Neresinden tutsak elimizde kalıyor. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü münasebetiyle çok güzel, harika bilgiler aktarmak, Türkiye kadınlarının başarılarından söz etmek isterdik ancak böyle güzel durumlar ülkemizde maalesef söz konusu değil.

O yüzden gerçeklere dönüp, son 15 yılda artan kadın cinayetlerinin istatistiklerini mi yazalım, kadın istihdamında giderek taban yapan rakamlardan mı söz edelim... Ya da tüm bunlara bir türlü çözüm bulmayan, bulmaya çalışmayan sadece konuşan yüksek rütbeli erkeklerden mi? O zaman birkaç örnek verelim de boşa gitmesin... Önceki gün 80 milyonluk Türkiye'yi sonsuza kadar yönetmeye talip iktidarın en tepelerinde oturan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Kadınlar Günü nedeniyle birtakım istatistikler açıkladı. Yukarıda da yazdığım gibi heyecan verici olaylar değil. Aksine öfkeyi katlayan istatistikler. Örneğin şöyle diyor Soylu Bakan, "Türkiye'de faili meçhul kadın cinayeti yok." Karşılığında alkış beklemiyorsa da "Çok şükür" denmesini istiyor anladığım kadarıyla. Oysa biz böyle şeyler değil, "Türkiye'de kadınlara yönelik şiddet konusunda dünya istatistiklerine girmiyoruz, kadına pozitif ayrımcılık yapmaya bile gerek kalmayacak denli eşitlik söz konusu" vs duymak isterdik... Ama duymadık, en azından kısa dönemde duyacağımızı da sanmıyorum. İsterdik ki Soylu Bakan, geçen yıl öldürülen 440 kadının eşlerini, sevgililerini, babalarını, kardeşlerini yani kısaca katili kimse bunun hesabını sorsun, en azından ağır müebbet cezasına çarptırıldığını söylesin. Kravat taktı, erkekliğine laf etti vs. gibi saçma sapan nedenlerle birkaç yıl yatırıp, hatta tutuksuz yargılanmasına neden olmasın. 

ÖZEL SEKTÖR DE AYNI

Elbette Türkiye'de kadını bu kadar değersizleştiren, ikinci sınıf insan gözüyle bakan tek merci devlet veya kurumları değil. Yoksa neden özellikle "taciz, tecavüz" davalarında kadının beyanının esas olduğu yalanını söyleyip, sonra katiller, taciz ve tecavüzcüler salıverilsin. Dolayısıyla özel sektörde de değişen bir şey yok. Dün kayıtlara geçen başka bir istatistik ise şöyle: Kadın istihdamını yüzde 20 artırdık. Bu kendince "müjdeli" açıklamayı yapanın da bir kadın olması enteresan tabii. Bizden "Sağ olun ya çok teşekkür ederiz, ne kadar da müjdeli bir haber" dememizi bekliyor ancak biz bu açıklamayı yapan kadının bir parça bile olsun utanıp utanmadığını düşünüyoruz. Vaktiyle röportaj yaptığım bir hayat kadını "Kafasını kullanamayan kadın bedenini satar" demişti. Bu söz her ne kadar fuhuş yapan bir kadın tarafından için söylenmişse de kadınlara şans tanımayan, eğitip, öğretmeyen, ikinci sınıf insan muamelesi yapan insanlar tarafından bazı kadınların bu "sektöre" itilmesine neden oluyor. Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde ne kadının adı telaffuz ediliyor, ne de emeğin. Ajanslar bile "komik, komik" haberler geçiyor. Tablo o kadar da karanlık değil elbette, kendisini yetiştiren kadın ismiyle olmasa bile yaptıklarıyla ortaya çıkıyor. Sadece bizim ülkemizde tanınmıyor. Örneğin ülkemizde insanlığa faydalı bilim, sanat, spor dalında büyük başarılar etmiş, tüm ülkeyi gururlandıracak isimlerle dolu. Ancak ajans, çocukluk hayali ayakkabı tamirciliği, kamyon ya da otobüs kullanmak olan kadınlarla ilgili haberler yapıyor. Bunun da adı "Kadınlar da erkeklerin yaptığı işleri yapabilir" oluyor. Ancak bu kadar basit değil. Kamyon, traktör vs. kullanmak için bir ehliyet yeter. Ya da ayakkabı tamirciliği için bir ustadan öğrenmek.

BAŞARI DEĞİL REYTİNG ÖNEMLİ

Tıp alanında başarılı bir kadın, dünyayı kendisine hayran bırakan bir tabloya imza atan kadın ya da spor, dans, hukuk, uzay bilimleri, mühendislik vs. alanlarında gurur duyulacak kadınlarla röportajlar yapılmıyor. Ya da 'Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun faaliyetleri, sığınma evlerindeki kadınların sorunları, parasızlıktan kapanan Mor Çatı şubeleri... Hiç kimse tüm bunların nedenlerini ve sonuçlarını merak etmiyor. Gazete ve televizyonlar en kolay "kafalanacak" kadınların sırtından reyting yapıyor, estetiğe özendiren, elma, armutla şifa bulduran, makyaj hileleriyle sırlar veren şarlatanlarla doluyor. Hiç kimse kadının ne istediğini, gerçek sorunlarını ve beklentilerini öğrenmek istemiyor. Bu yüzden Türkiye'de kadına her gün bayram olsa ne olacak? Bugün olmasa bile yarın kadına yaşatılan şiddetle ilgili bir haber daha yapılacak ve istatistikler kabaracak...