Tarım konusu, yediğimiz, içtiklerimiz çok önemli hale geldi. Her geçen yıl daha da daralan tarım alanları betonlaşıyor. Hayvancılık can çekişmekte, üretim düşmekte, ithalat ise giderek artmaktadır. Konu hakkında hemen herkes konuşuyor ama nedense bugüne kadar bir çözüm bulunamadı. Olan da üreticiye ve tüketiciye oluyor.

Özellikle enflasyonu düşürmek amacı ile tarım ürünlerindeki ithalatın patlamış olması da bazı tartışmaları başlattı. Uzmanlar "Kalitesiz, ucuz ve GDO'lu ürünler ithal ediliyor. Bu da sağlığımızı tehdit ediyor, kanser patlamasının en büyük nedenlerinden biri budur" diyor.

Yazdığı yazıları büyük bir keyifle okuduğumuz duayen gazeteci ağabeyimiz Can Pulak, geçen gün yazdığı bir yazıda tarım konusuna da değinmiş. Bakınız bu yazısında neler diyor:

"Kim bakacak mutfaklardaki yangına, kim araştıracak serbest piyasa rezaletini, dar gelirlinin sıkıntısını kim dile getirecek? Turizm can çekişiyor, tarım yerlerde debeleniyor, ihracat giderek geriliyor, işsizlik alabildiğine artıyor, eğitim faciaya dönüştü. Üniversiteler diplomalı işsiz yetiştirmek için yarışıyorlar. Kanser ülkede patladı. Sağlıklı gıda üretimi tarihe karıştı. Sofrada yediklerimizi bir tahlile göndersek var ya, çoğumuz aç kalırız."

Yüksek girdi maliyeti ve doğal afetlerin vurduğu üreticiler şimdi sıkıntı içinde. Çokları ürettiklerini bekledikleri fiyata satamıyor. Bazıları da üretmekten vaz geçmiş durumdalar. Buna gerekçe olarak da "Devlet desteği yok, mazot fiyatlarına, gübreye ve tohuma güç yetmiyor" diyorlar.

Hayvancılık konusundaki sıkıntılar ise hala atlatılamadı. Et fiyatları her geçen gün zirve yapıyor. Bakanlık başka, kasaplar başka, üreticiler başka, tüketiciler ise başka şeyler söylüyor. Ortak bir nokta bulunamıyor.

Neredeyse artık ithal edilmeyen ürün kalmadı.

Bir zamanlar ürettikleri ile kendi kendisine yeten 7 ülkeden biri olarak gösterilen tarım ülkesi Türkiye, şimdi dışarıdan en fazla ürün ithal etmeye başlayan bir ülke konumuna doğru gidiyor.

Bugünlerde endişe edilen bir başka konu da şu:

Ekonomi Bakanı Zeybekçi tarım konusunda yaptığı açıklamada ithalat vergisini % 130'dan % 20'ye indirmeyi planladıkları söyledi. İç piyasada sebze, meyve, hububat, et ve süt gibi ürünlere bu açıklamanın darbe vuracağı ifade ediliyor. Bu kararın yerli üreticiyi tamamen ortadan kaldırabileceğine de dikkat çekiliyor.

Zaten tarım alanlarında bir küçülme var. Üretici, malının para etmediğini gördükçe üretimden vaz geçiyor. Tarım alanları da yapılaşmaya açılıyor. Her geçen yıl böylece üretimin de düştüğünü ya da kalitesizleştiğini görüyoruz.

Son 15 yılda 26,5 milyon hektar olan tarım alanları 23 milyon hektara geriledi. Verimli arazilere de sanayi tesislerinin kurulduğu biliniyor. Konuta açılan alanların yanı sıra duble yollara giden arazilerin de önemli yer tuttuğu ifade ediliyor.

Özetle, verimli tarım alanları birer birer elden çıkıyor.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarım arazilerinin geri dönüşü olmayan bir şekilde elde çıktığına dikkati çekerek, "Tarım topraklarını kaybediyorsak bu suç hepimizindir. Yıllardır bu konuyu gündeme taşıyoruz. Toprağın feryadını duyuruyoruz. Herkes bunun sorumluluğuyla hareket etmeli. Toprağın feryadını herkes duymalı. 26 yılda 4,1 milyon hektar tarım arazisinin kaybının hesabını torunlarımıza veremeyiz" diyerek karşı karşıya kaldığımız tehlikeye parmak basıyor.

Saman başta olmak üzere, yem ve gıda ürünlerini daha fazla ithal eden bir ülke konumuna geldik. Her geçen yıl da bunlarda artışlar yaşanıyor. İşin endişe edilen tarafı da ithal ürünlerin ucuz, kalitesiz ve GDO'lu oluşudur.

Verimli meralara sanayi tesislerinin kurulması gündemdeydi. Bu satırlar yazılırken, üretim reform paketinde yer alan meralara sanayi tesisi yapılmasının önünü açan maddenin tarsıdan çıkarılmış haberini aldık. Bunu da tarımımız açısından olumlu bulduğumuzun altını çizelim.

Her zaman söylediğimizi yineleyelim:

Üretim olmadan refah olmaz, bolluk olmaz, ucuzluk olmaz. İthalat hiçbir zaman sorunlara çözüm getirmemiştir. Yıllardır et konusunda gündeme gelen ithalat bu sorunu çözebildi mi? Bugün et fiyatlarına yetişmek mümkün mü?

En kaliteli yetiştirdiğimiz ürünleri bile artık dışarıdan almak durumlarına düştük. Pamuğu, yeşil mercimeği, cevizi, kırmızı pul biberi bile ithal ediyorsak, buraya bir nokta koymalıyız.

Geniş ve verimli alanlarımız var, bunların işler hale getirilmesi, çiftçilerimize beklenen desteğin sağlanması şart. Bu, aynı zamanda hem üretimin artması, hem de işsizliğin önlenmesi anlamına gelecektir.