Hukuk kurallar bütünüdür.

Herkesin neleri yapması ve neleri yapmaması gerektiğinin sınırları hukukla belirlenir… Yazılı olmasının yanında örf ve adetlerden gelen, sözlü kurallar da mevcuttur…

Herkes önceden belirlenen kurallara uyar, uymayanlar da kamu gücü kullanılarak cezalandırılır… Hukuk bunu gerektirir…

Peki, kurallar her zaman işliyor mu?

Evet demek ne yazık ki mümkün değil…

Bazıları her konuda dürüsttür, her alanda kurallara harfiyen uyar…

Bazıları ise korku veya baskı sebebiyle başkaları görürken kurallara uyar ama görünmeyeceğini anladığında kural tanımaz…

Bir kısmı ise hiçbir şartta kurala uymuyor. Uymadığı gibi kendi koyduğu kuralları dayatıyor…

Halk diliyle “kanun benim” diyor…

Kanun benim, diyen tiplerle o kadar sıklıkla karşılaşılıyor ki, artık insanlar olağan görmeye, bu kanunsuzlukları kabullenmeye başladı…

Kamu gücü de kural tanımayanlara karşı maalesef yeterince etkin olamıyor veya olmak istemiyor…

Bunun tipik örneklerinden biri vale olayında yaşanıyor. Bir yere gideceksiniz, aracınızı park etmek istiyorsunuz. Başınızda hemen biri dikiliyor, buraya aracınızı park edemezsiniz… Veya ücret istiyor…

Eski değnekçilerin yerini şimdi valeler aldı gibi…

Bebek’te bir vale, aracını park eden ve ücret ödemek istemeyen bir genci bıçakladı…

Olay üzerine Beşiktaş’ta hemen operasyon yapılıyor… Sadece Beşiktaş’ta izinsiz çalışan 10 vale standı belirlendi… İdari para cezası uygulanmış!

Bu valelerin izinsiz çalıştığı bilinmiyor muydu? Niye daha önce müdahale edilmedi?

İlla birinin ölmesi veya yaralanması mı lazım…

Her isteyen her istediği yere vale standı kurup çalışabilir mi?

Sadece valeler değil kural tanımayan…

Kimi evinin önünde, kimi işyerinin önünde araç park ettirmiyor. Park etmeye kalksan şiddet uyguluyor, kavga gürültü, kıyamet kopuyor…

Herkes gücü yettiğine “Kanun benim” diyor…

Güçlü olanın hukuku uygulanıyor…

Bu kanunsuzluktan tez zamanda dönülmeli…

*****

Ben koydum, ben kaldırıyorum

Zamanın birinde mülkiye başmüfettişinin babası ölür. Küçük bir ilçede babadan kalma bir ev var, tapuya intikalini yaptırmaya gider.

Tapucuya kendini tanıtır, intikal yapmasını ister…

Tapucu, “Kolay efendim ama vakıf şerhi var, 2,50 TL ver halledeyim” der.

Müfettiş hiddetlenir; “Benim babamın yerinde vakıf yok, terbiyesizlik etme. Seni şikayet ederim” diye sert çıkar…

Müfettiş şikayet için kaymakama gider. Olayı anlatır. Tapu memurunu çağırırlar. Tapu memuru, koltuğunun altında defterle gelir.

Kütükte “Vakıf şehri vardır” yazılı.

Kaymakam, “Ne yapmak lazım?” diye sorar…

Tapu memuru, “Ya taviz bedeli ya da dava açmak lazım” karşılığını verir.

Yapacak bir şey yok,

Müfettiş dava açar. İki yıl sürer ve müfettiş davayı kaybeder. Temyize gider, Yargıtay onar. Karar düzeltme talep eder, ret edilir. Aradan dört sene geçer.

Müfettiş tekrar tapu memurunun karşısına çıkar; “Bunu nasıl yaparız?” diye sorar.

Tapu memuru yine; “Ver 2,5 TL hallederim. Ama kimseye söyleme, söz mü?” der.

Alır, 2,5 TL’yi, çekmeceden silgiyi çıkartır, defter üstündeki kurşun kalemle yazılı şerhi siler.

Müfettiş bağırır; “Melun, böyle vakıf şerhi mi kalkar?”

Tapu memuru gayet sakin cevap verir:

- Kızma beyim, ben koydum, ben kaldırıyorum...

*****

TEBESSÜM

Yasak

Temel, trende görevliye sorar:

- Sigara içebilir miyim?

- Hayır, sigara içmek yasak…

- İyi de karşımdaki yolcu sigara içiyor…

- O içebilir miyim diye sormadı…

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Kuvvetsiz adalet ve adaletsiz kuvvet iki büyük felakettir.

Joseph Joubert