Türkçemizin en hüzünlü sözcüğüdür güz. Mevsimlerin de en hüzünlüsüdür.

Gecikmeli de olsa güz geldi. Hazirandan bu yana ilk yağmur beş gün önce yağdı. Her şeyin hızla değiştiğini bir kere daha anladık. Mevsimler değişti. Ağaçlar şaşırdı. Bizler şaşırdık. Güz geç geldi bu sene.

Bağlar geç bozuldu. Elmaların toplanması hala bitmedi. Ayvalar hâlâ  dallarında duruyor. Zeytinler erken kararmaya başladı. İnsanlar da şaşırdı ne yapacağını. Herkesin dilinden hiç böyle kurak bir yıl olmamıştı sözü düşmüyor. Yağan ilk yağmurun ardın insanlar deli gibi tarlalarını sürmeye başladı. Ya toprağın tavı kaçarsa, ya yağmur bir daha yağmazsa korkusuyla  gelecek senenin ürününü ekebilmek için topraklarını hazırlamaya çalışıyor.

Geç de gelse sonbaharın yani güz mevsiminin ayrı bir güzelliği var. Bağlar bozuluyor, harmanlar çoktan kalkmış oluyor, elmalar, armutlar toplanıyor. Kaz dağlarından toplanan kestaneler çoktan indi pazara. Salçalar yapıldı, turşular kuruldu. Kovanlardan son ballar alınmak üzere. Doğa ve insanlar hep beraber kışa hazırlanıyor.

Ömrümüzden bir sene daha geçip gitti. İçimizde görevini yapmış olmanın huzuruyla bekliyoruz uzun kış gecelerini. Ama kışlar hiç eski kışlar gibi değil. Kar çok az yağıyor. Yağsa bile tutmuyor, eriyor birkaç günde. Karın yağmaması suların azalmasına ve kuraklığa neden oluyor. Ayrıca birçok tarım zararlısını da öldürüyor kar. İklimler değişti. Her şey değişti ve uzun gecelerde anlatılan masallar çoktan unutuldu. Artık etrafında toplanacağımız ateş de yok.

Sahi çocukluğunuzdan anımsadığınız hiç masalınız var mı?

Eski günleri, eski adetleri bilen, anımsayan son nesiliz belki de. Günler kısalır, yerler turuncu, kahverengi yapraklarla dolmaya başlar ve yavaş yavaş insanlar evlerine çekilirdi. Bir sabah kapınızı açtığınızda bembeyaz bir dünya ile karşılaşırdınız. Ben o uzun kış gecelerinde annemden masallar dinledim.

Hüznün mevsimidir güz. İster köyde, kasabada olun isterseniz şehirde her yerde aynı hüznü hissedersiniz. Rüzgar kuru yaprakları uçurmaya başlar sokaklarda. Caddeler birden kalabalıklaşır. Herkes dönmüştür şehre. Hâlâ insanlar sokaktadır ama hızlanmıştır adımları. Her an yağmur başlayabilir. Bir an önce bitirilmelidir işler. Camın arkasından sokağı, insanları seyrederken çayınız, kahveniz daha lezzetli gelir sanki. Kestaneciler sokaklarda görünmeye başlar. Camlara vuran yağmur taneleriyle her şey birden değişir.

Ömrümüz küresel ısınma denen bir illete rastladı. Belki de adım adım büyük bir kıtlığa doğru gidiyoruz. Önümüzdeki on senede hangi bölge nasıl etkilenecek bilmiyoruz. Tek bildiğimiz bir kısım tarım alanlarının çölleşeceği. Daha zor olacak üretmek. Ağaçlar, doğa şaşıracak. Sıcakların artmasıyla ağaçlar uykuya daha geç girecek bu da verimi direk etkileyecek.

Mevsimlerin on beş gün kaydığından bahsediliyor sıkça. Zamanında ekim yapmak zorlaştı. Ya kuraklıktan ekemiyor insanlar ya da yağmurdan tarlasına giremiyor. İki duruma da şahit oldum. Hem insanlar hem de bitkiler, ağaçlar doğa içinde ne varsa şaşırmış durumda. insanlar buralarda zeytinin az olmasını termik santrallere bağlıyor. Söyledikleri termik santral çalışmaya başladıktan sonra zeytin alamaz olduk.

İçinde yaşadığımız çağda birimiz diğerinden ayrılmıyoruz. Birinin işi kötü gidince hepimiz etkileniyoruz. Artık her şey birbirine bağlandı. Hangi alanda işler kötüyse, olumsuzluk varsa toplumun bütününü etkiliyor. Şu an ben etkilenmem, etkilenmedim diyorsanız sıra henüz size gelmemiştir ama gelecek bundan emin olabilirsiniz.

Türkçemizin en hüzünlü sözcüğüdür güz ve güz geldi.