İster amaç ister erek isterseniz hedef deyiniz. Herkesin ulaşmak istedikleri, beklentileri vardır. Hayata vücut veren ana unsur bu olsa gerekir.

Eskiler derler ki “Marifet iltifata tâbidir, müşterisiz meta zâyidir. İltifatsız mal zâyidir.”

Bu sözleri şöyle açıklayabilirim. “Kişilerin başarıları takdir edildiği ve karşılığı verildiği müddetçe daha iyi sonuçlar elde edilir, başarıların devamı sağlanır. Çok kaliteli mal üreten bir kişi, eğer o mala alıcı bulamıyorsa başarısının bir anlamı yoktur. Kişilerin yararına kullanılmayan başarılar devamlı olamaz.”

Bir başka anlatımla, “beceri ve başarıları ödüllendirmek gerektiğini vurgulamak üzere “marifet iltifata tabidir” demişler.

Her gazeteci mesleki başarılarının ödüllendirilmesini umar. Bir de ömür yolculuğunda mesleki hedefleri vardır. O hedefe ulaşmak için uzun soluk gerekir. Örneğin Şeyh-ül muharririn Burhan Felek Hizmet Ödülüne ulaşabilmek için yetmiş yaşını geçmeniz bu sürede en az elli yıl ve halen mesleği sürdürüyor olmanız gerekir. Her gazetecinin emeli sağlık içinde bu yaşa ulaşmak, çalışma hayatını sürdürmektir. Ödül için bu da yeterli değil. Mesleğin önde gelen kişilerinden oluşan seçici kurulun, anılan kritere uyanlar arasından seçilmek gerekir.

Benim de hedefim, elbette yüce yaratan takdir etmişse, yetmiş yaşından fazla yaşamak, bu süre içinde yazmaya devam etmekti. Bu kritere geçen yıl ulaşmıştım. Ama benden daha layık arkadaşlarım vardı. Ödülü onlara takdim etmiştik.

Geçtiğimiz haftalar içinde seçici kurul, adaylar arasından 2019 yılının Burhan Felek Hizmet ödülü verilecek kişileri tespit etti. Onların arasında benim de olduğum bildirildi. Bugün 4 Kasım 2019  Burhan Felek Konferans Salonunda saat 16’da yapılacak törene davet yazısı geldi.  Sevinçle hüzün karışımı duygular içine düştüm. Bir zamanlar, yıllar geçmeyecek, ömür yetmeyecek, kalemimde mürekkep kalmayacak sanırdım. Bir de baktım ki bitmez sandığım yıllar ömür yolumun üzerinden akıp gitmiş. O gün gelmiş, hedefime ulaşmışım. Kendi kendime sordum:

“E ben şimdi ne yapacağım?”

Hiç olmazsa seksen yaşında mesleğini sürdürenler için de bir ödül olsaydı.

Elbette bu şaka. İnsanoğlunun istekleri biter mi.

Voltaire’e göre “ihtiraslar, geminin yelkenlerini şişiren rüzgardır, bazen gemiyi batırdığı olur ama onsuz gemi yerinden kımıldamaz.” Elbette her insanın kalbinde hem manevi hem maddi dünyaya ilişkin bitmez tükenmez bir arzular dizisi vardır. Bunlardan birinin tükenmesi, yerine başkasının yerleşmesi demektir. Ne ömrün uzunluğuna, ne ihtiraslarımızın devamına da bizim hükmümüz geçmeyor.  Önemli olan benliğimizi kuşatan arzuların gözümüzü kör ve kulağımızı sağır etmemesidir.

Söz buraya gelmişken, bir darbımesel aktarayım da hepimize  ibret masajı olsun:

Bir imparator sabah gezintisi sırasında bir dilenciye rastlar. "Dile benden ne dilersen" der. Dilenci güler ve "Sanki dileğimi gerçekleştirebilecekmiş gibi soruyorsunuz." diye yanıtlar. Kral alınır ve söyleşi koyulaşır.

-Pek tabii. Her dileğini yerine getirebilirim. Sen söyle hele; ne istiyorsun?

-Söz vermeden önce düşünün kralım. Dilenci sıradan bir dilenci değildir.

-Ne istersen verebilirim. Ben güçlü bir imparatorum. Yerine getiremeyeceğim hiçbir dileğin olamaz.

Bunun üzerine dilenci, çanağını uzatıp, "şu çanağı herhangi bir şeyle doldurabilir misiniz?" diye sorar. İmparator kahkaha atar ve vezirine çanağı altınla doldurmasını emreder.

Çanak dolmadan anında boşalmaktadır. Altınlar buhar olup uçmaktadır sanki. İmparatorun onuru kırılır. Bir dilenci çanağını dolduramadığı kulaktan kulağa yayılır. Giderek pırlantalar, elmaslar, yakutlar akıtılır çanağa. Ne var ki çanağın dibi yoktur sanki. Yer, yutar ama içi boş kalır.

İmparator yenik düşmüştür. Dilenciye yakarır:

"Tamam, sen kazandın. Dileğini yerine getiremedim ama ne olur bana çanağın neden yapılmış olduğunu söyle."

- Çok basit, diye yanıtlar dilenci. İnsan dimağından yapılmıştır. Yani insanın arzu ve isteklerinden. Doymak bilmez oluşu bundandır. Bu gerçeği bir kez kavrarsan yaşantın değişir. İstek nedir ki! İstek ulaşılana kadar, belli bir süre heyecan veren bir duygudur. Örneğin; bir hazine istersin... bir ev... bir kadın... Tek tek her birini elde ettiğinde, tümü anlamını yitirir. Neden? Çünkü beynin, aklın onları dışlar.