Türkiye Başakşehir'i konuşuyor.
Süper ligde açık ara lider olması veya iyi futbol oynadığı için değil, koruyup kollandığı ve yaptığı pahalı transferlerle gündemde...
Adı daha önce İstanbul Büyükşehir Belediyespor'du...
Daha sonra en azından görünürde İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile organik bağı ayrıldı ve Başakşehir Futbol Kulübü oldu...
Medipol'un sponsor olması ile de Medipol Başakşehir olarak anılmaya başlandı...
Görünürde çok geliri olmamasına rağmen Arda Turan, Adebayor, Chichy ve son olarak da Robinho'nun transferi ile gündem oldu...
Haklı olarak herkes Başakşehir'e odaklanmış...
Hakem hatalarından en çok yararlanan takım Başakşehir olunca koruyup kollandığı noktasında herkesin kafasında soru işaretleri artıyor.
Asıl konuşulması gereken konu ise Başakşehir ile birlikte diğer belediye takımları ve bu takımlara belediyelerden aktarılan kaynaklardır...
Geçmişte Ankara Büyükşehir Belediyespor vardı... Pahalı ve çok futbolcu transfer etmesiyle hep gündemdeydi...
O da Başakşehir gibi isim değişikliğine gitti, Osmanlıspor oldu... Ama yine de süper ligde tutunamadı...
Büyükşehir Belediyesi Erzurumspor, Akhisar Belediyespor süper ligde oynayan belediye takımları...
Alt liglerde oynayan bir sürü belediye takımı daha var...
Belediyelerin amatör sporlara destek vermesini anlarım, gereklidir de...
Ama belediyenin futbol takımı sahibi olması, kurması ve yönetmesi ne kadar doğru?
Belediye bütçesinin, daha doğru ifade ile kamu kaynaklarının spor kulüplerinde sorumsuzca harcanması ne kadar vicdanıdır?
Belediye takımlarının korunup kollandığı iddiaları bir yana...
Büyük kulüpler dahil, özellikle amatör liglerdeki takımlar borç batağında yüzerken, belediyelerin hesapsız şekilde futbol için para akıtması ne kadar spor ahlâkına uyar...
Sporun bu çıkmazdan kurtulması için futbol başta olmak üzere belediyelerin tüm profesyonel sporlardan elini çekmesi, sadece amatör sporlara destek vermesi gerekir...
Amatör sporları canlandıramazsak futbol ve diğer spor dallarında yol almamız mümkün olmaz...

*****

Devlet nasıl çöker...

Kanuni Sultan Süleyman'ın kafasına takılan ve onu yoran bir soru vardı.
Bir devlet ne zaman çöker ve sonunda ne olur?
Bunun cevabını almak için Sadrazamı, dönemin ünlü Türk âlimi Yahya Efendi'ye gönderdi. 
Sadrazam gitti, sordu ve döndü.
Kanuni; "Ne dedi?" diye sorduğunda cevabı söylüyor;
"Neme lâzım dendiği zaman."
Kanuni, "Başka bir şey söylemedi mi?"
"Hayır efendim. Bir tek cümle söyledi."
Bunu uzun bir süre düşünen Kanuni, sonunda ünlü âlime mektup yazıyor, bunun açıklanmasını istiyor. "Çeşitli yorumlar yapıyorum, ama doğrusu nedir, onu ancak siz söylersiniz" diyor.
Ünlü âlim Yahya Efendi de bir mektup yazıp Kanuni'ye gönderiyor. (500 yıl önce yazılan bu mektup şu anda Topkapı Sarayında sergilenmektedir.)
Mektup şöyledir:
"Bir devlette zulüm yayılırsa, haksızlık sıradan bir hale gelirse, işitenler de neme lâzım deyip uzaklaşırsa, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yerse... 
Bilenler bunu söylemeyip susarsa ve gizlerse... 
Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryadı göklere çıkar, bunu da taşlardan başkası işitmezse...
İşte o zaman devletin sonu görünür.
Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır. Halkın güven ve saygısı sarsılır. Asayişe itaat hissi kaybolur. Halkın umutları yok olur, böylece devletin yıkılması mukadder hale, kaçınılmaz hale gelir."

***

TEBESSÜM

Asansör

Kadın doktora gider ve dert yanmaya başlar:
- Doktor bey, kocam kendini asansör sanıyor.
- Peki, hanımefendi eşiniz niye gelmedi sizinle?
- Getireceğim ama bir türlü bu katta durmuyor ki...

*****
GÜNÜN SÖZÜ
Rahat olmak lâzım ama duyarsız değil, açık sözlü olmak lâzım fakat edepsiz değil...
Sadi Şirazi