Bir yandan hıyarı küçümseyen, bir yandan hıyarı seven bir milletiz. Küçümsüyoruz kızdığımız birine kabak, domates, patlıcan demiyor da “hıyar” diyoruz. “Hıyar herif, ulan hıyarlık etme!” diye bağırıyoruz. Zor durumda kalan biri için “Eşekten düşmüş hıyara döndü,” demekten kendimizi alamıyoruz. Film seyrederken ağzının suyu aka aka “Kadını hıyar gibi soydular, ” diyenlere rastlamışsınızdır “Hıyar gibi sulanma,”  “Tohumluk kart hıyar,” diye kimlere denildiğini her halde biliyorsunuz.  Bir de güzel nitelik yazayım: “Hıyar gibi tazeydi...”

 “’Hıyar” dan söz açılır da, içinde Ümit Yaşar Oğuzcan’ın “Hıyarname” sini anmadan geçilir mi?

Sanma ki yetişir, yalnız bostanda,

Bulunur her türü bazı insanda,

Bakınca görürsün onu her yanda;

Örneğin öküzler, davarlar vardır,

Her yerde seçmece hıyarlar vardır.

Bizde her çeşidi bulunur çokça,

Belli olur hemen, hal ve kılıkça,

Konuşup dururlar hep dangalakça;

Eşekle hep aynı ayarlar vardır,

Durmadan anıran hıyarlar vardır.

Diğer hıyarları bırakıp yaya,

Oturur bir hıyar, bazen koltuğa,

Şişinip kasılır, hıyarlık bu ya;

Her yerde boy boy hıyarlar vardır,

Hıyarı çok seven diyarlar vardır.

Tohuma kaçmışı, acuru olur,

Kemerlisi, hatta kamburu olur,

Hıyarın da elbet bir kusuru olur;

Hıyarca lâf eden yazarlar vardır,

Hıyardan da beter HIYARLAR vardır...

Biraz önce hıyara ilişkin birkaç deyim aktardım. Birini daha hatırladım. “ Hıyarım var diyene tuzum var ban ban diye koşmak.” Veya  “Nerede hıyar görse tuz alıp koşar,” derler.  Bir başka söz de şöyle: “Dilenciye hıyar vermişler eğri diye beğenmemiş...” Hem yardıma ihtiyacı olan hem de yapılan yardımı beğenmeyenler için böyle diyorlar.

 “Osman Yüksel milletvekili olduğu dönemlerde bir mesele ile alakalı meclis kürsüsünde konuşurken CHP milletvekilleri sıra kapaklarına vurarak protesto eder ve konuşmasını engellemeye çalışırlar. Bunun üzerine Osman Yüksel Serdengeçti ” Bu meclisin yarısı hıyar “ deyip kürsüden iner. Bunun üzerine CHP’li vekiller meclisin şahs-ı manevisine hakaret söz konusudur. Lütfen sözünü geri al, diye itirazda bulunurlar. Bunun üzerine Serdengeçti yeniden kürsüye gelip şöyle der; ” Tamam sözümü geri alıyorum. Bu meclisin yarısı hıyar değil.

Şair Rıza Polat Akkoyunlu, Karpiç’te içerken muzip arkadaşları garsonla soyulmamış, çamurlu bir hıyar yollamışlar masasına. Şair bir pusula ile şöyle seslenmiş bu hıyar dostlarına:

 “Böyle şaka yapmazdın, eğer beni bilseydin

Hıyara ne lüzum var, kalkıp kendin gelseydin.”

Dümbüllü İsmail de sahneye hıyar atan bir seyirciye bakın ne demiş:

 “Beyefendi, kartvizitinizi düşürdünüz!”

Şair Hacı Hasan Uğur’un şiiriyle dört günlük yazımızı sonlandıralım:

 Sen hâlâ hıyara; “Hıyar mı dersin?

 Bütün sebzelere baş oldu hıyar...

 Geçerse eline kabuklu yersin;

 Hayâllerden öte düş oldu hıyar...

Fakir fukarayı kimler savuna?

 Bu fiyata, kim yiye, kim avuna?,

 Tarladaki karpuz ile kavuna;

 Hep yan baka, baka, şaş oldu hıyar...

 Bitkilerle, sebzelerle çatışmış,

Patlıcanla domatesle atışmış,

Bu hıyarlar hep batıda yetişmiş;

Hormon yiye, yiye, taş oldu hıyar...

Müsadeyle bahçemizde biten o,

Fitneliği bostanlara katan o,

Yan gelipte tezgâhlarda yatan o,

Dağda bitenlere eş oldu hıyar...

Yerden bitti, bitireni bilmedi,

Kini, kinayeti kalpten silmedi,

Salatalık olup gönül almadı,

Anneler gözüne, yaş oldu hıyar...

Fenni gübre yaradıkça yaramış,

Besmelesiz üredikçe üremiş,

Bir hıyardan nice hıyar türemiş,

Meclislere yeter aş oldu hıyar.

 Uğur derki hâl önünde kurulur,

 Kokmuşları çöplüklerde görülür,

 Aday olsa oylar ona verilir,

 Kabağı görünce tuş oldu hıyar.