Ne güzel hayallerin vardı, Şenay Aybüke Yalçın öğretmenim...
Karanlığı aydınlatmak, körpecik beyinlere filizlendirmek ülküsüyle yola çıktın...
Her yer benim toprağım, her yer benim memleketim diyerek Batman Kozluk'un yolunu tuttun...
Mutluydun, umutluydun... 
Kahpe kurşunların hedefi olana kadar... 
Sen ki karanlığa fener olmak istiyordun, karanlık eller seni hedef seçti...
Sen ki cehalete karşı durmak istiyordun, cehaletin çektiği tetiğin kurbanı oldun...
Biz seni hiç tanımadık, görmedik... 
Keşke o kahpe kurşunların hedefi olmasaydın da, biz seni yine tanımasaydık, görmeseydik...
Seni hep al yazmalı gülümseyen halinle hatırlayacağız...
Al yazmayı takarken bir gün Al Bayrakla seni uğurlayacağımızı bilemezdin...
Babanı düşündüm bir kız babası olarak, Al Bayrağa sarılı tabutunun başında...
Kelimelerle anlatılamayacak kadar büyük bir acı...
Ya annen... Düşününce insan aklını kaçıracak gibi oluyor...
Saçının bir teline bile kıyamazken seni kara toprağa verdiler...
Ateş düştüğü yeri yakıyor Aybüke öğretmenim...
Annenin, babanın yaşadığı acıyı bizim anlamamız mümkün değil... 
Onlar kendi acılarıyla baş başa kalacak... 
İlk günlerde herkes senin sesinden "Mağusa Limanı" türküsünü dinledi, paylaştı...
Al yazmalı resmine yorumlar yapıldı, uzun uzun yazılar yazıldı...
Ya şimdi...
Aradan birkaç gün geçti... Hepimiz hayatımıza döndük... İşimizin başında, çocuklarımızla birlikteyiz... Dizilerimize kaldığımız yerden devam ediyoruz, evlendirme programlarını kaçırmıyoruz...
Seni de erken unuttuk Aybüke öğretmenim.
Daha önce şehit olan yüzlerce öğretmenimizi unuttuğumuz gibi...
Keşke hiç unutmasak, hiç unutturmasak...
Unutmasak, unutturmasak zaten sen de bu kara kaderi yaşamayacaktın...
Söylemeye yüzümüz yok ama...
Affet bizi Aybüke öğretmenim...

***
Bir öğretmenin şehadeti

Neşe Alten öğretmen, 1972 yılında Tekirdağ Şarköy'de, ailesinin en küçük kızı olarak dünyaya gelmişti. Öğretmen olmak istiyordu.
Eğitim Fakültesi'nden 1993 yılında mezun olmuş, ataması Diyarbakır'ın Bismil ilçesi Çavuşlu Köyü'ne yapılmıştı.
Neşe öğretmen, henüz 22 yaşındaydı. Çıtı pıtı, çocuk görünümlü bir kızcağızdı. "Bayrağımızın dalgalandığı her yere giderim" diyor, başka bir şey demiyordu.
Tayininin çıktığı Bismil'in Çavuşlu Köyü terörün en yoğun olduğu yerlerdendi.
Köye ulaşır ulaşmaz, görev yapacağı okula gitti. Hali içler acısıydı.
Köy muhtarı ve köyün ileri gelenleriyle konuşup, eksikleri gidermek için yardım istedi. Köylüler isteksizdi. Ancak "Parasını ben vereyim" deyince okulun onarımını başlatabildi. İlk maaşının büyük bölümünü ustalara verdi, gerisini de borçlandı.
1993 yılının 26 Ekim'i... Neşe öğretmen, yorgun argın okuldan eve geldi. Program defterine ertesi günün derslerini yazdı.
Biraz dinlendikten sonra babasına "Tamirat işleri yüzünden açıldık. Evde sivri biberimiz var istersen onları kızartalım, ekmek ve yoğurtla yeriz" dedi.
Henüz bir ocakları yoktu. Biberleri hazırladı, tavayı mavi piknik tüpüne koydu. Ekmek ve yoğurdu masaya bıraktı.
Hava iyice kararmış, köydeki köpekler sürekli havlıyor; onun ötesinde uluyordu.
Köpek ve rüzgar sesinden, önce kapının vurulduğunu duymadılar. Sertçe çalmaya devam edince, babası "Kim o?" diye seslendi.
"Açın, hoca hanımla bir şey görüşeceğiz" dedi, kapıyı çalanlar.
Açtılar. Karşılarında silahlı iki hain terörist "Dışarı çıkın" diye bağırdı.
Teröristlerden biri, "Biz faşist TC'nin hiçbir öğretmenini Kürdistan'a sokmayacağız, biletlerini iptal etsinler" demedik mi diyerek, Neşe öğretmenin yaşlı babasını tokatlayarak yere yuvarladı.
Neşe öğretmen, köylülerden yardım gelir umuduyla çığlık çığlığa bağırıyordu. Avazı çıktığı kadar haykırdı ama köyden "yardıma gelen kimse" çıkmadı.
Doğrulan babası "Yapmayın" diye yalvarıyordu.
Teröristlerden biri silahın namlusunu Neşe öğretmenin babasının kafasına dayadı ve tetiğe bastı.
Neşe öğretmen donup kaldı. Tekrar bağırmak istedi ama sesi çıkmadı. Kendini olduğu gibi yere bıraktı.
Henüz 25 günlük öğretmen olan Neşe'yi saçından tutup tekme ve dipçik darbeleriyle köyün çıkışındaki tepeye kadar sürüklediler.
Genç kızın üstündeki elbise paramparça oldu. Bedeni sefil yaratıkların gözleri önündeydi.
Neşe öğretmen, gözleri açık ve donuk, ölüme hazır bir huri gibi bakıyordu.
Hain köpeklerden biri, tüfeği seriye aldı ve Neşe öğretmenin sağ göğsünün üstüne dayayıp tetiği çekti. Mermiler Neşe öğretmenin göğsünü parçalamıştı.
Hainlerin gözü kan bürümüştü. Diğer göğsünün de hakkını verelim dediler, it gibi gülerek. Aynı işlemi cansız bedeninin diğer göğsünde de tekrarladı hainler.
Ailesinin üzerine titreyip kıyamadığı Neşe öğretmenin elbiseleriyle birlikte vücudu da lime lime oldu...

****
TEBESSÜM

Bayram namazı

Temel'in annesi ölür. Cenaze namazında bir kenarda duruyordu. Soranlara; "Ben cenaze namazı kılmasını bilmiyorum" der.
Bir müddet sonra kaynanası ölür...
Namazda Temel, en ön sırada durur... "Hani sen cenaze namazı kılmasını bilmiyordun" diye soranlara Temel; "Bu cenaze namazı değil, bayram namazı" karşılığını verir...

****

GÜNÜN SÖZÜ

Sahipsiz kalan vatanın batması haktır, sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.
Mehmet Akif Ersoy