Büyük bir toplumun gören gözü, duyan kulağı ve konuşan dili olan bir garip âşık hüviyetinde görünen, yanardağ örneği ateşli şiirler söyleyen Yunus Emre dört kelimeyle cihanı tapşıran bir gönül haritası çizer:

'Senden ayrıl, sana kaç!'

Hünkar Hacı Bektaş Veli canlıların en şereflisi olan insanın, süresiz, sonsuz mutluluğundan yanadır. Enaniyetin "benliğin" ötesinde benlikten, gıybetten, hırstan, cimrilikten, kötü zanda bulunmaktan bütün insanları korumak ister.

Bu bir gönül eğitimi işidir. Kimseyi töhmet altında bırakmadan, izzeti nefsini rencide etmeden, bağıra, çağıra ürkütücü bir dil kullanmadan, yumuşak bir şekilde, kalbi kırmadan, yapıcı, okşayıcı, hak verdirici bir üslup içinde gerçeği bildirmek, olgun insanların yoludur, yöntemidir, görevidir. Hünkâr Hacı Bektaş Veli hangi konuda olursa olsun, ikna edici, bilgilendirici, tamamlayıcı bir dille olayların çözümünü ortaya koyar, karşısındaki dost veya yabancı kim olursa olsun onu zevkle dinler, teselliyi, gerçeği onun sözlerinde, sohbetlerin de doyasıya bulurlardı.
Hünkâr Hacı Bektaş Veli Velayetnamesinde, toplum olaylarının, değişik konularda o kadar veciz ve anlamlı örnekleri var ki, insan bunları okuyunca, insan olmanın şerefi kadar, ondan daha fazla olarak, sorumluluğunu duyuyor. Boşa akan çavgın bir ırmak gibi, 'Kendime ne kazandırdım, topluma niye daha fazla yararlı olmadım.' diye acı acı düşünmek sorumluluğunu can evinde duyuyor.
Hacı Bektaş Veli iki kelimeyle bir gönül haritası çiziyor.

Zamanlar boyunca kilometrelerce yürüyorsunuz. Bir duygu ve duyarlılık bulutundan avuçlarınıza, gözbebeklerinizden yanaklarınıza, yüce gerçeğin, insan olmanın, inananlara yar ve yardımcı olabilmenin yağmur taneleri serin serin dökülüyor.
Artık zamanı adım adım, yudum yudum şekillendirdiğinizin siz de farkına varıyorsunuz. Bazen de bir güvercin şeklinde dolu gönül, dolu kanat enaniyete gem oluyorsunuz. Kutsal arayışlara yön ve yöntem oluyorsunuz.

Bu bir ilahi tecellidir, yeniden var-oluştur. Orta Asya'dan yola vuran, 'hareket ediyorum, o halde varım' düşüncesinin gönül erleri, 'bir yenice zaman, bir yenice iman, bir yenice vatan' düşüncesinin tarifsiz sevinci içinde Horasan üzerinden Rum diyarına yürüyorlar. Bu Anadolu coğrafyasının tarihe dönüşümünün bir ilâhi çağrısı ve müjdesidir. Bundan ötesi düşle gerçek, hikâye ile masal, şiirle zamanları tapşıran nota salkımları ve sazlar, adımlar, kudümler, dolu dolu yudumlarla bir gökyüzü ve yeryüzü serenadıdır. Canın can, insanın insan olduğu, ceylanla arslanın bir kucakta, bir ocakta tek bir benlik içinde var olduğu, kuzuyla kurdun ezelden ebede yar olduğu bir destanın bir menkıbenin zamanı zaman yapan yankısıyla heyecandan sırılsıklam dirice, irice 'varoluş' felsefesinin bir yenice başlangıcı olursunuz. Zamana mühür vurmak kolay mı? Güvercin kanadıyla gökyüzlerini ve gönülleri sırlamak kolay mı?
Elbet, Vilayetname de, Eflaki Baba da, Aşık Paşazade de, Hünkar Hacı Bektaş Veli'yi güvercin donu içinde Horasan'dan Rum illerine geldiğini naklederler. Olaylar bundan sonra yarı düş, yarı masal ve destan havası içinde gelişir.

Hacı Bektaş Veli, güvercin donunda Rum erenlerinin Anadolu'ya gelmesine mani olmak gayesiyle, yaptıkları engelleri aşıp, gelir bir taş üstüne konar, Suluca Karahüyük'te. Mübarek ayakları hamura gömülür gibi taşa gömülür, iz bırakır. Rum erenlerinden bir yiğit, Hacı Doğrul, 'Şahin şekline vurunup, onu yakalayıp getireyim' der. Kanatlanıp gökyüzüne süzülür. Güvercini görüp, pençelerini açarak üzerine hamle yapar. Hacı Bektaş Veli hemence adem donuna girip, şahini elleriyle boğazından yakalayıp sıkmaya başlar sonra yere bırakır. Halsiz bir durumda Hacı Doğrul hatasını anlayıp, el kavuşturup başını öne eğer, 'kem bizden eksiklik ettik, siz erenlerden kerem' deyip, ileri gelir. Hünkâr Hacı Bektaş Veli'nin ellerine sarılıp öper, geri çekilip durur. Hünkâr, 'Ya Hacı Doğrul, er ere böyle gelmez öyle kim, siz bize zalim donunda geldiniz. Oysa biz size mazlum donunda geldik. Eğer güvercinden daha mazlum don bulaydık o donla gelirdik' der. Hacı Doğrul'un şahsında Rum erenlerine anlayış dolu sitemle karşılık ilk eğitici uyarısını yapar.
Vilayetname, dostluk ve muhabbet kitabıdır. Yaşadığı çağın insanlarını fazilete, adalete davet eder. Hem cinslerine yararlı olmalarını, hayvanlara dahi şefkatli davranmaya özen göstermelerini ister. Kara canavarlar bölümündeki çan hikayesi ne kadar anlamlıdır.

Makaalat'ında Hacı Bektaş Veli şöyle söyler: "Benim üç dostum vardır. Ben öldüğüm zaman biri evde kalır, birisi yolda, birisi de benimle gelir. Evde kalan malımdır. Yolda kalan yakınımdır. Benimle gelen iyiliğimdir."