57. Alay Yürüyüşü’nün sona erdiği Conkbayırı’nda, Atatürk Anıtı önünde tören düzenlendi. Tören, anıta çelenklerin sunulmasıyla başladı. Hükümet adına Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, Çanakkale Valisi Orhan Tavlı, Türk Silahlı Kuvvetleri adına 1. Ordu Komutanı Orgeneral Musa Avsever anıta çelenk sundu. 

Tören saygı duruşu, saygı atışı ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla devam etti. Ardından Kur'anı Kerim Tilaveti okundu. Türk Silahlı Kuvvetleri adına Albay Bahattin Kamal'ın konuşmasının ardından Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, bir konuşma yaptı. Bakan Kasapoğlu, "Çanakkale Savaşlarının 104. yıl dönümünde, kahramanlıklarıyla destanlaşan 57. Alay’ın aziz hatırasına saygı niteliğindeki yürüyüşümüz için bir aradayız. Biz özgürce nefes alabilelim diye kendi nefesinden, kendi nefsinden vazgeçen şehitlerimizin manevi huzurundayız. Evlattan ecdada uzanan bir köprüyü birlikte inşa etmek amacıyla tertip ettiğimiz 57. Alay Vefa Yürüyüşü’nde sizlerle bir arada bulunmanın gururunu yaşıyorum" dedi. 
Bakanlık olarak bu anlamlı organizasyonu artık geleneksel hale getirdiklerini kaydeden Kasapoğlu, "Şair ne güzel sesleniyor; ‘Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.’ Bu mısralarla mertebesi tarif edilen kahramanlar; bundan yıllar evvel tam burada adeta ölüme meydan okuyup toprağa düştüler. Uğruna can verdikleri bu topraklar için birer tohum oldular. Devrin bütün teknik silahlarıyla donanmış işgalcilere karşı, göğüslerini siper ettiler, fakat yollarından dönmediler. O gün düşmanda imkan, yiğitlerimiz de ise iman vardı. O gün burada teskere alıp eve dönmenin değil, gerekirse bu memleket için şehadete yürümenin hayalini kuran 57. Alay vardı. Onlar geride miras olarak ev, arsa değil; koca bir vatan bırakmak istediler. Onlar madalya ve rütbe yerine, şehit künyelerine talip oldular. Kendi isimlerinden vazgeçip Mehmetçik oldular. Kendilerine ‘taarruzu değil; ölmeyi emreden’ kumandanlarının işaret ettiği hedefe korkusuzca koştular. O hücumun sonunda askerimizin pek çoğu şehit oldu belki ama tarihe geçen mücadelesiyle 57. Alay da işgalcilerin yüzünde bir tokat gibi patladı. Bu milletin yiğit evlatları, Conkbayırı’nda bütün güç hesaplarını darmadağın ederek süngüleriyle bir büyük destan yazdılar. Bu toprakları kendilerine mülk, bu milleti menfaatlerine köle yapacağını hayal eden işgalciler, tarihin tozlu yaprakları arasında kaybolup gittiler. Ama kanlarıyla bayrağımıza rengini veren aziz şehitlerimiz, bu topraklarda tarihin altın sayfalarına asla silinmeyecek izler bıraktı. Şehitlerimizin istiklal için verdiği bu mücadelede, hepimiz için alınacak çok önemli dersler, ibretler var. O gün burada memleketin dört bir yanından çıkıp gelen; şehirleri, dilleri, hikayeleri farklı da olsa kalpleri aynı aşkla çarpan vatan evlatları vardı. O yiğitler, o vatan evlatları, kutlu bir gayenin etrafında ve istiklalin sembolü olan hilalin gölgesinde birleşmeyi bildiler. Onlar Diyarbakırlı, Trabzonlu, Onlar Edirneli, Erzurumlu, Antalyalı'ydı. Ancak her şeyden önce onlar aynı medeniyetin çocuklarıydı. Künyelerinin kayıtlı olduğu şehirlerin farklılığı; bugün dahi bu milletin en büyük gücü olan birliğimizin önünde bir engel teşkil etmedi" diye konuştu. 

"57. Alay, bu milletin tefrikayla bölünmeyeceğini, isminin sonsuza dek bu coğrafyadan silinmeyeceğini dosta, düşmana ilan eden kardeşlik tapusudur" diyen Kasapoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: 
"Cennet uykularına dalmak için bu topraklardan ebediyete yürüyen şehitlerimiz arasında, Kerkük’ten, Filistin’den, Bakü’den, Balkanlar’dan gelenler de vardı. İstanbul’u muhafaza ve müdafaa etmek için cepheye koşan o yiğit askerler; günümüzün strateji haritalarını aşan bir kutlu mesajın taşıyıcılarıdır. Onların Çanakkale’deki mezar taşları; bu aziz milletin hudutlara sığmayan büyük medeniyet davasının meşaleleri olarak bu topraklarda ışıldamaya devam ediyor. Bugün bütün mazlum milletlerin gözü kulağı Türkiye'de ise, bu Türkiye’nin sadece Türkiye’den ibaret olmadığının en müşahhas delilidir. Vatan tehlikeye düştüğünde bu toprakları işgalci çizmelerine çiğnetmeyen o yiğitler; bizlere taşınması zor ama bir o kadar anlamlı bir emanet bırakmıştır. Bu emanet, Türkiye’dir. Ona hakkıyla sahip çıkmak mecburiyetindeyiz. Bizim bu konuda ihmalkarlık yapmak gibi bir hakkımız, bir lüksümüz yok. Aksi, dostu üzmek, düşmanı sevindirmek manasına gelir. Çanakkale'nin her karış toprağı şehit kanıyla sulanmıştır. Bu topraklarda esen rüzgarlar bugün hâlâ 104 yıl önce yazılmış bu şanlı kardeşlik destanının seslerini taşımaktadır. Sevgili gençler, o gün şehit düşen kahramanlar; aynı istikamete yürüyüp, vatan için omuz omuza mücadele vermenin en güzel örneklerini verdiler. Onlar arasında her meslekten, her kabiliyetten genç insanlarımız vardı. Onlar arasında sporcularımız da vardı. Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe gibi spor kulüplerimizde farklı renklerde formaları terletenler; Çanakkale cephesinde aynı sancağa kanlarıyla renk vermişlerdir. Gönül verdiğimiz renkler farklı olsa bile; ay yıldızın ışığı altında hepimizin rengi kırmızı-beyazdır. Beşiktaşlı Kaptan Kazım’ın, Galatasaraylı Hasnun Bey’in, Fenerbahçeli Arif Bey’in bize anlattığı hakikat budur. ‘Arma farklı ama sancak aynı’ diyerek yeri geldiğinde omuz omuza vermek, el birliği, iş birliği, güç birliği yapabilmek; o şehitlere karşı en büyük borcumuzdur. Bugün ve ömrünüzün sonuna dek yürüyeceğiniz bütün yolları, bu şuur ve bu şiarla kat etmenizi temenni ediyorum. Asırlar sonra bile hala dillere destan olacak 57. Alayın her bir kahramanını, Çanakkale Savaşlarının kumandanlarını ve bütün aziz şehitlerimizi minnetle, rahmetle yad ediyorum.” 
Konuşmaların ardından 57. Alay’ın temsili sancağı, geçen yıl emanet edilen Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Öğrenci Konseyi tarafından törenle İstanbul Üniversitesi Öğrenci Konseyine teslim edildi. 
Devir teslimin ardından Türk Silahlı Kuvvetleri Bandosu tarafından hazırlanan konserle tören sona erdi.