"Bayramda İstanbul boşalıyor" haberleri bizi de çok sevindirmişti. Hem yaz tatilinin başlangıcı, hem Ramazan Bayramı tatili bir araya gelince, İstanbul'un bayram boyunca tadına doyum olmayacağını düşünmüştük. En azından saç baş yolduran trafik sıkışıklıkları da tatile ayrılacak, yollar geçit verecekti. 

TEM Otoyolu, bağlantı yolları ile E-5 için mümkün oldu bu rahatlık. Okul servisleri de trafikten çekildiği için hayli bir rahatlama yaşandı ana arterlerde. Peki ya diğer yollar? Bırakın rahatlamayı, aksine tam bir kaos yaşandı birçok yerde. Özellikle mesire alanlarına yakın noktalarda, sahil kesimlerinde...

İstanbul dışına gidenlerin çoğunluğu arabası olanlardı. Büyük Esenler Otogarı'nda 9 günlük bayram tatillerinden önce yaşanan yoğunluk yaşanmadı mesela. Ama İstanbul'u Anadolu'ya bağlayan yollar yine tıkandı, uzun araç kuyrukları oluştu. Aracını alan, kendisini İstanbul dışına atmak için Cuma gününden itibaren yollara düştü.

İşte, hem arabası olup hem de İstanbul dışına çıkmayanlar, bayramı sahil kesimlerinde, mesire yerlerinde geçirmek isteyince, bu yolları kullanarak şehir içinde hareket etmek isteyenler saç baş yoldu.

* * * 

Kimdi peki onlar?

Arabası olmadığı için, toplu taşıma araçlarıyla bayram ziyaretlerini ve gezmesini yapmak isteyen düşük gelirli vatandaşlar... "Halk" dediğimiz hani. Ya da diğer bir tabirle "sokaktaki vatandaş" dediklerimiz. Anket şirketlerinin bile pek fazla "kaydını" tutmadığı, sadece matrak sokak röportajlarında görebildiğimiz kesim...

Ulaşım araçları, yarı fiyatına hizmet veren İETT araçlarıydı.

Ben şahit olduklarımı yazayım, siz de bayramın gerçekten zehir olup olmadığına karar verin. "Bu ifade abartı olmuş" diyorsanız eğer, şimdiden özrümü de kabul edin...

İETT, otobüs sefer saatlerini "yaz tarifesi" adı altında her yıl olduğu gibi yeniden düzenledi. Ama bu sefer abarttı. Daha az sayıda otobüsü sefere çıkarmak, mevcut şoför kadrosunu artırmadan sürücülerine yazlık izin de kullandırmak için planlamayı "elde ne varsa" onunla yapmayı tercih etti. Acilen 3 binden fazla şoföre ihtiyacı olmasına rağmen, bunu yapmayıp bir de yıllık izinlere göre planlama yapınca, bazı hareketli hatlarda bile iki sefer arası hafta sonlarında 2 saati bile aşmaya başladı. 

Kendisine gelen şikayetleri "Sefer planlamaları yolcu sirkülasyonu, araç ve personel sayısı baz alınarak yapılıyor" diye cevaplıyor İETT. Bu cevabın "klişe" olduğunu, karar verenlerin de "yolcu sirkülasyonu" dediği bölgelere ayak basmadığını net olarak biliyorum.

Daha önce de İETT'ye gördüğüm aksaklıkları bildiriyordum ama bayramda biraz daha fazla yazışmaya başladık. Adeta chat yaptık (çetleştik) İETT'nin bilgisayar başındaki elemanlarıyla. 

Onlar da emir kulu, karar alıcıların verdiği talimatların dışında bir cevap vermesi mümkün değil tabii...

* * *

Bayram boyunca sanırım trafik polisleri de tam kadro izin yaptı. Çünkü, E-5 ve TEM ile bağlantı yolları hariç, tüm ana arterler "yasak yere park eden araç istilası" altındaydı. Hatta çift şerit parklanma yüzünden, bazı yollar geçit vermez hale gelmişti. 

Örneğin, Üsküdar'dan Beykoz istikametine hareket eden bir otobüs, Paşalimanı ve Abdullahağa sahiline doluşan piknikçilerin araçları yüzünden uzun süre Tünel'i aşamıyor, aşmayı başaran da Beylerbeyi trafiğine takılıyordu. Çengelköy'ün içi yani Kuleli Caddesi zaten yılın 365 günü "restoran, kafeterya otoparkı" olarak hizmet verdiği için aşılması güç yerlerdendi.

Kavacık Dörtyol'daki usulsüz parklara da takılan İETT araçları seferlerini bazen 50 dakika gecikmeli olarak yaptı. Normal sefer aralığının 1 saat 20 dakika olduğunu, ardından 50 dakika da rötarı hesaplayın, 2 saati aşkın süre içerisinde durakta biriken yolcu sayısını siz tahmin edin artık.

Vatandaşımız kolayı seviyor ve anında tepkisini İETT şoförüne gösteriyor. Zaman zaman şoförün üzerine yürüyenler bile oldu. Her seferinde de olayı büyümeden önledik de, daha büyük vukuatlar yaşanmadı. 

Üsküdar'dan, duraktaki yolcunun tamamını alamadan kapısını güçlükle kapatıp hareket eden İETT araçlarına rastladım.

İETT'yi, Büyükşehir Belediyesi'nin halka en sık dokunan hizmet kuruluşu olarak değil de, kâr etmesi gereken bir şirket gibi görenlerin de birbirine yapıymış insanlarla bir iki sefer yolculuk yapmasını çok isterdim. "Amme hizmeti" ile "ticari kuruluş" farkını daha iyi anlatmak mümkün olurdu onlara.

Kısaca, sorumsuz vatandaş kafasına göre bulduğu yere arabasını park etti. Trafik polisi (İstanbul ölçeğine göre sayısı hayli yetersiz) devre dışı kaldı, oluşan trafik İETT'nin yollarını kesti, seferler gecikti. Olan yine biz "düşük gelirli, arabası olmadığı için toplu taşıma araçlarını kullanan" gariban vatandaşa oldu. 

Bayramda neden kulaklarının çınladığını merak eden "yetkili" varsa, "size de iyi bayramlar" diyen "garip guraba" yüzündendir, ben söylemiş olayım.