Dadanmış cebime, her ay belli bir miktar paramı düzenli bir şekilde çalıyor. Hepiniz gibi, benim de bir "abone hırsız"ım var. Aldığım tüm hizmetlerin karşılığını, fazlasıyla ödüyorum aslında. Elektrik, su, doğalgaz, telefon... Hatta, dünyanın en vahşi "dolaylı vergisi"ni ödeyen mazlumlardan biriyim aynı zamanda. Ne satın alırsam alayım, kafadan KDV'sini ödüyorum. Özel Tüketim Vergisi var ise satın aldığım mal veya hizmetin, onu da mecburen ödüyorum. Özel Tüketim Vergisi'nin KDV'sini de...

Satın aldığım mal veya hizmetin her türlü vergisini, kasiyere "şak" diye ödüyorum. Maaşımı almadan zaten benim adıma taahhuk eden vergi, hesabımdan kesilmiş oluyor, orada da sıkıntı yok. Yani, benim bir "maaşlı" vatandaş olarak zerre vergi kaçırmam, ÖTV ve KDV'den kaytarmam mümkün değil. Vergi Dairesi ile "uzlaşma" masasına oturma hakkım da yok. Çoğu doktor, mühendis, avukat, ticari taksi ve minibüs sahibi benim kadar vergi vermiyor biliyorum. Benden çok daha iyi şartlarda yaşayan, standardı ortanın üzerinde bir hayat sürenler de... 

Bunlar yetmiyormuş gibi, bir de "abone hırsız" için her ay cebimden, cüzdanımdan, minicik aile bütçemden belli bir bedel ayırmak zorunda kalıyorum. Resmen tanımlanmış bir hırsızdan söz ediyoruz. Hırsızlığı inkâr edilmiyor, yakasına da yapışılmıyor. "O çalıyor, sen ödeyeceksin" denilen cinsten bir hırsız...

Her ay o hırsızla birlikte aklıma daha çocukken dinlediğim bir hikaye geliyor:

* * *

Gencin biri, köy yerinde babasına sesleniyor:

- Baba bir hırsız yakaladım.

Babası bağırıyor:

- Vay namussuz. Tut kolundan getir oğlum...

Diyalog karşılıklı şöyle devam ediyor:

- Baba gelmiyor.

- Bırak gitsin o zaman

- Bırakıyorum ama gitmiyor ki baba

- Sen gel o zaman oğlum, işimiz gücümüz var.

- Hırsız beni de bırakmıyor baba...

İşte benim hırsız da böyle, ne tutup mahkemeye götürebiliyorum, ne bırakabiliyorum, ne de o beni bırakıyor.

Her ay cebimden kazancımın bir bölümünü tırtıklıyor...

* * *

Hırsızın tarifi belli, ama kimliğini ben bilmiyorum. Bilmesi gerekenler umursamıyor. Yakasına yapışıp, "Hırsızlık yapıyorsun, çek cezanı" demiyor. Her ay düzenli olarak benim cebimden para tırtıklamasını önleyecek bir tedbir de almıyor. Yalnız değilim bu konuda. Sizin de bir "abone hırsız"ınız var. 

Her ay elektrik faturamı alıyorum, şöyle bir göz gezdiriyorum. Kullanım bedeli 46 lira, ödeyeceğim bedel 100 lirayı buluyor. Aradaki fark ne? Aradaki farkın büyük bölümü hırsızın çaldığı elektrik...

Yani, elektrik abonesi olmadan elektrik kullanma meziyetini sürdürenin, kullandığı elektrik parasını ben ödüyorum. Adı "Kayıp kaçak bedeli..." Nasıl kayboluyor, kaçaksa parasını neden ben ödüyorum?

Benim ödediğim vergilerle, benim kazandığımın 10 katından fazlasını kazanan adamlar toplanmış, bir yasa yapmış ve bana diyor ki: Hırsız çalacak, parasını da sen ödeyeceksin... İstersen ödeme, bunun için özel kanun çıkardık.

* * *
İyi de kardeşim. Bir bankada soygun olunca, oradan çalınan parayı bankanın diğer müşterilerinden tahsil edebiliyor musunuz? Bir marketin raflarından herhangi birinin çaldığı malın parasını, o marketten alışveriş yapan vatandaştan tahsil etmek için kanun çıkarabiliyor musunuz?

Geçmediğim köprünün, kullanmadığım otoyolun, uzaktan bile görmediğim tüp geçidin parasını, marketten aldığım domates, bir demet maydonoz, Çengelköy'den gelen hıyar aracılığıyla ödüyorum. Bunun "hizmet" olduğuna inanmamı da bekliyorsun. İnanmasam da o parayı benden çatır çatır tahsil ediyorsun.

Hırsızın çaldığı elektriğin parasını niye ben ödüyorum.

"Hırsızın elini kesin" demiyorum, "hırsızın hırsızlıktan elini kesin" bari... Adam, elektrik dağıtım hattına kablo bağlamış, binlerce kilometre uzaktan benim cebimden her ay kullandığım elektrik kadar "kaçak elektrik" kullanıyor. 
Hırsızı yakalamakla, cezalandırmakla ve hırsızlığın tekrar etmesini önlemekle görevli olanlar da, faturayı bana çıkarıyor...

Elektrik dağıtım şirketi, kârından kuruş eksiltmeden "ballı börek" yemeyi sürdürüyor. Elektrik sayacını okuyan kişinin üzerinden bile benden fazlasıyla ücret alıp kâr ediyor. Yıkılan direğin, arıza yapan trafonun, yanan kablonun parasını "tesis ücreti" olarak benden ayrıca alıyor.

Yetmedi, bir de "hırsızı yakalamayı beceremiyorum" diyerek benden her ay kullandığım elektrik bedeli kadar para alıyor.

Buradan ilan ediyorum: Hırsıza hakkım helal değil. Hırsızlığı "yasal" hale getirip meşrulaştıranlara da... Hırsızın çaldığı elektriğin parasını ödemeye mecbur edenlere de... Bunun için yasa çıkaranlara da... "Hırsızın çaldığı parayı, hırsızlığı önlemekle görevli makamlardan isteyemezsin" diye karar alan yargıçlara da...

Dünyada, yasalarla korunan "abone hırsızı" olan başka bir millet var mı, bunu da merak ediyorum...