İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, parti kadrolarını profili hakkında bilgi vererek "Bizim partimizde bir kişi yer almak istediği takdirde, biz o kişiye hangi görüştesin, hangi mezheptesin, hangi etnik gruba dahilsin diye sorular sormuyoruz" derken Türkiye'nin nasıl kalkacağına dair ise '-"Ya devlet eliyle fabrika açacaksınız ya da genç insanların girişimcilik yapma ruhuna güveneceksiniz. 80'de kurulan ve günümüze kadar gelen o teknolojik firmaları ise an itibarıyla dünyada da, Türkiye'de de istihdam yaratan tek alan. Demek ki gençlerin hayallerinin, umutlarının önüne geçmeyip onları destekleyeceğiz." ifadelerini kullandı. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Mardinli vatandaşlar ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi.

'SEÇMENLER SIKIŞTI'

Seçmenlerin Doğu'da HDP, Batı'da ise CHP ve AK Parti arasında sıkıştığını savunan Akşener, şöyle dedi:

"Şimdi Güneydoğu ve Doğu Anadolu'ya geliyoruz, HDP ile AK Parti arasında sıkışmış bir seçmen kitlesi. Batıya gidiyoruz CHP ile AK Parti arasında tercih yapmak durumunda kalan bir seçmen kitlesi. HDP bir siyasi parti olamadı, keşke olsaydı. Onun başında PKK gibi silahlı bir güç, bu tarafta da AK Parti. AK Parti de devletin en sert yüzünü Güneydoğu'da ortaya koyuyor. ANAP iktidardayken Refah Partisi'nin, Doğru Yol Partisi'nin, MHP'nin milletvekilleri olurdu buralardaki şehirlerde. ANAVATAN iktidardaysa, diğer milletvekilleriyle eğer vatandaş bir sorun yaşıyorsa, diğer muhalefet partilerinin milletvekilleriyle konuşur, derdini kamuoyuyla paylaşırdı veya iktidara iletebilirdi. O zamanlar muhalefet halkın avukatıydı. Ciddi bir rekabet vardı. Seçmen, iktidar olmuş o siyasi yapıdan hoşlanmadıysa, döndürür gözünü diğerini iktidara getirebilirdi. Hem yereliyle hem geneliyle medya önemli ve kıymetliydi. 2002'den 2017'ye kadarki sürece baktığınız zaman, bu kutuplaşmadan dolayı Güneydoğu'da çok rahat oy alan iki siyasi parti. Fakat iktidardaki AK Parti ile derdi olduğu takdirde, gidip muhalefet partisi milletvekiliyle konuşursa, derdinin çözümünü bulamadığı bir seçmen kitlesiyle karşı karşıya kaldık."

'ÜÇÜNCÜ YOLU MİLLETİMİZİN TERCİHİNE GETİRİYORUZ'

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayip Erdoğan'ı eleştiren Akşener, şunları kaydetti:

"Batı'da benzer bir durum var. Tayyip Bey bizatihi uzun bir zamandır CHP ve ona oy vereni şeytanlaştırdı. Çünkü oradaki seçmenden, burada var olan sağın tüm renklerinin yer aldığı yüzde 65-70'lik bir orandır. Oradaki seçmen kitlesini talep etti. CHP ve benzeri siyasi partilere oy veren seçmen kitlesinden oy istemiyor, onları kutuplaştırıp, yüzde 65 ile yüzde 35 arasındaki geçirgenliği ortadan kaldıran ve bu iki seçmen kitlesi arasında kalan konuşmayı, birbirini anlamayı ortadan kaldıran bir dille Türkiye iki alana sıkıştı kaldı. Şimdi biz İYİ Parti olarak, bir üçüncü yolu milletimizin tercihine getiriyoruz. Bu nedir? Bu, başından beri söylediğimiz bir bayram sofrasıdır. Kadınlar bilir, genellikle bayramın birinci günü, özellikle benim yaş grubum daha iyi bilir, ya anneanne sağsa onun evine ya babaanne sağ ise onun evine gidilir. Gelinler, torunlar, amcalar, yeğenler hepsi bir arada sofrayı hazırlar. Ya kahvaltıdır ya öğlen yemeğidir. O sofrayı kadınlar hazırlar. Diyarbakırlı gelin de Edirneli damat da kulağı küpeli amca çocuğu da ak kuyruklu erkek kuzen de başı örtülü dayı kızı da hepsi o sofrada bir, beraber otururlar. O yemeklerin en büyük özelliği, o sofraya oturan herkesin eşit şekilde kolunu uzattığında aynı derecede o yemeğe ulaşabilmesidir. Evet, İYİ Parti, Türkiye'yi bayram sofrasına oturtacak iddiasıyla yola çıktık. Bu iddiamızı yerine getireceğimizi, vatandaşımıza inandırarak yol yürüyoruz."

