Dünyayı kan ve gözyaşıyla sömüren "küresel çete"nin, Ortadoğu'da yarım kalan planını tamamlamak için 100 yıl sonra devreye soktuğu Büyük Ortadoğu Projesi'nde sondan bir önceki adıma geçildi. 
ABD Başkanı Donald Trump'in, şaşırtıcı bir şekilde nasıl seçimleri kazandığını düşünenlen, bugünkü gelişmelere bakarak "Demek bunun içinmiş" diyebilecek duruma gelmiştir umarım. Buna, bizdeki Trump'çular da dahil. "Hillary Clinton gelse daha mı iyiydi?" sorusunu soruyorlarsa hâlâ, akıllarına şaşarım. Terazinin iki kefesinde de bizim için hayırlı düşünceler beslenmiyordu çünkü. Neden ikisi arasında tercih yapmak gibi bir "kiralık akıl" sahibi olalım ki!..

Trump, İslâm dünyasını Kerbela'nın ardından en büyük savaşa sokacak iki önemli hamle yaptı. Birisi, İsrail'deki ABD Büyükelçiliği'nin Tel Aviv'den Kudüs'e taşınması kararıydı. Önümüzdeki günlerde büyük vaveylayla kutlayacak "Siyonist"ler Kudüs zaferlerini. Eminim ki, yanlarında Suudi Arabistan ve Vahhabi çetesinin de önemli isimleri olacak. Tıpkı, İngilizlerin 1. Dünya Savaşı'nda kutsal topraklara girişini kutladıkları gibi. Birinci hamleye en büyük tepkiyi Türkiye gösterdi ve göstermeye de devam ediyor. "One minut" dozajında olmasa da, ABD'nin bu kararının yanlış olduğunu her fırsatta vurguluyor Cumhurbaşkanı Erdoğan. Tıpkı, önceki akşam canlı yayında CNN International'da yaptığı gibi.

* * *

Trump, ikinci büyük hamleyi İran'la imzalanan nükleer anlaşmadan çekilerek yaptı. İngiltere ve Fransa'nın şiddetli "hayır"larına rağmen. İran'ı vurmak için avuçlarını ovuşturan Tel Aviv'deki Siyonist faşistlere en büyük primi verdi. Ortadoğu'nun şımarık çocuğu, Suriye'den itibaren Tahran'a kadar ateş yağdırmak için kirli tezgahlarını çoktan hazırlamıştı. Trump'un, anlaşmayı bozmasına gerekçe gösterilen MOSSAD'ın hazırladığı gizli belgeler de bunun bir parçasıydı. Şimdi, Ortadoğu'nun çeşitli bölgelerine kök salmış MOSSAD ajanlarıyla, CIA'nın İran'daki siyasi iktidarı devirmek için görevlendirdiği "çakma ayetullah" Mike el ele verip, ortalığı yangın yerine çevirecek. İran'ın ve etkisinin bulunduğu alanların tamamında bombalar ardı ardına patlayacak.

Birinci Dünya Savaşı'nda binlerce Mehmetçiği, İngilizlerle omuz omuza şehit eden Suud-Vahhabi kuklaları da bu işe hizmet edecek. 
Olay, sadece İran'ı ilgilendirmiyor. Haçlı-Siyonist ittifakının "böl parçala yönet" projesi BOP'un hedef aldığı 22 ülkeden sadece bir tanesi İran. Türkiye de bu projede "hedef" ülkeler arasında ikinci aşamaya geçildiğinden bu yana. ABD'nin eski Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın "22 ülkenin sınırları veya rejimleri değişecek" diyerek anlattığı bir proje bu.

* * *

İran, sadece "rejimi değişecek" ülkeler arasında yer almıyor. BOP, tüm hedef ülkelerde rejimleri değiştirmek için kurgulanmıştı. Siz bunu "demokrasiye geçilecek" diye anlarsanız, BOP'un yancısı olarak gönüllü hizmet etmeye de kalkarsınız elbette. Ama onların "değişim"den kastettiği, tamamen kendilerine bağlı, ABD-İsrail çıkarlarına karşı gelecek tüm dinamiklerin sindirildiği bir rejim... Tıpkı, Mısır'da "diktatör Hüsnü Mübarek"in yerine bir başka diktatör General Sisi'yi getirişleri gibi... Tıpkı, tüm yetkileri ve kararları kendi elinde toplayıp, "devlet sistematiği" yerine "aşiret yönetimi"ni seçmiş Kaddafi'nin devrilmesiyle Libya'nın büyük bir kaosa sürüklenmesi gibi... Tıpkı, elindeki gücü halkının bir kesimini susturma, sindirme ve bazen de öldürmek için kullanan Saddam Hüseyin'in ipinin çekilmesiyle, Irak'ın darmadağın oluşu gibi... Tıpkı, muhalif tüm sesleri susturup, kendisine dönük en ufak eleştiri yönetenleri "hain" ilan eden, halkın tüm açık iletişim kanallarını tek yanlı elinde tutan, ülkesini istihbarat ve polis devletine dönüştüren Hafız Esad'ın, aynı yolda ilerleyen oğlu Beşar Esad'ın ülkesini kan revan içerisinde harabeye çevirmesi gibi...

* * *

Trump'un İran kararını açıklamasının ardından İsrail, Suriye'ye dönük füze saldırıları başlattı. Yüzlerce füze gönderdi Suriye topraklarına. Her ne kadar hedefin İran'ın Suriye'deki varlıkları olduğu söylense de, hepimiz biliyoruz ki yönünü şaşıran, yanlış istihbaratla hedef alınan yerlerde siviller de zarar görüyor. 

İsrail, ABD'nin desteğiyle, dünyanın gözüne baka baka "devlet terörü" estiriyor. Ortadoğu'nun eşkıyası, Filistinlilere yaptığı zulümlerin, katliamların hesabını vermek yerine, bunlara yenilerini ekliyor. Ve İsrail'le iş tutan tüm ülkeler de "terör destekçisi" konumuna düşmüş, olan biteni "lafla" geçiştiriyor.

Koltuklarını koruma uğruna "Siyon faşizmine" ses çıkaramayanlar, İslâm dünyasının 1400 yıllık kanayan Kerbela yarasını kanırta kanırta yeniden açıyor. Asırlardır yürekleri yakan o vahşetin ateşini, Ortadoğu'daki her evi yakacak şekilde haralandırıyor.

* * *

CIA-MOSSAD'ın ajanları sadece İran'ın içerisi karıştırılmayacak. Bugüne kadar CIA'nın gönüllü etki ajanlığını sürdürenleri iyi takip ederseniz, bölgeyi büyük bir kaosun beklediğini görmek hiç zor değil. 
Eğer totaliter İran yönetimini elinde tutanlar ve Ayetullah meclisi halkının bir bölümünü "potansiyel hain" olarak görmeye devam eder ve baskıcı politikalarını sürdürmeye devam ederse CIA-MOSSAD ekipleri istediğini gerçekleştirmekte hiç zorlanmayacak.

Tıpkı, emperyalizmin tek adamlığına uzun süre göz yumduğu Saddam, Kaddafi ve Esad'ın "baskı, zulüm, ötekileştirme, cinayet"lerinin, ülkelerini iç savaşa sürüklediği gibi...