Suudi Arabistan, "ılımlı İslam"a geçeceğini açıkladı. Bu, aynı zamanda 3 asırdır Müslümanlara yutturulan İngiliz İslâmı'nın da revizesi anlamına geliyor. Neden mi İngiliz İslâmı diyorum, anlatayım.

Birçoğunuzun haberi yoktur ama siyasal İslâm'ın bir dönem başucu kitaplarındandır İngiliz Casusunun İtirafları... Yüzden fazla kez baskısı yapılmış, binlerce kez elden ele dolaşmış bir kitaptır. Kitap, İngiliz casusu Hempher'in 1700'lü yıllarda

İstanbul'a gelişi, çeşitli İslâmi ilimler ve dil öğrenip Müslümanlar arasına ayrışmayı sokmak için yaptığı casusluk faaliyetleri anlatılır. İngiliz casus Hempher anılarında nasıl İslâm alimi olabilecek noktalara geldiğini, Asya'da uyduruk tarikatlar kurduğunu, Kur'an İslâmı yerine İngiliz İslâmı'nı nasıl hakim kıldıklarını anlatır. Tekrar edelim, 1700'lü yıllarda oluyor bunlar. 

Hempher yalnız değildir ve onlarca İngiliz şeyhi (!) medreseler kurar, tekkeler açar ve uyduruk bir dinin İslâmiyet kisvesiyle tüm Müslümanlar arasında yaygınlaşmasını sağlar. "Kisvesini" diyorum, çünkü bu uyduruk dinde nasıl yaşadığından çok nasıl göründüğün ön plana çıkar.

Hempher'in açtığı yoldan iki asır sonra yürüyen Lawrence, Osmanlı'ya karşı bir yandan Arap milliyetçiliğini körükleyecek, diğer yandan Vahhabilik adı altında İngiliz dinini kurumsallaştıracaktır. O kurumun temsilcileri, bugün Ortadoğu'daki sultanlıkları yönetenler, yani Lawrence'in torunlarıdır.

Suudi Arabistan, bunların en büyüğü ve en zenginidir.

* * * 

Lawrence'in Suudi varisleri, uydurdukları dini yaymak için yine İngiliz ve ABD istihbaratlarının desteğiyle çeşitli teşkilatlar oluşturmuştur. Rabıta teşkilatı bunlardan bir tanesidir. İsrail-CIA-Gladio-PKK ve terör konusun önemli bilgilere sahip olan Uğur Mumcu, Rabıta konusunu detaylıca incelemiş ancak o dönemde bu bilgiler toplumda pek karşılık bulamamıştır. Uğur Mumcu'nun Doğu Almanya İstihbarat servisi STASİ arşivlerinden Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra elde ettiği belgeler, o dönemin "derin" yapılanması için büyük riskler oluşturuyordu ve ailesinin anlatımlarına göre ilginç ziyaretçileri olmuştu son dönemde. Ardından da bir hazan sabahında, Ankara kar altındayken evinin önünde bindiği arabası, kontak anahtarının çevrilmesiyle havaya uçmuştu. Mumcu'nun Rabıta kitabının yeni baskıları hâlâ piyasada bulunuyor. İlgi duyanların ve ufkunu açmak isteyenlerin okumasında fayda var. 
Neyse, biz İngiliz İslâmından devam edelim.

Bugün dünyayı olağanüstü hal baskısı altına alan "İslâmcı terör" denilen oluşumların dayanağı da bu "İngiliz İslâmı"nın uydurduğu hükümlerdir. İster Selefilik deyin, ister Vahhabilik, tüm canlıların haklarını kutsal bilen bir dini, belli kalıplarla sınırlayıp, uymayanları "öldürmek"ten ibaret hale getirmeyi başarmıştır İngiliz casusu Hempher'in dergahında rahle-i tedristen geçen uyduruk şeyhler, ulemalar, alimler. 

* * *

ABD'nin girdiği yeni dönemle birlikte yeniden formatlanan Suudi Arabistan, Selefi-Vahhabi akımını da yumuşatma kararı aldı. Önce kadınlara "otomobil sürme" özgürlüğü getirildi. Ardından stadyumlara, aileleriyle birlikte kadınların da girmesi için adımlar atılmaya başlandı. "Ilımlı İslâm" dedikleri bu kadarla kalır mı bilinmez, ama Suud saraylarında yaşanan uçuklukların Arap toplumuna da "caiz" olmasını beklemeyin.

Büyük kardeş Suudi Arabistan'ı, akrabaları olan diğer komşu devletler de izleyecektir. Ilımlı Vahhabiliğin, ya da "İngiliz İslâmının yumuşatılmış halinin" hangi şeyhlerin fetvalarıyla uygulanacağı da meçhul. 

Biz işin bizi çok daha fazla ilgilendiren, Suudların kurumsallaştırdığı İngiliz İslâmının yerli temsilcilerine, yani Lawrence'in yolundan gidenler ne yapacak onunla ilgilenelim.

Gelişen teknolojinin tüm nimetlerinden faydalanarak, Hadis-i Şerif ve Ayet uydurma küstahlığına kadar işi vardıranlar da Suudların revizyonundan etkilenip etkilenmeyeceğini sorgulayalım.

* * *

İslâm dininin mutlak hükümlerini, ticari, siyasi ve dünyevi menfaatleri için eğip büken, mürit sayısı arttıkça cehaleti yaygınlaştıran yapılar ne olacak? Suudi Arabistan Müftüsü Abdul Aziz bin Abdullah'ın "satranç haramdır" fetvasını, papağan gibi tekrarlayıp gündemi işgal edenler, Peygamber'in terliğine benzeyen "Nal-ı şerif"ten tutun, yanmayan kefen tüccarları, kadınları tıpkı İslâm öncesi cahiliye dönemi gibi diri diri gömmeye çalışanlar, dört duvarın arkasına hapsedip, bilimden, gelecek nesilleri yetiştirecek eğitim seviyesinden uzak tutmaya çalışanlar ne olacak?

Önce şeyhlerini uçurup, sonra onların itibarını ranta devşirip, etkisi altına aldığı insanları dünya gerçeklerinden uzaklaştırıp, kendileri dünyalığı tepeleme yığanlardan nasıl kurtulacağız? 

İngiliz casusu Hempher'in kurguladığı "tekke ve zaviyeler"de uydurulan hükümleri, dinin emri gibi insanlara zorla dayatanlar, "evlenmek caizdir" dedikleri bebek yaşındaki çocukların beyinlerine, uyduruk zehirlerini din diye oluk oluk akıtanları ne yapacağız?

Himmet, sadaka, kurban, zekat paralarıyla kendilerine Alamut Kaleleri kuran, Selefi-Vahhabi terörizmini "cihad" olarak pazarlayıp, toplumun her hücresine nifak saçan "ceberrut" çetelerden İslâm'ı nasıl kurtaracağız?

Hempher'in asırlar önce İstanbul'dan başlayıp, Asya'daki İngiliz sömürgelerinden tüm İslâm alemine yaydığı uyduruk dinin kuluçka yuvaları beyinleri ve ruhları esir almaya devam ettiği sürece, 15 Temmuzlar da bitmez, DEAŞ gibi katil örgütler de... İşe, Hempher'in itiraflarından ders çıkarmakla başlasak ne güzel olur...