'FARKLILIKLARA BAKMIYORUZ'

İYİ Parti kadrolarının profili hakkında da detaylı bilgi veren Akşener, "Bizim partimizde bir kişi yer almak istediği takdirde, biz o kişiye hangi görüştesin, hangi mezheptesin, hangi etnik gruba dahilsin diye sorular sormuyoruz" dedi. Akşener, şunları söyledi:

"Türkiye'nin bekası, Cumhuriyet değerleri, Atatürk'ün kurduğu bu Cumhuriyet'e olan bağlılık, Türkiye'nin milli birlik ve beraberliğine duyulan saygı ve onun üzerine titremek ve Türkiye'nin bütünlüğünü korumaya yönelik; sadece topraktan söz etmiyorum, milletin bütünlüğünü de korumaya yönelik, kısaca biz buna vatanseverlik diyoruz; bu ilkelerimizi kabul eden herkesin kendini ifade edebileceği, üzerinde varsa bir siyasi gömlek, onu değiştirme mecburiyetinde kalmadığı, kendini Ülkücü diye tanımlayanın Ülkücülüğünü muhafaza ettiği, kendini solcu diye tanımlayan kişinin solculuğunu muhafaza ettiği, kendini muhafazakâr olarak tanımlayan kişinin muhafazakârlığını muhafaza ettiği, liberal olarak tanımlayanın kendini o şekilde muhafaza ettiği ama zamanla oluşturacağımız İYİ Parti kurumsal kültürü sebebiyle de inşallah her gömleğin üzerine İYİ Parti'nin ceketi veya paltosunun giyileceği bir siyasi harekettir bu. Bir yönüyle de bir kadın hareketidir bu."

'SIKI BİR KADIN HAKLARI SAVUNUCUSUYUM'

Kadınlara yönelik savunmacı politikası nedeniyle bir gazetecinin kendisine, "Sizin için feminist diyebilir miyim?" şeklindeki sözüne atıfta bulunan Akşener, şöyle konuştu:

"AK Parti'yi iktidara kadınlar getirdi, İYİ Parti ise kadınları iktidara getirecek. Bu sözü söylediğim zaman az evel bir gazeteci hanımla röportaj yaptım; bütün bunları söyleyince, dedi ki, 'Sizin için feminist diye bilir miyiz?' ben de dedim ki 'Samimi bir kadın hakları savunucusuyum.' Ama feminizm bir felsefedir. O felsefeye inandığınız zaman hayatınızı ona göre tanzim etmeniz gerekir. Ben onu hayatımda tanzim edip, etmediğimi bilmiyorum. Dolayısıyla o felsefeye duyduğum saygıdan dolayı ne olduğu konusunda bir fikrim yok. Ama sıkı bir kadın hakları savunucusuyum. Kadınlar çok güçlü. Biz kendi içimizdeki gücü uzun zaman fark edemedik. Ne zaman fark ettik? Kadınların cinsiyeti üzerinden hem siyasette hem de diğer meslek alanında bir şahıs, bir kadını eleştirecekse, kızacaksa, onu yaptığı işlerden dolayı eleştirecekse, yaptığı işi eleştirmek yerine, cinsiyeti üzerinden bir tanımlama getirerek iftiraya varan, hakaret eden bir dili 16 yıllık AK Parti iktidarı sürecinde yavaş yavaş bugüne getirdik. Bu dönemdeki kadar, kadınların cinsiyetleri üzerinden tanımlanıp, hakaret gördüğü, iftiraya uğradığı hiç bir dönem olmadı. Ben 37 yaşında politikaya başladım. 40 yaşında bakan oldum. Hiç kimse cinsiyetim üzerinden beni eleştirmedi. Yaptığım icraatlar üzerinden beni eleştirdiler. Ama hiç kimse terbiye, saygısızlık sınırlarını aşmadı."

