Hiç aklımda bu konuda yazmak yoktu. Bu bayram fark ettim ki annesiz ve babasız ilk bayramım bu. Babamı Kurban bayramının ikinci günü kaybettik; dokuz ay sonra; 9 Haziran 2018 tarihinde yani Ramazan bayramına yedi gün kala annemi kaybettik.  Onca telaş içinde hiç anlamamışım zamanın hangi evresinde olduğumu. Ancak bir sene sonra görebildim nerede olduğumu. Anne ve babamın mezarının başında artık yaşamımda yeni bir evrenin başladığını anladım.

Mezarlıktan eve döndüm ve bu bayramda hiç evden çıkmak istemedim. Öyle kapattım duvarları, ağaçları, gökyüzünü üzerime. Yüzlerce soru sordum kendime. Kendime yüzlerce cümle kurdum. Bırakın evden çıkmayı parmağımı oynatacak gücü dahi bulamadım kendimde. 
Hissettiklerimi yazma konusunda da kararsız kaldım. Burada hissettiklerimi anlatmak biraz bencilce geldi. Sonra içimde yaşadıklarımı, hissettikleri yazmadığım hiçbir yazının gerçek olamayacağı, samimi olmayacağı üstüne düşündüm. Tabii ki kişiler profesyonelce yazılar yazabilir ama ben her şeyin amatörü olmak istiyorum. Yaşamın amatörü olmak istiyorum. Her gün öğrenerek, keşfederek ilerlemek daha doğru geliyor bana. 
Hissetmediğiniz, üstünü örttüğünüz, korkarak sakladığınız duygularınız sizi gerçeğinize götüremez. Acınız da dahil buna. Acınızı da doya doya yaşamak zorundasınız. Sevdanızı da. İnsana özgü ne varsa başından sonuna yaşamadan asla olmanız gereken yere ulaşamazsınız. Yaşadıklarınız sizi büyütür, geliştirir ve değişmenizi sağlar. Ne acıdan kaçın ne de sevdadan. Acıyı, sevdayı, özlemi duyumsamaktan korkmayın. 
Binbir kandırmaca ile sahte bir dünyanın sabun köpüğünden binalarına saklayabilirsiniz kendinizi. Mümkündür ki ömrünüzün sonuna kadar da yaşayabilirsiniz o serabın içinde. İnsani hiçbir duyguyu benliğinizde hissetmeden gelip geçen ömre ömür diyebilirseniz artık.

Annemin ölüm yıldönümüne altı gün kala; anne ve babamın mezarının başında fark ettim bu söylediklerimi. Benim yaşamımda yeni bir evre başladı. Beni tanımlayan sözcüklerim değişti örneğin. Artık hem yetimim hem de öksüz. Bayram ziyaretlerim mezarlıktan başlıyor bundan sonra. Her yıl daha da özlemiş olarak oraya gideceğim. Hiç azalmayan ama her yıl biraz daha alıştığım acıyla geçeceğim o yolu. Bazen bir kalabalığın içinde, bazen tek başıma. Sevmeyi de yeniden öğreneceğim, özlemeyi de.

Bu gün Ramazan bayramının son günü. Hiç dışarı çıkmak, konuşmak istemediğim, içimde açılan kocaman bir boşlukla geçirdiğim ilk bayram. İşte şimdi sizlerle konuşuyorum. Size anlatıyorum. Belki sıkıldınız okumaktan, buralara kadar bile gelmeden çevirdiniz sayfayı. Hakkınızdır. Yapabilirsiniz. Ben yapamam; ötelediğim duygularım olursa kendi gerçeğime asla ulaşamam. Yaşadığımız ve hissettiğimiz ne varsa an ve an bizi gerçeğimize doğru götürüyor. Yolun sonunda bir çözüm veya anlam beklemiyor bizi; bu yolculuk bizim dönüşmemizi, gerçekleşmemizi sağlıyor.
İşte bu yazı anneme ve babama duyduğum sevgi, onların bana bıraktığı sızı, benim onlara büyüyen özlemim ile yazılıyor. Sevgim artıyor, özlemim artıyor sızım aynı kalıyor.

Her insan kendi gerçeğini bulmak ve kabul etmek zorunda. Kabul etmez ise eğer saklanmak kişiliği haline gelir ve o kişilik insanın kaderi olur. Acınızı da sevin, sızınızı da. Özlenmesi gereken ne varsa özleyin. Korkmayın. Sevmekten dolayı hissettiğiniz mutluluk ile özlemekten dolayı hissettiğiniz mutluluk bir gün aynı olacak emin olun.

Madem ki insanız, madem ki gelmişiz bu dünyaya yaşayalım gitsin. Yalansız, kandırmadan, içimizden gelen ne varsa o aksın dışımıza.
Madem ki insanız, madem ki içimize çekiyoruz gökyüzünü verdiğimiz her nefesin ucunda mutlak bir gülümseme olsun.