Türk kültürünün bir parçası olan ve bakıra adeta ışık veren kalaycılık mesleği artık tarihe karışıyor. Küçük şehirlerde dahi sayıları bir elin parmağını geçmeyen kalaycılardan İstanbul'da ise sadece iki kişi bulunuyor. Bir dönemin en gözde mesleklerinden olan kalaycılık, gelişen teknoloji ile birlikte yerini aliminyum ve çeliklere bıraktı. Bir dönem at arabaları ile köy ve mahalleleri gezerek, mutfaklardaki kap kacağı parlatan ve kullanılacak hale getiren seyyar kalaycılar da unutulan pek çok değerimiz gibi tarihe karışmış gözüküyor.

60 YILDIR AYNI YERDE

Unutulan kalaycılık mesleğinin son ustalarından olan, her gün önünden yüzlerce öğrencinin geçtiği Vezneciler Bozdoğan Kemeri'nin hemen dibinde bulunan Salim Usta, tam 60 yıldır aynı yerde bakır kalaylamaya devam ediyor. 80 yaşında olan ve son nefesine kadar bakır kalaylayacağını söyleyen Salim Usta, "Bakırın değerini bilen bir avuç insana hizmet etmek sevaptır" diyor. 

ÇEKİÇLER DE SUSTU

İstanbul'a geldiği 1958 yılında Beyazıt'ta çok sayıda kalaycı olduğunu ve bu kalaycıların çekiç seslerinden duramadıklarını belirten Salim Usta, Bizans döneminden kalma dükkanında son çekiç seslerini duyurduğunu söylüyor. İstanbul'un dört bir yanından müşterileri olan Salim Usta işlerinin çok iyi gittiği dönemlerde dahi dükkanını büyütmeyi düşünmemiş. Önemli olanın huzur olduğunu anlatan Salim Usta, "Ne borcum var ne de param. En büyük zenginlik sağlıktır" diyor. 

ÇIRAK BULAMIYORUM

Eskilerin bakırın kıymetini bildiklerini ancak yeni neslin bakıra çok ilgisiz kaldığını aktaran Salim Usta, bakırda yapılan yemeğin hem sağlıklı hem de çok lezzetli olduğunu belirtiyor. Bakırda yapılmış yemeğin günlerce kalsa da bayatlamayacağını anlatan Salim Usta, suyunu bile bakır bardaktan içtiğini söylüyor. Salim Usta, son yıllarda bakıra dönüş olduğunu ancak ilgiye rağmen uzun yıllardır çırak bulamadığını da sözlerine ekliyor. Bakırcıların pirinin eskiden Trabzon'dan çıktığını belirten Salim Usta, kalaycılığın Balkanlardan ülkemize geldiğini söylüyor.

Sibel GÜLERSÖYLER