'ESKİDEN SİYASİ DİL DAHA LATİFTİ, NAZİKTİ'

Siyasi üslubun eskiden daha latif ve nazik olduğunu kaydeden Akşener, şunları söyledi:

"Eskiden siyasi dil daha latifti, nazikti. Çünkü geçmişin politikacıları Türkçeyi iyi konuşurlardı. Bilgi birikimleri iyiydi. O nedenle meramlarını sövmeden, hakaret etmeden anlatabilirlerdi. Bugün bilgi birikimleri yok. 100 sayfa tarih okumuş olsaydılar, Ortadoğu bataklığı içinde olmazdık. 100 sayfa dış politikayla ilgili bilgi birikimleri olsaydı Rusya ile elbette dost olursun, ona benim itirazım yok, her komşumuzla dost olunsun ama Irak'ta, Suriye'de, İran ve Rusya'nın emrine girmiş olmazlardı. Putin'in hakaretlerine maruz kalınmazdı. Sığlaşan, seviyesizleşen ve bu dille şiddete uğrayan genç kadınların, erkeklerin ve çocukların bu ikili siyasi alandan çıkarılmasının yolu, bir başka güçlü yolu, üçüncü yolun ortaya çıkmasıdır. Oylarınızı verirsiniz vermezsiniz, yarın bizi göreceksiniz, bileceksiniz. Ondan sonra diyeceksiniz ki 'oy verebilirim veya ben yine oy vermeyeceğim.' Ama bu güçlü seçenek sizi güçlü yapacak. AK Parti, HDP ve CHP karşısında güçlü yapacak. İlk defa göreceksiniz, bir aylık bir parti hayata geçtikten sonra gördükleriniz sizin için bir delildir. Göreceksiniz ki dil yumuşayacak, seviye yukarı çıkacak, kadınlara uzanan eller tereddüt edecek. Çünkü o ellerin üzerine bir şaplak inebileceğini görecekler. Bu dönemde yüz verip astar isteyenler, bir dönem geçirildi. Onun için İYİ Parti kadroları bu söylediklerime inanarak, bu dönemde İYİ Parti'nin bünyesinde yer alan kahraman arkadaşlarım. Çünkü büyük bir korkunun kol gezdiği bir dönemde işadamı bir arkadaşımızın İYİ Parti'de yer aldığı dakikadan itibaren, hiçbir ihaleyi alamadığı, deftedarlıkta her türlü memurun kapısında olduğu, iflas ettirilmek için her şeyin yapıldığı bir süreçte bunu göze alıp, İYİ Parti kadrolarında yer alan arkadaşlarım benim gözümde, inanıyorum yarın sizin gözünüzde birer kahraman olacaklar."

ATANAMAYAN ÖĞRETMENLER

Atanamayan öğretmenler konusunu da değerlendiren İYİ Parti Lideri Meral Akşener, işsiz kalan öğretmenler üzerinden hükümeti eleştirdi. Akşener, şu ifadeleri kullandı:

"Dün Ankara'da atanamayan öğretmenler bana geldi. Bugün Mardin'de 3 öğretmen yolumu kesti, 'Abla atanamayan öğretmenleriz, sözleşmeli çalışıyoruz' dedi. Bu ülkede 3 tip öğretmen vardır; sözleşmeli, geçici ve kadrolu öğretmenler var. Öğretmen denen kişi kimdir? Evladınızı emanet ettiğiniz kişidir. Siz onu normal bir hayat yaşar hale getirmezseniz, kafasını yarını nasıl ekonomik olarak çıkaracağında tutarsanız eğer, o genç veya orta yaşlı öğretmen sizin çocuğunuza gereken ilgiyi gösteremez. Ben öğretmen okulu mezunuyum. Ölünüz mü var, hastanız mı var? Sınıfın kapısında bırakacaksınız. İçeriye girdiğinizde çocuğunuz mu hasta, biri mi bakıyor? Onu unutacaksınız. Başka annelerin size emanet ettikleri çocuklarına ihanet edemezsiniz. Dolayısıyla bütün üzüntünüzü kapının dışında bırakmalı, o çocuklara kendi evlatlarınız olarak görmek zorundasınız. 'Bunu yapamazsanız, öğretmenlik yapmayın' derdiler bize. Ama biz o tercihi yapar, üstümüze düşeni yapmaya çalışırdık. Niçin eski öğretmenler ha bire konuşuluyor? Bu dediğim yöntemler sayesinde. Her yerde okul açıldı, bu okullarda çok miktarda öğretmen mezun ettiniz. O çocuklara iş oluşturamadınız. Niye planlamadınız kardeşim? Öğretmen ihtiyacı, sayısı neyse ona göre okul açar, bölüm açarsınız. O çocukları ona göre yetiştirirsiniz. Yüksek puan alırsınız, iyi maaş verirsiniz ve atanamayan öğretmen sorununuz olmaz."

