Geçen yıl mart ayının başında üçüncü cemrenin toprağa düştüğü gün, Âşık İsmeti düştü toprağa. Benzetmişti kendini bir kuru yaprağa:

“Kendimi benzettim kuru
yaprağa / Rüzaarlar estikçe
düşerim anam / Böylece girmeden
kara toprağa / Söylenir sızlanır
deşerim anam...”

Baharın başlangıcında toprağa, bört böceği bin bir nebata, elvan çiçeğe can suyunun yürüdüğü demde düştü. Demişti ki: “Bir güzel uğruna gezerim böyle / Neyleyim bulunmaz hey Sivas şehri / Var ise haberin ne olur söyle / Yüreğim yaralı duy Sivas şehri...” Asıl adı Abdülkadir Namlı olana Âşık İsmeti 1934 yılında Sivas’ın Kahyalı köyünde doğmuştu. Edebiyatımızda Sehl-i mümteni olarak adlandırılan bir sanat vardır. “Kolay görünen, ancak benzeri söylenmeye kalkılınca zor olduğu anlaşılan, özlü söz söyleme sanatıdır. Bu tür sözler, derin anlamlıdır. Âşık İsmeti’nin şiirlerinde bunu görürdüm. Şu dizeye dikkat buyurun: “Düştüm ibret aldım kalktım unuttum...” Söylenmesi kolay görünün ama derinliğini anlatmak için başka bir şey yazmaya gerek var mı? 84 yaşında Sivas’ta toprağa verdiğimiz İsmeti’ye rahmetler dilerken sözünü ettiğim dizenin bulunduğu şiirden iki dörtlük aktarmadan geçemedim:
“.....
Doğruyu duymadım yanlışa
kandım
Gölgemi görünce kendimi
sandım
Ateşle oynadım külünde
yandım
Düştüm ibret aldım kalktım
unuttum
Kim bilecek neler vardı
anımda
Yazacaktım kalem yoktu
yanımda
Beni sarhoş eden hal var
kanımda
Düştüm ibret aldım kalktım
unuttum”

Ve Âşık Ayten
Gülçınar

Yapma be bacıcan! Aşık İsmeti’nin hüzün bulutları gönül bahçemizden dağılmamışken, önceki gece yarısı bir acı daha düştü yüreğimize: “Aşık Ayten Gülçınar’ı cinayete kurban verdik!” Behçet Necatigil’in şiirini sıkça okurum:

“... Siz geniş zamanlar
umuyordunuz / Çirkindi dar vakitlerde
bir sevgiyi söylemek. /
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
/ Geçeceği aklınıza gelmezdi //
Gizli bahçenizde / Açan çiçekler
vardı, / Gecelerde ve yalnız. /
Vermeye az buldunuz / Yahut
vaktiniz olmadı.”

Şiirleri okuruz. Başkalarının pay çıkarmasını umarız ama ne yazık ki kendimize pay çıkarmayız. Hep içimden, çağımızın en önemli kadın halk ozanlarından biri ve hemşerim olan Âşık Ayten Gülçınar hakkında bir yazı yazmak, ona övgülerimi anlatmak geçmişti. Ayten bizim kızdı. Nasıl olsa yazarım diye diye günleri, yarınlara erteledim. Şarkışla’nın “Ev danası öküz olmaz” sözü bir kez daha gerçek oldu. İki gün sonra 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü... Çocuk gelinlerden, tecavüze; kadına şiddetten, kadın cinayetlerinden, kadın eşitliğe kadar türlü türlü halleri konuşuyoruz.

Âşık Ayten Gülçınar, Sivas’ın Şarkışla ilçesi’nin Çanakçı köyünde 1960’da dünyaya geldi. 13 yaşında çocukken kendinden 25 yaş büyük biriyle evlendirildi. İşkenceye dönen hayatını kurtarmak için bu kez başka biriyle evlendi. Saza şiiri merak salması hoş karşılanmadı, hor görüldü. O kadar büyük zorluklar içindey ki, anlatılmaz. Karşı koydu. Dik durdu. Ülkemizin en önemli ve aranılan ozanları arasına girdi:

“Derdi veren elbet verir çareyi
/ Ölürüm de yine elden istemem
/ Son nefesim olsa bir damla
suyu / Sevgisiz uzanan elden istemem
// Sevgisiz yaşamak
ölümden acı / Paranın sevgiye
yeter mi gücü? / Gönlüm bir çift
tatlı sözün muhtacı / Sevgisiz yürekten
dilden istemem....”

Soy adı Çınar olan ozan, erkeklerin mahlas belirlerken isimlerinin başına “Kul”, “Sefil” benzeri sıfatlar aldığını düşünmüştü. Bir kadın olarak kendisi de isminin başında “Gül” sıfatını yakıştırmıştı. Böylece âşıklık adı “Gülçınar” olmuştu. Gülçınar, irticalen şiir söyler, ozanlık geleneğinin lebdeğmezden, divana kadar her dalında en güçlü âşıklarla atışmaktan geri kalmazdı. Yüzlerce şiir, şiir kitapları, kasetler, CD’ler bırakarak genç yaşta “kadına cinayetle” aramızdan ayrıldı. 6 Mart 2018 Salı günü Ankara Sincan Çimşit
mezarlığına defnedildi. Rahmetler dilerken bir şiirini paylaşmak istedim:

“Rüzgâra kapılmış yaprak
gibiyim
Savrulur giderim elden
ellere
Terk eylemez beni sadık
dertlerim
Sarınır giderim elden ellere
Ne bir yuvam oldu ne de
düzenim
Bir garibim gurbet gurbet
gezerim
Derdim çoktur çok azını
yazarım
Yerinir giderim elden ellere
Gülçınar’ım sözde
yaşamaktayım
Ne yerde ne gökte
muallaktayım
Bir meçhule doğru yol
almaktayım
Sürünür giderim elden
ellere