Yârim İstanbul'u mesken mi tuttun, diyor Kayserili ya da Erzincanlı bacının türkü mektubu. Halk şairlerinin de mektubu kıtalar dolusu şiirdir. Bir zamanlar Anadolu insanı için gurbet sınırı İstanbul iken, şimdi ülkeler ötesine gitmiş.

Halk şiiri bazen sayfalarla anlatılabilecek bir duyguyu bir kaç kıtada anlatıvermiş:

"Yiğidim, erkeğim, efendim, beyim
Saçlarım ağardı dökülmeden gel.
Bulutum; yağmurum, bilmem ne deyim?
Güzelliğim çöküp yıkılmadan gel"

diyen mektup yazan eşine, Hollanda da işçi olarak çalışan Sefil Selimî'nin yazdığı uzun şiir mektubundan bir kaç kıta şöyle:

"Gurbette yaşamak zor ve ağırmış
Varmak için can atıyom, çarem yok.
Vatanımdan dostlar beni çağırmış,
Sarmak için can atıyom çarem yok.

Sapı döktüğümüz harman yerini,
Unluk yuduğumuz ardıç kürünü,
Bostanda karpuzla hıyar pürünü
Görmek için can atıyom çarem yok.

Gün aşmadan aşamıyom dağları
Sefil Selimî'yi bağlar bağları
Dişlerim tırnağımla dağları
Yarmak için can atıyom çarem yok

Gurbet insanı alıngan, buluttan nem kapan eder. Pir Sultan selamına selamla karşılık vermeyen sevgilisine mihnetçe değildir:

"Nazlı yare selam saldım almamış
Almazsa gam değil almayıversin.
Nazlı yar da bana selam salmamış
Salmazsa gam değil salmayı versin." Derken,  "Sinemi yakıyor sılanın aşkı / Deli gönül farımadan yetişek." diyen Âşık Veysel'in şiirlerinde işlenen bir konu da gurbettir. Çeşitli motiflerle ayrılık, özlem ve gurbet dile getirilmiş.

Gider bu hasretlik yıla yetmez mi
İsmin tesbih ettim dile gelmez mi
Bülbülün feryadı güle yetmez mi
Mektup yâre selamımı ulaştır

Veysel sevdiğinden uzak düşmüştür. Onunla konuşmak, yakın olmak ister. Bu olmuyor bari haber ulaştırmak istemektedir. Mektup da artık okuma-yazmayla birlikte yer bulmaktadır. Ancak Şair "Al katip kalemi yaz bu selamı" diyor. Buradan başkasına yazdırdığını anlayabiliyoruz.

Veysel yardan bir "Gel" beklemektedir. Onun sözüyle gurbet illerden hemen uzaklaşacaktır. "Gam ile kurulmuş temelim binam" ifadesi de aşığın ne kadar acı çektiğinin anlatımıdır.

Yeni mektup aldım gül yüzlü yardan
Gözletme yolları gel deyi yazmış
Sivralan köyünden bizim diyardan
Dağlar mor menevşe gül deyi yazmış

Beserek'te lâle sümbül yürüdü
Güldede'yi çayır çimen bürüdü
Karataş'ta kar kalmadı eridi
Akar gözüm yaşı sel deyi yazmış

Eğlenme gurbette yayla zamanı
Mevlâ'yı seversen ağlatma beni
Benek Benek mektuptadır nişanı
Gözyaşım mektupta pul deyi yazmış

Kokuyor burnuma Sivralan köyü
Serindir dağları soğuktur suyu
Yâr mendil göndermiş yadigâr deyi
Gözünün yaşını sil deyi yazmış

Veysel bu gurbetlik kâr etti cana
Karıştır göçünü ulu kervana
Gün geçirip fırsat verme zamana
Sakın uzamasın yol deyi yazmış

Veysel bu şiirinde de yâriyle mektupla haberleşiyor. Ancak bu sefer mektubu gönderen sevgili... Veysel bize mektupta yazanları naklediyor. Ama sevgilinin yazdıkları âdeta Veysel'in hissettiklerini de ortaya dökmekte. "Yar mendil göndermiş yadigâr deyi / Gözünün yaşını sil deyi yazmış"

Hasılı başta da söylediğimiz gibi  gurbet Türk milletinin benliğinde... Aslında özlenen fiziki olarak ne ana, ne baba, ni kardeş, bacı sevgili... Gurbet de sıla da anıların gamlı gamlı söyleştiği yer. Türküsünden manisine, oyasından kilimine, adaklarından halk oyunlarına kadar aklımıza gelen her türlü folklor ürününe gurbet, hasret ve sıla duyguları yansımış. Bu duyguları yansıtmak için kimi zaman dağlar, kimi zaman turnalar, kimi zaman mektuplar aracı kılınmışlar.