29 Kasım 2019 günü bu sütunda “Dede Efendi ve Yine Bir Gülnihal” başlıklı bir yazı yazdım. Hem vefat yıldönümünde Dede Efendi’yi anmayı, hem 4 Aralık’ta Caddebostan Kültür Merkezi’nde yapacağım programa ısınmayı amaçlamıştım. Yazım daha çok Gülnihal şarkısının öyküsünü içeriyordu. Bugün, biraz daha ayrıntıya girerek noksanımı tamamlamak istiyorum.

İsmail Dede Efendi’nin evi 1984 yılında Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği (TÜRKEV)tarafından restore edildi. Şu anda müze olarak hizmet veriyor. İsmail Dede Efendi 1818–1846 yılları arasında bu evde yaşadı.

Sultanahmet Cankurtaran’da Ahırkapı’ya doğru giderken İsmail Dede Efendi’nin tarihi evi bir kültür yuvası olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği’nin Yönetim Kurulu Başkanlığını Uğur Deniz Sökmen yapıyor. Elbette bu müzenin aynı zamanda Dede Efendi’nin hatırası için dönüşümlü olarak her cumartesi, Türk halk ve sanat müziği konserleri ile paneller düzenlenmesinde emeği çok. Bildiğim kadarıyla sizler de salı, perşembe, cumartesi, pazar günleri saat 10.30 ile 16.30 arası ziyaret edebilirsiniz.

Bu yıl, bu mekânda Dede Efendi’yi ve musikimizde ilk vals olma özelliği olan “Yine Gülnihal” şarkısının hikâyesini anlatmak arzusu duydum.  30 Kasım Cumartesi günü değerli müzisyen Ruhi Ayangil’in çalışmasının önünde veya arkasında yarım saatlik bir sürede olabilirdi. Onlardan da katkı almamız mümkün olabilirdi. Ama bu güzel ortamda, kasım ayı içinde önceden planlanmış etkinliklerin yoğunluğu nedeniyle mümkün olmadı. Gerçi sonradan  23 Kasım önerildi ama, pozitif enerjimi kaybetmiştim. Arzumu Caddebostan Kültür Merkezi’ne taşıdım. Beğenildi.

Hamamizade İsmail Dede Efendi. 9 Ocak 1778 İstanbul’da doğdu. Mevlevi olduğu için “İsmail Dede” “Dede Efendi”, babası hamam işletmecisi olduğu için, “Hamâmîzâde” (hammâmîzâde) diye tanındı. Öğrenciliği sırasında sesinin güzelliğinden dolayı İlahicibaşı olan İsmail, ilk musiki derslerini Anadolu Kesedarı Uncuzâde Mehmet Emin Efendiden aldı.

Yenikapı Mevlevihanesi’nde Ali Nutki Dede ile kardeşi Abdülbâki Nasır dede ve devrin ileri gelen musikişinaslarından yararlanarak kendini yetiştirdi. Ney üflemeyi Abdülbâki Nasır Dede’den öğrendi.

Ali Nutki Dede’ye bağlandı. 3 Haziran 1798’de çileye soyundu. Kısa bir süre sonra babasını kaybetti.

Yenikapı Mevlevihanesi'nin bu genç müridi, çilesinin ikinci senesinde ilk bestesini yaptı: 

Zülfündedir benim baht-ı siyahım

Sende kaldı gece gündüz nigahım

İncitirmiş meğerki seni ahım

Seni sevdim odur benim günahım

 mısralarıyla başlayan buselik şarkısı musiki çevrelerinde büyük yankı uyandırdı.

Üslûbu ve melodik yapısı farklı olduğu için eserin bestekârını merak eden III. Selim, İsmail Dede’yi saraya çağırarak şarkıyı kendisinden dinledi.

Dede Efendi 6 Mart 1801’de  çilesini tamamladı, “dede” unvanını aldı. Bir süre sonra ünü yayıldı. Padişahın takdirini kazandı.  Sarayda haftada iki defa düzenlenen küme fasıllarına hanende olarak katılmaya başladı.

1802 yılının ilk aylarında saraylı Nazlıfer Hanım’la evlendi. Dergâhtan ayrıldı.

Âyin günleri Mevlevihane’ye gidiyordu. Odasında musiki dersleri veriyordu. İsmail Dede II. Mahmut devrinde sarayla ilişkisini sürdürdü. Şakir Ağa ile aralarında sürekli rekabet vardı. 1812’de “musâhib-i şehriârî” ler arasına alındı, bir müddet sonra da müezzinbaşılığa getirildi.

Ayrıca bizzat padişah tarafından Murassa’ imtiyaz nişanı ile ödüllendirildi. Sultan Abdülmecid döneminde müezzinbaşılık görevi devam etmesine rağmen sarayda eski samimi havayı bulamadı.

1842’de isteği üzerine saraydan ayrıldı. Sultan Abdülmecid tarafından kendisine Ahırkapı civarında bir konak verildi. Dört yıl sonra talebeleri Dellalzâde İsmail ve Mutafzâde Ahmed efendilerle birlikte padişahtan hacca gitmek için izin aldı.

Hac yolunda. Kuybünnayi Osman Dede’nin unutulmaya yüz tutan mi’raciyesini bu talebelerine meşk etti. Yakalandığı kolera hastalığından kurtulamayarak 10 Zilhicce 1262  yani 29 Kasım 1846’da Mina’da vefat etti. Mekke’deki Cennetüü’l-muallâ’da Hz. Hatice’nin ayakucuna defnedildi.

Şehnaz makamındaki, sözleri Yunus Emre’ye ait olan

 ‘‘Yürük değirmenler gibi dönerler. El ele vermişler Hakk’a giderler’’ diye başlayan ilahiyi bu hac ziyareti sırasında bestelemişti. Fakat bu ilahiyi nakletmeye ömrü yetmemiş, yanındaki öğrencileri İstanbul’a getirmişlerdi. Dinlemek isteyenler için adres ekliyorum:

https://divanmakam.com/forum/yuruk-degirmenler-gibi-donerler-o-faruk-belviranli-kadim-sesler-kadim-izler-murat-salim-tokac.53025/