Dünkü yazımda Kazdağı Türkmenlerinde gelinin başına kepez giydirme ve kına geleneklerinden söz etmiştim. Artık düğün zamanı gelmiştir. Pazar günü sabahleyin, dış köylerden gelen misafirler ağırlanır, öğleden sonra nişan atılır ve koşular yapılır. Bunlar düğünün spor karşılaşmalarıdır. Düğün sahibi tahtaya hazırlanmış nişan tahtasını bayraktara verir. Bayraktar yanında davul ve klarnet ile nişan atılacak yere gider. İsteyen köylüler silahıyla oraya giderek, yarışmaya katılır. Atış serbesttir. En iyi vuran atıcıya bayraktar ödül olarak genellikle gömlek verir. Daha sonra üç adım atlaması ve koşu yapılır. Daha sonra düğün alayı hazırlanarak, oğlan evinden kız evine gider. 

Diğer taraftan gelin alma günü sabah gelin, kardeşliği ve sağdıç yengesi tarafından yıkanır. Gelini yıkayanlar oğlan evinden ve kız anasından bahşiş alırlar. Öğle yemeğinden sonra, çalgı eşliğinde önce oğlan evi kız evine dürü bohçası, sonra kız evi oğlan evine gelinin çeyizini götürür. Dürü ve çeyizin gitmesinden sonra gelin almaya gidilir. Kız evi, gelini hazırlar. Babası Salâvat getirerek gelinin beline gümüşten yapılan gayret kuşağı bağlar: "Ya Allah" diyerek birinci, "Ya Muhammed" diyerek ikinci, "Ya Ali" diyerek üçüncü düğümü atar.

Ağabeyi- yoksa akrabalarından biri-geline ayakkabısını giydirir. Sağ ayakkabı içine para konulur. Oğlan evi temsilcileri, gelini almak için kız evine gelir.

Kız arkadaşları bağış almadan gelini teslim etmezler. Gelini at’a babası ve ağabeyleri bindirir. Bir süre at’ın yanında yürüyüp, oğlan evi temsilcisine bırakırlar. Görümce ve sağdıç yenge de at’a biner. Kepezi giymiş gelin alınarak köyü dolaştırırlar. Köy meydanında alay havası oynanır.

Gelin attan ya da arabadan inerken düğün sahibi gelinin başına buğday ve para karışık saçı atar. Düşen paralar köylüler tarafından kapışılır. Bu gelinin uğur getirmesi içindir.

Gelin evinde dimdik dursun diye çivi çakar, dili tatlı olsun diye kaynanası lokum yedirir.

Gelin oğlan evine girince çeyiz sandığının üstüne oturtulur. Damat gelir, yüz görümlüğü hediyesini vererek duvağı açar. Gelin kaynana, kayınbaba ve yakın akrabaları ile herhangi bir hediye almadan konuşmaz. Buna gelinlik etme denir.

Eskiden, gelinin duvağı açıldıktan sonra özne dönülürmüş.  Özne dönmenin uygulaması şöyleymiş: Damat, odanın ortasında yaşlı bir erkeğin önüne gelir ve üç kez salâvat alırmış. Daha sonra damada gömlek giydirilir, başına sarık sarılır, ayakkabısı giydirilirmiş. Odanın ortasındaki sacayağının çevresinde sazandar  başta olmak üzere, arkasında özne babası kucağında erkek çocuk ardında damat ve gelin, onların arkasında On iki İmam için sayıyı tamamlayan bir kadın bir erkek, çift el ile önündekilerin omzunu tutmuş biçimde dizilerek halka kurarlarmış. Halkanın uçları açık bırakılır. On iki İmama bağlılığın ifadesi olan Özne türküsü çalınıp söylenerek üç kez dönülürmüş. 

“Sıra sıradır koca söğütler

Yengeler birbirini öğütler

Düğün evine gelen yiğitler

Gelin özne beyini övelim

Sıra sıra koyulsun yongalar

Birbirini övsün yengeler

Düğün evine gelen kişiler

Gelin özne beyini övelim

Sıra sıradır yüklük taşları

Düğüne gelen hak taşları

Yok mu gelinin bacı kardaşı

Gelin özne beyini övelim

Şah Hatayım özne oldu tamam

Bizde getirdik ikrar-ı imam

Bu çiftler hiç ayrılmasın aman

Gelin özne beyini övelim

Öznenin arkasından üç semah dönülürmüş.  Birinci semah, çiftin kılavuzları olan özne ana ve babası; ikinci semah gelin ve damat, üçüncü semah yakınlardan biri tarafından dönülürmüş.

Semahlar dönüldükten sonra damat Tura için dışarı çıkarılırmış.

Düğünün bir aşaması da dini nikâh ve nikâh sonunda verilen öğütler. Dedenin verdiği öğütlerden bir bölümü şöyle:

" Din dinleme, Gov govlama, Gaybet eyleme, Elinle koymadığını elleme, Gözünle görmediğini söyleme, Gözünle gördüğünü eteğinle ört, Kendine hoş gelmeyen şeyleri başkasına reva görme, Eline, beline, diline sahip ol. Aşına, eşine, işine sahip ol. Alnın açık, gönlün açık, sofran açık olsun. Ayıpları örtücü ol, Sır saklayıcı ol, öfkeni yenici ol. Nefsine uyup yolundan azma! Haram lokma yeme! Tebar anma!  Erkeğinin sözünden çıkma! İtaat et! Ana babaların hatırını avla, büyüklerini say, küçüklerinin sev!"

Bu nasihati üç kez söyler ve gelinin boynundaki tülbendi çıkarıp beline dolayarak; "Seni senden aldık, seni sana teslim ediyoruz, sen sana sahip ol!" "ya Allah" diyerek bir düğüm; "Muhammed'in Mustafa" deyip, bir düğüm; "Aliyel Murtaza" deyip bir düğüm, toplam üç düğüm atarak tülbendi bağlar. Elini öptürüp niyaz vererek ayağa kaldırır. Döşeğe getiren bacısı ile geline dua okur. Gelinin ikrarı alınmış olur. Kemer, halk inançlarımızda sanıldığı gibi sıradan bir bel bağı veya giyim-kuşamın bir parçası değildir.  Kemer, Başlangıç için bereketin ve doğumdan ölüme kadar namusun simgesi sayılır. Baba evinden çıkıncaya kadar sorumlusu erkek kardeş daha sonra gelinin eşidir.