Kültürün insanı ve evrensel yönleri var. İnsani yönünün içinde insan, aile sosyal çevre, eğitim, sosyal değerler gibi unsurlarını değerlendirmek mümkün. “Bayrak, millet, vatan, dil, din, tarih, örf, âdet, gelenek”  benzeri unsurlarını evrensel boyutları arasında anabiliriz. 

Ülkeyi ayakta tutan en önemli güçlerden birisinin halk kültürü olduğunu söyleyebiliriz. Halk kültürü bir düşünce ve yaşam biçimi olarak yönlendirici niteliğiyle,  milli kültürün oluşmasında etken bir rol oynuyor.

Halk bilimi olarak tanımlayabileceğimiz folklor ve onun kardeşi etnografya, halk kültürünün temelini oluşturuyor. Folklor, halka ait giyim-kuşamdan tutun da, halk oyunlarına kadar her şeyi içine alıyor. Elbette çeşitli dalları var. Bunlardan birisi "sahibi bilinmeyen sözlü halk verimleri" ki, buna “Folklor Edebiyatı” diyoruz. Halk hikâyeleri, halk masalları, halk efsaneleri, halk fıkraları, halk bilmeceleri, atasözleri ve halk deyimleri, maniler, türküler bu bölümü oluşturan kollar arasında. Bunlar belli sanatçıların eseri değil, halkın duygu, düşünce ve hayal gücüyle ortaklaşa yaratılmış ürünlerdir.

Peki, bunlar nasıl üretiliyor. Elbette,  ilk başta bunları dizip koşan birileri var. Bu bir halk ozanı da olabilir, bir hikâye ustası ya da masal anası da olabilir. Ancak bunlar topluluğun arasına yayıldıktan sonra, ilk yapıp yakıştıranların dilinden, telinden çıktığı gibi kalmıyor. Yayıldıkları yerlerin duygularını, seslerini alarak değişiyor; yeni katmalarla büyüyor, gelişiyor. Bunun için “sahipleri bilinmeyen" sözlü verimleri topluma mal ediyor ve "folklor edebiyatı’mızın kadrosu içine alınıyor. O halde sahibi bilinmeyen sözlü gelenekte yaşayan ürünlere folklor edebiyatı derken, Yunus Emre'ler, Karacoğlan'lar, Pir Sultan’lar gibi halk şairlerinin eserlerine halk edebiyatı diyoruz.

Bununla beraber, folklor edebiyatı olsun, halk edebiyatı olsun, özünü, özlüğünü halktan aldığı için halkın içini gösterir. Özellikle, halkın dünya görüşünü, din anlayışını, sanat zevkini, düşünüş ve yaşayış düzenini ve bunlarla ilgili adet ve gelenekleri bol bol bulabiliriz bunlarda.

Türkiye'de halk kültürü ve folklor çalışmaları çok eskilere dayanmıyor.  Bu nedenle çalışmaları disipline edecek ortak bir yöntem olduğu söylenemez. Bununla birlikte halk kültürü konusunda ülkemizde kişi, kurum, kuruluş ve üniversitelerin ilgili bölümlerince azımsanmayacak sayıda derleme ve araştırmalar da yapılmakta. 

Kültürel değişim ve gelişim bakış açısıyla sistematik inceleme ve tahlil yapılmadan sezgi ve izlenme yoluyla çözümlemeye ve anlamaya çalışan bir yöntemle yapıla yapılan çalışmalar sonuçsuz kalıyor.

Yurt içinde ve yurt dışında Halk kültürü tanıtılmalı. Gerek bireysel, gerekse yerel kurum ve kuruluşların iyi niyetle yaptıkları çalışmalar desteklenmeli.  Halk ruhunun vatanı sayılan halk eserlerini bilimsel metotlarla derleyip toplamalıyız; sonra da işleyerek milli kültürümüzün kılına dokunulmaz demirbaşları arasına almalıyız. Yıllar önce Eflatun Cem Güney’in dediği gibi, gelenekçi olmadan medeniyetçi olamayız.

Bir de “görenek” var. En kolay anlatımı şöyle: “Türkçe "görmek" kelimesinden türetilen "görenek" kelimesine, sözlüklerde "insanların birbirlerine bakarak yaptıkları şey, adet, usul, alışılmış tarz, hareket" denir. Sözlük anlamında da görüldüğü gibi görenek, bir şeyin görülerek yapma alışkanlığının kazanılmasıyla elde edilir. Göreneğin örfe, adete, geleneğe bakarak yaptırım gücü daha zayıftır. Örfteki yapılma zorunluluğu, adet ve gelenekteki yapılmalı özelliği, görenekteki yapılabilme özeliğini alır. En yalın tanımıyla bir şeyi görüle geldiği gibi yapma alışkanlığı olan görenek, öteki sosyal alışkanlık gibi gerekli uygun görülenleri kapsar. Ama bunların mutlaka yerine getirilmesini istemez. Öteden beri yapıla gelmekte olan fakat henüz adet durumunu kazanmamış bu davranış biçimlerine grubun ve toplumun gelişmesine uygun yenilikler eklenir. Bunlar süreklilik kazandığı gibi bir süre sonra ortadan kalkabilir.

Görenekler, günlük yaşantımızın gerekli gördüğü ilişkilerin düzenlenmesinde, bireyler arasındaki sürtüşmeleri azaltmakta, toplumsal ilişkilerin kolaylaşmasında, belirleyici rol oynar. Komşu ziyaretlerinde, hasta yoklamalarında, alış-verişte, ortak taşıtlara inip binmede, tanışma ve tanıştırılmalarda nasıl davranılacağını belirleyerek ilişkilerin düzenli gitmesine yardımcı olur.” Bunlara medeni olmanın gereği diyebiliriz.