Afrin'de havadan ve karadan harekât sürüyor. Uzun sürecek bir süreç olduğu için, öncesine göz atıp büyük fotoğrafı görmeye çalışalım. Kafası karışık olanlar için şu önemli notu düşelim: Suriye'de Pentagon ayrı politika izliyor, Beyaz Saray ayrı. Pentagon, elindeki Büyük Ortadoğu Planı'nı adım adım uyguluyor ve "kırmızı kitap"a uygun yürütüyor süreci. Eylemleri de, açıklamaları da buna uygun. Beyaz Saray ise bunu "kamufle etme" ve "muhatapların tansiyonunu düşürme" görevini yürütüyor. 

ABD öncülüğündeki "IŞİD'le Mücadele Koalisyonu"  sözcüsü Albay Ryan Dillon, 30 bin kişilik sınır birliği kurduklarını açıklamıştı hatırlarsanız. PYD'nin yönettiği Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) liderliğinde faaliyet göstereceğini belirttiği sınır gücünün yarısının tecrübeli SDG'li savaşçılardan oluşacağını, diğer 15 bin savaşçıyı toplama çalışmalarının devam ettiğini söylemişti Albay Dillon. Toplanan 15 bin savaşçının, Rakka'dan otobüs ve kamyonlara doldurularak nakledilen IŞİD militanları olduğu kısa sürede ortaya çıkmıştı. Bu, Pentagon'un "kırmızı kitaba" uygun eylemiydi.

DGS'nin Basın Sorumlusu Mustafa Balli de bunu doğrulamış "Suriye içinde federalizmin bir sınırı oluştuğunu gösteriyor'' açıklamasını yapmıştı Sputnik'e.

Tepkiler üzerine Beyaz Saray girdi devreye. Önce Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, ardından Bakan Rex Tillerson, "Türkiye'ye bir açıklama borcumuz var. Bu, tamamen yanlış resmedilmiş ve yanlış tanımlanmış bir durum ve bazı kişiler yanlış konuşmuş" sözleriyle "göz boyamaya" ve "algıları olumlu hale getirmeye" çalışmıştı.

Yetmedi, Pentagon da "mühkem" hale getirmek için bir açıklama yaptı ve "Sınır Güvenliği Gücü"nün "yeni bir ordu" olmadığını duyurdu. "Yok" demedi, "yeni bir ordu değil" dedi.

* * *

Şimdi devletin resmi ajansının duyurduğu bir başka Pentagon açıklamasına geldi sıra. Pentagon Sözcüsü Eric Pahon, Anadolu Ajansı'na Afrin harekâtının Türkiye-ABD ilişkilerinde kaosa ve bölgesel çatışmalara yol açacağı yorumunu "çok uç" bulduğunu belirterek "Afrin özelinde ise, orada bizimkiler (askerler) yok dolayısıyla bizi doğrudan etkilemiyor" demiş.

Bu açıklama, "ABD'den Afrin harekâtına yeşil ışık" olarak yorumlandı. Ama aynı saatlerde, AA'nın gündüz saatlerinde duyurduğu "Afrin'deki Rus birlikleri çekiliyor" haberi, bizzat Rus Dışişleri Bakanı Lavrov tarafından yalanlanlandı.

Bu arada, PYD'nin Afrin'den El Bab'a bağlı bir köye saldırı olduğu haberini de işittik. Daha önce Azez'e bir hastaneye saldırmıştı PYD. Sınırımıza doğru da taciz ateşinde bulunmuş, karşılığını "top mermisi" olarak almıştı.

Öyle bir hava var ki, sanki birileri bize "gel gel" yapıyor, ya da bir şey "pişirme" çabasında. Ama kim, nereye varmak istiyor henüz belli değil. PYD eğer ABD koalisyonuna dahilse, onun kontrolündeki Afrin'de Rus askerlerinin ne işi var?

Belli olan bölümünü de seslendirmeyeceğim...

* * *
Ama gelişmeleri aktarmaya devam edelim.

Türkiye, ÖSO birliklerini Afrin'e sınır olan Azez'e naklederken, ABD de bin kadar PYD'liyi Türkiye sınırındaki Tel Abyad'a yani Kobani'ye nakletti. Nakilden önce ABD askerleri sınır bölgesinde detaylı keşif yaptı. Pentagon sözcüsü Binbaşı Adrian Rankine Galloway, "Biz PKK/PYD gücü nakletmedik" dedikten sonra "Aynı şeyi SDG için söyleyebilir misiniz?" sorusunu ise geçiştirdi.

Kısaca, Pentagon'un daha önce duyurduğu, Beyaz Saray'ın "diplomatik" açıklamayla örtmeye çalıştığı "sınır birlikleri" önce Kobani sınırına yerleştirildi. "Kırmızı kitaba" uygun hamlelerini sürdürdü yani Pentagon. 

Kısaca, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Ben kendisini aramam. Dönecekti, dönmedi" dediği Trump ve ekibinin "kırmızı kitaba" ya da BOP hamlelerine "kılıf" uydurmaktan öte etkinliği yok. Görüşülse ne olur, görüşülmese ne olur...

* * *

Şimdi olayın başka bir boyutuna bakalım. ABD'yle birlikte Rusya ve Almanya da Afrin'e müdahaleye karşı çıkıyor. Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli, harekâtı ÖSO'nun karadan yürüteceğini ve TSK'nın hava desteği vereceğini söylüyor. Ama hem ABD, hem Rusya (ve Esad) buna şiddetle karşı çıkıyor.

Afrin'de, çocuk ve kadınların da ellerinde silah var. PYD onları da silahlandırdı ama üniformaları yok. 

Afrin harekâtının Kürtlere karşı bir operasyon olduğu algısı yerleşti. Bunun devlet de farkında ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Afrin harekâtı Kürtlere karşı değil" açıklamasını yapma ihtiyacı duydu.

Doğu ve Güneydoğu'da, daha önce dağa gitmemiş, ancak Kobani ve Rojava'da IŞİD'e karşı verilen savaşı "kendilerinin savaşı" olarak gören önemli sayıda Kürt genci PYD saflarına katıldı. Daha doğrusu, ABD'nin SDG'yi kurmasının ardından "maaşlı asker" oldular. Barzani Peşmergelerinin, IŞİD'e direniş sırasında Kobani yolunda Türkiye'den geçişini hatırlayın. O coşkuyu, zılgıtları. 

Bir yanı Hatay, diğer yanı TSK ve ÖSO'nun kontrolündeki El Bab koridoru, bir yanında Esad birlikleri, hemen batısında yine TSK ve ÖSO'nun olduğu Azez'le çevrilmiş bir Afrin'den söz ediyoruz. Bir anlamda PYD adacığı. PYD'nin hakim olduğu diğer geniş coğrafyadan kopuk bir şehir.

ABD ve Rusya bu harekata karşı çıktığına göre, oradaki PYD varlığının sürmesinden beklentileri ne?

Ya da, Türkiye'nin "her şeye rağmen" harekete geçmesini mi istiyorlar? Harekatın ülke içinde yansımaları mı olacak?

Algılarımızı bir kenara bırakıp, objektif değerlendirmeye ihtiyaç var.