Tanzim satışları takip ediyorsunuz değil mi? Türkiye'de neredeyse herkes takip ediyor ve her ilden "Tanzim satışlar bizde de olsun" talebi geliyor. Başka hangi il İstanbul kadar pahalı tam olarak bilmiyorum ama gönül ister ki herkes her ihtiyacını cüzi paralarla karşılasın. Başta halk olmak üzere hükümet de muhalefet de hep gıda fiyatlarını konuşuyor. Hatta miting, seçim çalışmaları ve Meclis grup toplantılarına bile yansıyor. Patlıcan, biberle enflasyon düşecek mi yoksa fırsatçılara Osmanlı tokadı atıp daha ucuz gıdaya erişilebilecek mi bunu tam olarak yaklaşık 2 ay sonra göreceğiz. Zira tanzim satışların seçime kadar süreceği hükümetin en yüksek mertebelerinde oturanlar tarafından dile getirildi. Bundan sonra ne olur hep birlikte göreceğiz. Ancak bugünü değerlendirmek gerekirse, fırsatçılara atılan bir tokat gibi mi değerlendirmek lazım, yoksa bal tutan parmağını yaladı mı demek lazım tam olarak kestiremiyorum. Bu nedenle yorumu size bırakarak birkaç örnek vereceğim. Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, ekonomiyle direk ilgili, ilgisiz tüm yetkililer özellikle "zincir marketlerdeki fiyat kırılmasına" dikkat çekiyor birkaç gündür. Doğal olarak bizim de gündemimizde bu var. Bu nedenle geçen hafta ile bu hafta arasındaki fiyat farkını görmek için zincir marketlerden birkaçını gezelim bakalım fiyatlarda herhangi bir değişiklik olmuş mu gerçekten fırsatçılara tokat atılmış mı görelim dedik.

BİR HAFTADA NE DEĞİŞTİ?

İlk girdiğimiz market Türkiye'nin en büyüklerinden biriydi. Geçen hafta 17 lira olan patlıcan dün 4 liraydı. Soğanın kilosu 5 liradan 2 liraya düşmüştü. Diğer büyük marketler ve "ucuzcu" marketlerde de durum farklı değildi. O zaman aklımıza şu soruların gelmesinden daha doğal ne olabilir ki? Geçen hafta 17 liradan satılan patlıcan ile bu hafta tezgaha 4 liraya koyulan patlıcan arasında ne fark var? Bir hafta ya da birkaç günde üreticiden nihai tüketiciye gelene kadar ne değişti de birden bire fiyatı taban yaptı. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Aynı soru diğer sebze-meyveler için de geçerli elbet. Hal böyle olunca insan gerçekten fırsatçılar olduğunu düşünmeden edemiyor. Artık fırsatçılar da farkında, halk nasılsa bir süre sonra her şeye alışıyor. Tabii bu durumda "hırsızın hiç mi suçu yok" demek lazım ki, bu deyim tam da yerine oturuyor. Üreticiden tüketiciye gelene kadar ki fiyat farkına neden olan unsurlar ortadan kalkmadığı, bir denetim mekanizması oluşmadığı sürece 2 ay sonra ortaya çıkacak fiyatlar geçen haftakinden farklı olmayacak. Düz mantıkla düşünüldüğünde de ortaya tatmin edici bir cevap çıkmıyor. Madem üretim tüketimi karşılamıyor ve her yıl aynı kalıyor, peki çiftçiye verilen bunca kredi, destek, geri ödemesiz paralar vs. nereye gidiyor. Elbette bu sadece "aracılar, komisyoncular ya da fırsatçılarla" açıklanamaz. Hükümetin kredi verdiği çiftçiden tek tek hesabını sorması, hangi ürünü ne kadar ekip ne kadar masraf yaptığını öğrenmesi gerekir. Sonuçta çiftçiye, üreticiye verilen her kuruş para tüketicinin vergilerinden karşılanıyor. 

SADECE GIDA DEĞİL

Astronomik fiyat farkları sadece gıdayla sınırlı değil elbette. Örneğin; doların 7 kusürlere çıktığı dönemde zam yapılan her şeyin fiyatı aynen yerinde duruyor. Dolar düştü, ancak özellikle dolara endeksli olan hiçbir ürünün fiyatı gerilemedi. Mesela bent petrolün varili 66 dolar oldu, ancak dün geceden itibaren benzine yine 17 kuruş zam geldi. Kısaca hammaddesi petrol olan her ürünün fiyatı aynı kaldı. Önümüz seçim, iktidar ve muhalefet doğal olarak oy peşinde. Günübirlik çarelerle nihai tüketicinin aklını çelebilir, seçime kadar oy potansiyelinizi yükseltebilirsiniz. Ancak sonrası büyük bir muamma, yerel seçimlerde İstanbul'u alan parti diğer illeri havada karada fethetmiş olacak. Bu da Türkiye'nin geleceğini belirleyecek. Zira halk denenmişi tekrar tekrar denemekten sıkılacak, unutmadan söyleyelim metal bile yoruluyor.