'25-30 FİRMA TÜRKİYE ÇAPINDA ORTAYA ÇIKMALI'

Türkiye'nin nasıl kalkınacağını da anlatan Meral Akşener, şunları söyledi:

"30 yıllık, 50 yıllık büyük firmaların istihdamdaki rolüne bakıldığında Amerika'da, Avrupa'da sıfır istihdam. Yani oturmuş firmaların yarattığı istihdam sıfır. Bizdeki ise eksi ama cirolarının artışı yüzde 60. Demek ki ya devlet eliyle fabrika açacaksınız ya da genç insanların girişimcilik yapma ruhuna güveneceksiniz. 80'de kurulan ve günümüze kadar gelen o teknolojik firmaları ise an itibarıyla dünyada da, Türkiye'de de istihdam yaratan tek alan. Demek ki gençlerin hayallerinin, umutlarının önüne geçmeyip onları destekleyeceğiz. Ben bunu dediğim zaman 'Çalışma yapın' dediğim zaman arkadaşım dedi ki 'Ya 50 bin lirayı alıp araba alırlarsa.' Ben dedim ki 'Alırlarsa alsınlar.' Ama esas olan içinden 20-30 girişimci genç çıkıp, fikir üretip, o fikirleri hayata geçirmesine hem özel sektör hem de devlet olarak yardım etmede, düzenlemede, teşvikte elimiz onun üzerinde olduğu takdirde 25-30 firmayı Türkiye çapında ortaya koyduğumuz takdirde araba alanın dahi o 50 bin lira ile araba alan genci de finanse eder durumda oluruz."

'BENDEN DAHA İHTİYAR KONUŞUYORSUNUZ'

İYİ Parti'nin yaptığı bir anket çalışmasının sonuçlarını da aktaran Akşener, şöyle dedi:

"Bir araştırma yaptık. 18-25 yaş gençlerimiz hayal kurmuyor. Özellikle erkeklerin umudu yok. Şöyle konuşuyorsunuz; 'kader, kısmet, nasip, sağlık olsun.' Oğlum ben 61 yaşındayım, benden daha ihtiyar konuşuyorsunuz. Niye, niye umudunuz yok? Çünkü 4 yıllık okul bitiren çocukların, iş bulmakta 4-5 yıl iş bulmakta zorluk çektiği bir ülke olsa, çocuklarınız öyle konuşur. 15 yaşında evlenmiş, 18 yaşında kucağında çocuğu olan kadınlarımız var. Onlara sorduğumuzda, zorla hayal kurdurduğunuz zaman ne oluyor biliyor musunuz? Kız kardeşleriniz bir kuş olup bu ülkeden uçup gitmek istiyor. Dolayısıyla uçup, giden kuşlarımızı geri getirmek için ve başka güzel kuşlarımızın uçmaması için İYİ Parti gençlerimize güvenecek ve arkasında duracak ve iş kurmanıza yardım edecek."

'SÖZ VERİYORUM; YANDAŞ, CANDAŞ, KANDAŞ KAYRILMASI OLMAYACAK'

Konuşması sırasında izleyiciler arasında bulunan bir kişinin,  "Yanlış kalkındırma politikası olmayacağına, hiç ötekileştirme yapmayacağınıza söz veriyor musunuz?" sorusuna Akşener, şu yanıtı verdi:

"Hiç olmayacak, o da söz olmayacak. Son günlerde ben o kadar çok ötekileştirildim ki o kadar şahsi öteki bir insan haline getirildim ki şimdi herhalde bunları yaşamış bir kadın olarak bir başkasını öteki gibi görürsem Allah beni çarpar. Onun için söz veriyorum; hiç kimse öteki hale döndürülmeyecek, liyakat dışı hiçbir kadro olmayacak; söz veriyorum. Yandaş, candaş, kandaş kayrılması olmayacak."