Eski bir söz vardır. Bir türlü sınıfını geçemeyen öğrenciler için;  “Benim oğlum bina okur, / Döner döner yine okur” derler. İnsan bir kitabı döner döner yine okur mu? Ben okuyorum. Halil Soyuer’in öldükten sonra yayınlanan “Şair Dostlarım” adlı kitabını dönüp dönüp okuyorum. Galiba yaşlandıkça daha çok nostalji tutukunu oluyoruz.

Sözü Halil Soyuer’e getireceğim:

Yüz elli iki şarkı. Çoğu var azı yok. Arkadaşların tespit edebildiği Halil Soyuer şiirlerinden bestelenenlerin sayısı. Bestekarlar arasında kimler yok ki: Ekrem Güyer, Erdinç Çelikkol, Metin Everes, Yıldırım Gürses, Amir Ateş, Avni Anıl, Ferit Sıdal, Zekai Tunca, İlgün Soysev, Selami Şahin, Yılmaz Pakalınlar, Sadun Aksüt,  Ziya Taşkent ve onlarcası.

“Hançer-i aşkınla ey yâr gönlüm üzre vurma hiç / Öyle bir derde giriftârım ki hâlim sorma hiç..” mısralarıyla başlayan şiirini 1951 yılında Ekrem Güyer bestelemiş.

Halil Soyuer’in hayatı ile ilgili bilgileri vermeden önce, ömrünün son günlerinde yazdığı bir şiirini aktarayım:

Öyle bir problem var ki özümde

Matematik aciz kaldı çözümde

Hayat sıra dağlar iken gözümde

Aştım aştım aştım sona yaklaştım

Geçmedi denizin sözü martıya

Yetmedi eksinin gücü artıya

Çektiğim dertleri vursam tartıya

Umarım ki üç dört tona yaklaştı

Yolum güçleşiyor dağlar bittikçe

Titredim adını her işittikçe

O bana koşuyor benden gittikçe

Ben ondan kaçtıkça ona yaklaştım

Ölümden zulümden korkum yok artık

Göçtü değirmenim arkım yok artık

Bir yük katarından farkım yok artık

Boşalacak istasyona yaklaştım.

Halil Soyuer, 4 Ocak 1921’ de Havran’da doğdu. 17 Şubat 2004’de Ankara’da öldü, Havran’da toprağa verildi. Şiire, küçük yaşlarda ilgi duymaya başladı, lise yıllarında şiirleri yayınlanmaya başlamıştı. İlk şiirleri aruz ölçüsünde ve rubai biçiminde Çınaraltı ile Yedigün dergilerinde basıldı. Yayın hayatına Çaba adlı sanat dergisini çıkararak girdi.

Soyuer, uzun yıllar Ankara Halkevi bünyesindeki kültür ve sanat şubesini yönetti. Özellikle o dönemde yaygınlaşan Şiir Günlerinin yaratıcı ve sunucusu oldu. 1955 yılında memurluktan ayrılarak gazeteciliğe başladı. Değişik dergi ve gazetelerde çalıştıktan sonra 1982 yılında emekli oldu. Soyuer’in şiirleri çeşitli dillere çevrildi.

Döneminin birçok bilinen şairiyle karşılaşıp dostluk kurdu. Birçok şaire de çeşitli konularda yardımda bulundu.

İlk şiir kitabı “Liman” adını taşıyordu. 1950 yılında yayınlanmıştı. Kitaplığımın tanıdık şairlere ayırdığım bölümünde on’un üzerinde kitabı var: Liman, Kin, Aylak İnsanlar Kenti, Kör Kuyu, Akşamüstü, Gönül Dağları, Sonbahar Çiçekleri, Sorma Hiç, Zaman Akıp Gidiyor, Ankara Kabadayıları, Sevgi Çiçekleri, Sevgi Burcu, Kader Faslı, Yürüktir Sevginin Vatanı, Seninle, Anılarla Şairler Albümü.  Hayattayken biyografi kitapları yazılan ender şairlerden biri oldu. Çeşitli ödülleri de bulunan Soyuer, Dünya Şairler Kongresinde Türkiye’yi temsil etti.

Kendisinden dinlediğim serüvenlerinden biri Aziz Nesin’e benzemesiyle ilgiliydi: Bu benzerlik bir çok yerde iltifatlara boğulmasına, bir çok yerde de küfürlerle, hatta dayakla karşılaşmasına neden olmuştu.

Halil Soyuer karanlıktan çok korkarmış. Cemal Safi’den bu korkusuna ilişkin anılar dinledim. Gördüm ki, Havran’da mezarının başında bir elektrik direği var. Güzel bir rastlantı.

İşte bir şiiri:

Yokta noksan aranılmaz

Yasa budur var eksilir

Ne tükenir sırda insan

Ne insanda sır eksilir

Hayat denen şu varlıkta

Söz yücenin pazarlıkta

Ölürsek bir mezarlıkta

Üç metrelik yer eksilir

Elden ele renkten renge

Ölüm seldir can bir yonga

Gidersek bozulmaz denge

Halil’lerden bir eksilir

Tanrı’dan rahmet diliyorum.