Bugün hemşerilerinin dahi yeteri kadar tanımadığı toplumsal şiirin ustalarından rahmetli Hasan Hüseyin Korkmazgil’den söz etmek istiyorum. Önce bir şiirini buraya aktarayım ki, gerçekçi bir bakışla acı acı tebessüm ediniz.  Sonra hayatıyla, sanatıyla ilgili başka bilgiler verir, bir şiirini daha sunarım:

DİPLOMASİ

kurt kuzuya gel gel dedi kuzu gitmedi gitti

kuzuyu kurt yedi gitti vallahi iyi etmedi

bunu gördü bir tilkicik alıverdi paçasını pilicin

bay horoz çöplükteydi öttü de öttü

bu yıkıntı yıkılırsa kimler gelip kaldıracak

sen ben yine bizim oğlan ortalığı süpürecek

çakal helva pişirecek tilki uyak düşürecek

kardeşlik eski türkü sonu gelmedi gitti

birleştiler buluştular söyleştiler sözleştiler

ne tükenmez laf ambarı masal bitmedi gitti

oğlan kıza gel gel dedi kız gitmedi gitti

"bülbül güle gül bülbüle yar olmadı gitti"

diplomasi diye birşey diye birşey diplomasi

kurt kuzuyu yedi gitti pilici sevdi tilki

kız oğlana gel gel dedi oğlan gitmedi gitti

kız uçtu başkasına bu iş de burda bitti

ingilizce 'the end' türkçesi 'bitti'

Hasan Hüseyin Korkmazgil, 4 Mart 1927 yılında Sivas'ın Gürün ilçesinde doğdu.  Gülşan hanımla Nalbantoğlu Şükrü beyin oğluydu. Babası İstiklal Madalyası sahibiydi. Hem Kafkas cephesinde hem Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda görev almıştı. Bir ilkokulda hademelik yapıyordu. Yedi çocuk babasıydı.

Ailenin okuyan tek çocuğu Hasan Hüseyin oldu. Babasının hademelik yaptığı Kurultay İlkokulunu bitirdi. Daha fazla okuma imkânı yoktu. Ziraat Bankası şubesinde getir götür işlerinde çalışmaya başladı. Çalıştığı bankanın müdürü Hasan Hüseyin’le yakından ilgilendi ve parasız yatılı okul sınavlarına girmesine önayak oldu. Ayağına komşulardan bir ayakkabı buldular. Sınavın yapılacağı Sivas’a yayan gitti. Kazandı. Önce Niğde Ortaokulu’nda sonra Adana Erkek Lisesi’nde okudu. Dünya Edebiyatı Klasikleri ile tanıştı. Şiir yazmaya başladı. Gazi Eğitim Enstitüsü’nü bitirip Türkçe öğretmeni oldu. Kahramanmaraş’ın Gökşin ilçesine öğretmen olarak atandı.

Ne var ki, Nâzım Hikmet şiirlerini okuduğu için ihbar edilince, 1951’deki TKP davasına dahil edildi. Türk Ceza Kanunu'nun 142. maddesine muhalefetten tutuklandı. Üç yıla mahkûm oldu. Bütün kamu hakları elinden alındı. Elbistan ve Nevşehir cezaevlerinde yattı.

Çilesi bitmemişti. Cezaevinden çıktıktan sonra ekmek parası kazanmak için İstanbul’a gitti. Bu kez askere alındı; üniversite mezunu olmasına rağmen 27 ay er olarak askerlik yaptı. Askerliği bitince baba ocağına döndü. Kahvelerde karakalem portre ressamlığı yaparak, tabela boyayarak ve okuryazar olmayan ailelerin askerlik mektuplarını yazarak geçimini sağladı. Şiirden hiç kopmadı. Yazdığı iki oyun radyoda temsil edildi. 

1960'da İstanbul'a geldi. Ardından Ankara'ya yerleşti. Akis dergisinde çalıştı. 1966'da yayınladığı Kızılırmak adlı şiir kitabı da 142. maddeye ayrılık savıyla yargılandı. Beraat etti.

İşte bir şiiri daha:

“bir oğlum olacak adı temmuz

 uykusuz

 korkusuz

 beter mi beter

 ben beynimi satarak yaşıyorum

 o benden proleter

bir oğlum olacak adı temmuz

karataşın göbeğinde aşk

 karataşın göbeğinde barış

karataş çatladı çatlayacak

 bende bitmeyen kavga

 onda yeniden başlayacak

bir oğlum olacak adı temmuz

 öfkede benden fırtına

 sevgide deniz

 ne samanyollarının ulu kervanları susuzluğumun

 ne kutup şafaklarında tanrılaşması ilkelliğimin

 temmuz gibi sıcak ve bereketli

 temmuz gibi uçsuz bucaksız

Zor bir mücadele sonunda 1964 yılında Azime Hanımla evlenmişti. Mutlu oldular. Bu evlilikten yukarıya aldığım  şiirinde adı geçen Temmuz adlı oğulları dünyaya gelmişti. 26 Şubat 1984 yılında Ankara'da yaşamını yitirdi.

ESERLERİ

Kavel (1964), Temmuz Bildirisi (1965), Kızılırmak (1966), Kızıl Kuğu (1971), Ağlasun Ayşafağı (1972), Oğlak (1972), Acıyı Bal Eyledik (1973), Kelepçemin Karasında Bir Ak Güvercin (1974), Koçero Vatan Şairi (1976), Haziran'da Ölmek Zor (1977), Acılara Tutunmak (1981), Filizkıran Fırtınası (1981), Işıklarla Oynamayın (1982), Kandan Kına Yakılmaz (1985), Tohumlar Tuz İçinde (1988)