Şehirlerimizde güzel ve anlamlı Hıdırellez geleneğimiz unutulmaya yüz tutmakta. Kasaba ve köylerde hıdrellez gününden önce evler baştan başa temizlenmekte. Temiz olmayan evlere Hızır'ın uğramayacağı düşünülmekte.  Hıdrellez günü giyilmek üzere yeni elbiseler, ayakkabılar alınmakta. 
Kimi yerlerde, "Hızır Hakkı" olarak, Hıdrellez Günü yapılan duaların ve isteklerin kabul olması için sadaka verilmekte, oruç tutulmakta, kurban kesilmekte. 

Tarikat kökenlilerin Hızır'a olan inançları büyük. "Kul sıkışmadıkça Hızır yetişmez" derler. Biri zor   anında yardım görürse  "Hızır   gibi   yetiştin denilmesi  bu inancın uzantısıdır. İnancın etkileri   Bektaşi   ve Alevi ozanlara da yansıyor.  Tekirdağ'ın Kılavuzlu köyünden SADAYİ bir nefesinde şöyle diyor: 

Müminler derlenip bir cem olurlar
Hızır İlyas demine hü demek için
Bu kutlu günde hep bir candır
Hızır İlyas demine Hü demek için 

Ne güzel erkan kurmuş erenlerimiz
Derlenip hep birlikte devran süreriz
Evliyanın enbiyanın halini güderiz
Hızır İlyas demine Hü demek için 

Şirin olur cümle olur bu günde
Şen şükran olun canlar Ayn-i cemde
Şifa bulurlar nuş çöker ol  cemde
Hızır İlyas demine Hü demek için, 

Şükür bizleri bu erkana ulaştırana
Aşık olsun böyle Cemale hizmet ocağına
SADAYİ bu gün eriştik güzel bahara
Hızır İlyas demine  Hü demek için. 
Hıdrellez kutlamaları, hıdırlık denilen yerlerde, yeşillik, ağaçlık alanlarda, su kenarlarında, bir türbe ya da yatırın yanında yapılmakta. Kimi yerde, baharın taze bitkilerini ve taze kuzu eti ya da kuzu ciğeri yeme adeti göreneği var.  Kırlardan çiçek veya ot toplayıp onları kaynattıktan sonra suyu içilirse, hastalıklara iyi geleceğine, bu su ile kırk gün yıkanılırsa gençleşileceğine, güzelleşileceğine inanılıyor.  
Hıdrellez gecesi, Hızır'ın uğradığı yerlere ve dokunduğu şeylere bereket vereceği inancıyla, kapların, ambarların ve para keselerinin ağızları açık bırakılır. Ev, bağ-bahçe, araba isteyen kimseler, Hıdrellez gecesi, arzu edilen şeyin küçük bir modelini yaparlarsa, Hızır'ın bunu gerçek kılacağına  inanılır. 

Hıdrelleze ilişkin bir başka geleneğimiz de İstanbul'daki adıyla "baht açma" töreni. Bu törene kimi yerde  "bahtiyar", Yörük ve Türkmenlerde "mantıfar", Balıkesir ve çevresinde "dağara yüzük atma", Edirne ve çevresinde "niyet çıkarma", Erzurum'da "mani çekme" adı verilmekte. 
Yörelere göre farklılıklara rağmen, bir testi ile getirilen su çömleğe konulur. Bu çömleğin içine herkes nişanını atar. Genellikle yüzük, küpe gibi işaretlerin yanında fesleğen, nane, mantuvar çiçeği de olabilir. Çömlek arife günü, yani 5 Mayıs günü, üstü örtü ile örtülerek bir gül ağacının dibine bırakılır. Küpün üzerine bir kilit konulur ve sembolik olarak kilitlenir. Ertesi günü tekrar bir araya gelen kızlar, gül ağacının dibinden çömleği alırlar. Kilidi açarlar. Bir kişi, niyetleri çekmeye başlar. Bu arada:

"Hey bahtiyar, bahtiyar
Bahtiyarın vakti var.
Bir güzelin bir çirkine
Sarılmaya vakti var. 

Mortufal başı mısın?
Cevahir taşı mısın?
Gel bir mani söyleyim
Cebinde taşır mısın?"

örneği maniler okunur. Her mani nişanı çıkanın bahtına kabul edilir. Oyun işaretler bitinceye kadar sürer.  Umut, neşe, metanet, aşk, sevgi, şefkat, iyilik, kardeşlik, gurbet, vatan sevgisi  bu oyunda  söylenen manilerin temalarını oluşturur. 
Hıdırellez gününde maya kullanmadan yoğurt çalınır. Yoğurdun tutması halinde eve Hızır'ın uğradığına inanılır
Deliorman ve Dobruca yörelerinde Hıdırellez sabahı hayvan koşulmaz, süt kaynatılmaz, yumurta pişmez, ele makas, iğne alınmaz. Tahtacılarda ise, Hıdırellez günü horozlar ötmeden suya girilip yıkanılması sevaptır. Hıdırellez günü gecesi un leğene elenir. El değmeden leğen sini ile kapatılır. Sabah açıldığında unun üzerindeki şekil gelecek kısmet olarak yorumlanır. 
Sonuç olarak diyebiliriz ki, Hıdırellez Bayramı, toplumun moral unsuru, umudu, yaşama zevki, hasılı cümle güzelliği birlikte yaşamasının güzelliğidir.  Gönlümüzde olduğu gibi,  "Hızır gibi yetişmek" örneği deyimlerimizde de yaşamaktadır.  Atalarımız "Ekmek Hızır, pilav vezir, gerisi  vızır vızır" demişler.