AK Parti'nin liderinden en alt kadrosuna kadar herkes "erken seçim yok" derken, MHP lideri Devlet Bahçeli bekleneni yaptı ve erken seçim çağrısıyla gündeme oturdu. "Bekleneni" diyorum çünkü, siyasetin havasını iyi koklayanlar, Bahçeli'den böyle bir hamleyi bekliyordu. Bahçeli, "beklenmeyeni" 7 Temmuz 2002'de yapmıştı. O tarihte Bursa'da düzenlenen 11'nci Kocayayla Türkmen Kurultayı'nda 1 Eylül'de Meclis'in olağanüstü toplanmasını ve 3 Kasım'da erken seçime gidilmesini istemişti. 

Peki neydi Bahçeli'yi o kararı almaya iten sebepler?

DSP, ANAP ve MHP ortaklığındaki hükümetin Başbakanı Bülent Ecevit, Ocak 2002'de Washington'a gitmiş ve ABD Başkanı George W.Bush'la görüştü. ABD, Irak'ın işgali için Türkiye'yi aktif olarak kullanmak istiyordu ama Ecevit buna karşı çıkmıştı. Ecevit, ABD'den döndükten 3.5 ay sonra "karın ağrısı" şikâyetiyle hastaneye kaldırıldı. 

Ecevit'in, BOP'u reddetmesinden sonra sağlığının hızla bozulmasıyla eş zamanlı olarak, "müstemleke valisi" gibi ekonominin başına getirilen ABD vatandaşı Kemal Derviş, DSP'yi bölme harekatını da başlatmıştı.

Ecevit'e normalin üzerinde kortizon yüklemesi yapıldığı için kemiklerinin de çıtır çıtır kırıldığı iddiaları ortalıkta dolaşıyordu. Merkez medya adeta Ecevit'in ayakta duramaz halde olduğunu, hatta altının bezlendiğini bile ima eden yayınlar yapıyordu. Bir esnafın Başbakanlık binasının önünde fırlattığı "yazar kasa", günlerce tv ekranlarında döndüre döndüre yayınlandı. Bankacılık krizinin yakıcı etkisi devam ediyordu çünkü.

* * *

O dönemde, şimdi medyadan tasfiye edilen Aydın Doğan, gazetesinin Frankfurt tesislerinin açılışını yapmış, o açılışa siyaset dünyasından da çok önemli isimleri davet etmişti. Hürriyet'in o dönemki Washington Temsilcisi Serdar Turgut'un yazdığına göre Ecevit hastayken, Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, ABD'ye gidip Başkan Bush'la görüşmeye çalışmıştı. 

Aydın Doğan'ın Frankfurt'taki misafirleri arasında Mesut Yılmaz da vardı. Ve orada Tansu Çiller'le kapalı kapılar ardında bir görüşme gerçekleşti. İddiaya göre, Mesut Yılmaz yeni bir hükümet kurulmasını, MHP'nin koalisyon dışında bırakılarak yerine Tansu Çiller'in DYP'sinin getirilmesini istiyordu. 

İşte Bahçeli, bu oyunu gördü ve "rest" çekerek 7 Temmuz 2002'de seçim tarihini verdi: 3 Kasım 2002...

Bu seçimde MHP dahil DSP, DYP ve ANAP barajın altında kalmış, yeni kurulan AK Parti büyük süpriz yaparak yüzde 34 oyla 365 milletvekili çıkarmıştı. 8 bağımsız milletvekilinin dışında kalan 177 milletvekilini de Deniz Baykal liderliğindeki CHP almış, iki partili bir meclis tablosu çıkmıştı karşımıza.

* * *

Bahçeli, partisinin baraj altında kalmasına rağmen Mesut Yılmaz'ın kurduğu oyunu bozmuş, yeni bir koalisyon modeli yerine Türkiye'de yeni bir siyasi süreci başlatan yolu açmıştı.

Tıpkı, 11 Eylül 2016'da partisinin grup toplantısında yaptığı "Başkanlık sistemi halk oyuna sunulsun" açıklaması gibi... AK Parti'nin başkanlık sistemini seslendirmekten vazgeçtiği, hatta Başbakan Binali Yıldırım'ın çok kısa süre önce "Anayasa değişikliği falan yok, aynen yola devam ediyoruz" sözlerini sarf ettiği dönemde. Başbakan Yıldırım, önceki gün katıldığı "Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi" konferansında o dönemi şöyle özetledi:

"Her şey Sayın Bahçeli'nin 11 Ekim'de yaptığı bir açıklaması ile başladı; 'Bu sürdürülemez bir şeydir. Fiili durum sürdürülemez meşrulaştırılması lazım.' Yani bunun değiştirilmesi lazım. Nasıl olacak? Bunu bir davet, açık bir çağrı olarak kabul ettik."

MHP'den AK Parti'ye transfer edilen Tuğrul Türkeş, referandum öncesinde 22 Mart'ta Konya'da katıldığı bir fuarda şu sözlerle onaylamıştı Bahçeli'nin "tarihi" hamlesini:

"Allah selamet versin, Devlet Bahçeli Beyimiz, Ekim ayında bir sabah kalktı dedi ki; nerden aklına geldi, kiminle istişare ettiyse, 'Hele sizin şu başkanlık sisteminiz vardı ya, getirin onu Meclisten birlikte çıkartalım, sonra siz gider, halka sorarsınız' dedi. Bizim de canımıza minnet."

* * *

Devlet Bahçeli, bu sefer partisini "baraj altında kalmayacak" güvenli bir limana çekmişken yaptı erken seçim çağrısını. 3 Kasım 2019'u beklemenin anlamsız olduğunu belirterek "erken seçim" restini çekti. AK Parti cenahı, tıpkı Başkanlık sistemi çağrısı gibi Bahçeli'nin açtığı kapıyı değerlendirmeyi mi yeğleyecek, yoksa "Erken seçime başından beri karşı çıktık, şimdi de karşıyız mı" diyecek, henüz net değil. Cumhurbaşkanı adayı belli olmayan, belediye başkanlarını bile henüz kesinleştirmeyen ama geçtiğimiz yıldan bu yana erken seçim çağrısı yapan CHP, Bahçeli'nin çağrısına "hodri meydan" diyerek onay verdi. 

CHP ile birlikte Ekmeleddin İhsanoğlu'nu "ortak çatı aday" olarak Recep Tayyip Erdoğan'ın karşısına çıkaran MHP, şimdi yine CHP ile birlikte "erken seçim" baskısı yapıyor Türkiye'ye...

AK Parti içerisinde "Başkanlık sistemi bu haliyle bir tuzaktı" diyen ciddi bir kesim var. Bu kesim, erken seçim çağrısına da "tuzak" olarak bakacak muhtemelen. Ama son kararı elbette Cumhurbaşkanı Erdoğan verecek. AK Parti Gurup Toplantısı'nda "3 Kasım 2019" vurgusu yapan Erdoğan'ın, Bahçeli'nin 16 yıl içerisinde üçüncü kez "oyun kurucu" olmasına rıza gösterip göstermeyeceğini kestirmek çok güç.

Son çıkış "danışıklı" mı, değil mi bugün ortaya çıkar nasılsa...