Terörle mücadele konusunda kararlılığımız sürüyor. İyi de mücadele ediliyor. Buna rağmen terörün kökünü kazıyamadık. Halen çatışma haberleri ve şehitler geliyor, ocaklara ateş düşüyor. 

Bu satırlar yazılırken Hakkâri'de pusu kuran PKK teröristlerince şehit edilen 8 asker ve 2 korucunun yasını tutuyorduk.

Önce şu görüşümüzü yansıtalım:

Terörün kökü dışarıda oldukça, bunların da dış güçlerce desteklenmesi ile bu mücadelede kısa zamanda başarılı olmak mümkün olmayacaktır. Bu nedenle büyük fotoğrafa bakmak gerekiyor.

8 şehit haberini manşetten veren Yeni Şafak Gazetesi, öyle sanıyoruz ki bunu görmüş olacak ki "ABD silahları ile şehit oldular" demiş.

Haber devam ediyor:

"ABD'nin yüzlerce TIR dolusu silahla desteklediği terör örgütü PKK, dün Hakkâri'de güvenlik güçlerine pusu kurdu. 6 asker ve 2 korucu şehit oldu. Saldırının ardından Kuzey Irak'a kaçmaya çalışan grup ile birlikte toplam 53 PKK'lı öldürüldü. Öldürülen teröristlerin üzerinden ABD yapımı AT-4 güdümlü tanksavar çıktı. ABD 2014 yılından bu yana DEAŞ ile mücadeleyi bahane ederek PKK'ya 3 bin 500'den fazla TIR'la silah verdi. 120 TIR'lık sevkiyat da 2 gün önce gerçekleştirildi."

Fazla söze gerek yok.

Terörün kökü dışarıda, bu gruplar da dost ve müttefik dediğimiz Amerika tarafından destekleniyor, silahlandırılıyor ve üzerimize salınıyor. 

Terörle mücadelede aslında Amerika, Rusya ve AB ülkeleri ile savaşıyoruz. Ortada vekâlet savaşları dönüyor. Bu gerçekleri görmemiz ve adımlarımızı da buna göre atmamız gerekiyor.

Konu bu kadarla da sınırlı değil.

Kuzey Suriye'de PKK'nın uzantısı PYD' de de pusuda bekliyor. Zaten Amerika'nın PYD'yi kara gücü ve bölgede müttefiki gibi gördüğünü de biliyoruz.

Böyle bir tablo karşısında terörle mücadelede beklenen sonuç alınabilir mi?

Bunlar madalyonun bir yüzü. Bir başka yüzü de son günlerde iyi ilişkiler içine girdiğimiz Rusya'nın tutumunu da görmemiz gerekiyor.

Rusya, baştan bu yana PKK ve PYD' ye destek veriyor. Moskova'da bu örgütlerin bürosu bile var. Türkiye'nin isteklerine rağmen Rusya bu büroları kapatmamakta direniyor.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, Türkiye'nin tüm tepkilerine rağmen Suriye'de siyasi anlamda genel bir mutabakat sağlamaya yönelik çalışmalara terör örgütü PKK/ PYD'nin de dahil edilmesinden yana olduklarını belirtti. Gelen son bilgilere göre 18 Kasım 2017'de Soçi'de düzenlenecek olan toplantıya Türkiye'nin katılıp katılmayacağı tartışılıyor.

Rusya, Kuzey Suriye'de yuvalanan PKK/ PYD'liler için de "Onlar Suriye vatandaşı" diyor. 

İşte bizim ısrarla üzerinde durmak istediğimiz konular da bunlardır. Bir yandan Amerika, öte yandan Rusya can düşmanlarımız PKK/ PYD ile sıkı ilişki içindeler. Onları koruyup, destekliyor ve silahlandırıyor. 

Bu silahlar da bize çevriliyor. Dostluğa, müttefikliğe, karşılıklı çıkar ilişkilerine dayanmayan adımlar atılıyor. Gel de bunlar sırtını daya ve güven. 

İşte bütün bu gelişmeleri alt alta koyduğumuzda karşımıza çıkan tabloya bakıyoruz ve bu anlayış içinde adı geçen bu ülkelerle olan ilişkilerimizi yeniden gözden geçirmek durumunda olduğumuzu görüyoruz. Daha da açıkçası yeni politikalar üretmek durumundayız.

Dost diye bir şey yoktur. Her ülke çıkar peşindedir ve bunu ön planda tutuyor. Çıkar ilişkileri ortaya çıkınca da dostluk ve müttefiklik ortadan kaldırılıyor. Yaşadığımız gerçekler bunu ortaya koyuyor.

Bu konularda yazdığımız yazılarda hep şunu da vurgulamaya çalıştık, bugün yineleyelim:

Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur. 

Bugün yaşananları ve ortaya çıkan gerçekleri açık biçimde gördüğümüzde bunun doğruluğunu bir kez daha anlıyoruz.