Kuşkusuz manilerin doğup gelişmesinde en büyük etken sevgidir. Diyebiliriz ki, bir yandan seven insanın psikolojisi, bir yanda sevdalılar arasına yasaklar koyan töreler, manilerin doğmasını, gelişmesini ve yayılmasına neden olmuştur.. Mani geleneği, Anadolu’da “Herfene, ferfene, arifiye” gibi adlar alan konu komşuların toplantılarında yaşamakta ve toplantılara renk katmaktadır. Bir çömlekten niyetler çekilmekte maniler bir anlamda fal işlevi görmektedir. Özellikle kızların kendi aralarında düzenledikleri eğlence günlerini manisiz düşünmek mümkün değildir. İşte, imecede, hemen
her yerde mani vardır. Manilerle atışılır, manilerle yarışılır. Hıdrellez kutlamaları, hıdırlık denilen yerlerde, yeşillik, ağaçlık alanlarda, su kenarlarında, bir türbe ya da yatırın yanında yapılmakta. Kimi yerde, baharın taze bitkilerini ve taze kuzu eti ya da kuzu ciğeri yeme adeti göreneği var. Kırlardan çiçek veya ot toplayıp onları kaynattıktan sonra suyu içilirse, hastalıklara iyi geleceğine, bu su ile kırk gün yıkanılırsa gençleşileceğine, güzelleşileceğine inanılıyor.

Hıdrellez gecesi, Hızır’ın uğradığı yerlere ve dokunduğu şeylere bereket vereceği inancıyla, kapların, ambarların ve para keselerinin ağızları açık bırakılır. Ev, bağbahçe, araba isteyen kimseler, Hıdrellez gecesi, arzu edilen şeyin küçük bir modelini yaparlarsa, Hızır’ın bunu gerçek kılacağına inanılır. Hıdrelleze ilişkin bir başka geleneğimiz de İstanbul’daki adıyla “baht açma” töreni. Bu törene kimi yerde “bahtiyar”, Yörük ve Türkmenlerde “mantıfar”, Balıkesir ve çevresinde “dağara yüzük atma”, Edirne ve çevresinde “niyet çıkarma”, Erzurum’da “mani çekme” adı verilmekte. Yörelere göre farklılıklara rağmen, bir testi ile getirilen su çömleğe konulur. Bu çömleğin içine herkes nişanını atar. Genellikle yüzük, küpe gibi işaretlerin yanında fesleğen, nane, mantuvar çiçeği de olabilir. Çömlek arife günü, yani 5 Mayıs günü, üstü örtü ile örtülerek bir gül ağacının dibine bırakılır. Küpün üzerine bir kilit konulur ve sembolik olarak kilitlenir. Ertesi günü tekrar bir araya gelen kızlar, gül ağacının dibinden çömleği alırlar. Kilidi açarlar. Bir kişi, niyetleri çekmeye başlar. Bu arada:türlü maniler okunur:

“Hey bahtiyar, bahtiyar
Bahtiyarın vakti var.
Bir güzelin bir çirkine
Sarılmaya vakti var.
Mortufal başı mısın?
Cevahir taşı mısın?
Gel bir mani söyleyim
Cebinde taşır mısın?
Bahçelerde saz olur
Gül açılır yaz olur
Ben yarime gül demem
Gülün ömrü az olur.
Çiçeğin deste gerek
Gülleri dosta gerek
Tokat’tan yar sevenin
Usta olması gerek.
Entarisi gül gülü
Niçin kapın sürgülü
Benim gönül verdiğim
Sandıklı’nın sümbülü.
Gül ezerler ezerler,
Tabaklara dizerler.
Çirkinlere sözüm yok,
Güzeli hep severler.
Gül kuruttum kuruttum,
Sevdiğimi uyuttum,
Bakarken güzel yüzüne,
Ne söyledi unuttum.

Her mani nişanı çıkanın bahtına kabul edilir. Oyun işaretler bitinceye kadar sürer. Umut, neşe, metanet, aşk, sevgi, şefkat, iyilik,
kardeşlik, gurbet, vatan sevgisi bu oyunda söylenen manilerin temalarını oluşturur. Halk arasında mani söylemek için mani yakmak, mani düzmek, mani atmak deyimleri kullanılır. Mani söyleyenlere de, manici, mani yakıcı, mani düzücü denir. Manilerin yaratıcıları kadınlardır. Çoğu zaman, zamana ve ortama göre doğaçlama olarak gelişir. Halk ozanları ve Ramazan davulcuları dışında erkeklerin
mani söylediklerine pek rastlanmaz. Ancak, Doğu Karadeniz’de ”karşı beri“de denilen karşılıklı söylenen manilere erkekler toplu olarak katılırlar. Ama maninin bir başka boyutu vardır ki, yukarıda belirttiğimiz gibi hoyratlar erkekler tarafından ezgisiyle birlikte söylenir.