebilen yerler kapatıldı. İnsanlar şaşırdı. Ne yapacaklarını bilemez halde ortada dolanmaya başladılar. Sanki kahvehanelerin açılmasını bekliyorlarmış gibi kahvehane önlerinde dikilen insanlar ortaya çıktı. Bazıları kapanmış çay bahçelerinin toplanmış sandalyelerinden indirerek ikişer, üçer kişi oturmaya başladı. Film sahnelerinden alınmış görüntüler gibiydi son zamanlarda sokaklarda gördüklerim. Bu görüntüler de aklıma yüzlerce soru getirdi. Belki birkaç yıl sonra bu günleri sinemalarda izleyeceğiz.

Evlerinizden çıkmayın uyarılarına rağmen insanlar parkları doldurunca belediyeler bankları kamyonlara yükleyip götürdü. Bu insanlar neden sokaklara atıyor kendilerini biliyor musunuz; çünkü yapacak hiçbir şeyleri yok. Okuma alışkanlıkları yok (ki okumayı hobi olarak kabul etmiyorum kazanılması gerekli bir alışkanlık olmalı), uğraşıları yok, yaptıklarında keyif alacakları hiçbir şey yok. Sanki bizlere görünen dış kabuktan ibaretler, içleri bomboş ve hepsi kendi içindeki boşluğa düşüyor.

İşte o boşluğu seslerle, gürültülerle, gördükleriyle, uzaktan gizli gizli gözledikleriyle doldurmak için sokağa çıkıyorlar. Biz istemesek de bazen adlarımız o boşluklarda çınlıyor. Yeterince çalışırsanız o boşlukları amacınız uğruna istediğiniz cümlelerle, görüntülerle, algılarla doldurabiliyorsunuz. Belki de ‘’taraftarlık’’ kavramı da bunlardan biridir; ne dersiniz?

Boşluktan söz edince kabul etmediğim ‘’ boş zaman’’ sözü geldi aklıma. Çalışma zamanınızın dışında kalan süreyi tanımlamak için kullanılmış bu söz ama insan işinden artan zamanında maket yapabilir, bir müzik enstrümanını çalmayı öğrenebilir, resim, tiyatro, dans, fotoğraf, gezi daha sayılabilecek yüzlerce aktivite gerçekleştirebilir. Kısacası kişi işten artan zamanını bir koltuğa oturup boş boş geçiremez; size ait olanı neyle dolduracağınız size kalmıştır. Ya gürültüler, sesler, görüntülerle yetinip kendinizi kandıracaksınız ya da üreterek, yaratarak, öğrenerek mutlu olacaksınız. Ayrıca hobi ya da uğraş işinde mutlu olmayan insanların seçimi gibi algılanıyor bu yanlıştır; insanın hem işinde hem de kendine ayırdığı zamanda mutlu olması mümkündür.

Bizim en büyük sorunumuz belki de bu durum yani toplum içindeki önemli bir yüzdenin hayatı şartlı refleks gibi yaşaması. Daha da korkutucu olan hobi sözcüğünün sevmek sözcüğüyle eşanlamlı olduğunu fark etmek. Bu bir çok insanın sevdiği bir şeylerin de olmadığını sevgisizliğini de anlamak demek.

Amacım ne suçlu aramak ne de yargı cümleleri kurmak. Sadece gördüklerimin bende uyandırdığı ne varsa onu paylaşıyorum

Yargı dağıtan cümleleri sevmem ama bir tane kurmama belki izin verirsiniz insanın yolculuğu kendine giden bir yolculuktur ve insanlar yola çıkanlar ile onları izleyip konuşanlar olarak ikiye ayrılır.