Sözcüklerin sözlüklerde açıklanan anlamlarından daha da fazlasını barındırdığını düşünüyorum. Örneğin benim için fotoğraf sözcüğü bunlardan biri. Kaç gündür aklımda yeni tanımları dolaşıyor. Diyorum ki kendi kendime; ‘’açıp açıp bakmıyorsan fotoğraf değildir’’ hemen ardından başka bir tanım fısıldıyor kendini; ‘’bakamıyorsan fotoğraftır’’. Aklınızın ve yaşamınızın en kuytu yerinde sakladığınız ama sizde yaratacağı duygulardan korkarak bakamadığınız o kağıt fotoğraftır. Ve bu durumun tersi de mümkündür; elinizden bırakamadığınız kağıt parçasının adıdır fotoğraf.

Sizlere ayrılık fotoğrafı gibi bir kavramdan söz etmiyorum. Ayrılık ve fotoğraf sözcükleri dönüp durduğu için aklımda beraber yazıyorum. Herhalde ‘’ayrılık’’ sözcüğü kızımın eğitim için başka bir ülkeye gitmesiyle içimde bana dokunacağı günü bekleyen ince bir özlem gibi çıktı gün yüzüne. Ben o duygunun orada olduğunu hep biliyordum. Bazen göz göze geliyorduk; her seferinde bana dokunup giderken ‘’özlem’’ diyordum ona ve soruyordum kendime ‘’insan hiç sevdiğini özlemekten korkar mı’’. Eminim ki kızım için de ayrılık sözcüğünün, özlem sözcüğünün, fotoğraf sözcüğünün anlamları çoğaldı ve büyüdü. Sadece bizim için değil  dünyada yaşayan insanlar için ortak sözcüklerimizin anlamı ve yoğunluğu mutlaka değişiyor.

Şiir gibidir fotoğraf. Hiç çabalamaz anlatmaya. Oradadır. Öylece durur. Önünde sonunda sizi gerçeğinizden yakalar bir gün. Yaşamınızın bilmem kaç milisaniyesindeki anınız duruyordur orada. Bir benzeri daha olmayacak bir an. Asla bir daha o bakışla size bakmayacak bir çift göz, incecik bir gülümseme oradadır. Belki de siz bir fotoğrafta bekliyorsunuzdur çıkarıp bakarken elleri titreyen birinin gözlerini.

Aykırı bir tanımlamasını yaparsam insanın derim ki ‘’insan sözcüklerden yaratılmıştır’’. Sözcükleri kullanarak tanımlarımız ne varsa bu dünyada. İyi, kötü, güzel, çirkin, yeşil, mavi göz, uzun, kısa, anne, baba, çocuk örnekleri çoğaltmak mümkün; kendimizi de sözcüklerle tanımlarız. Sözcükler ayakta ayaklarımızın üzerinde durmamızı sağlar.

İki sözcük ile başladım bu yolculuğa; fotoğraf ve ayrılık. Bir sözcük daha eklemek isterim bu ikiliye ‘’kızım’’ sözcüğünü. Hani söylemiştim ya insan sözcüklerden yaratılmıştır diye işte benim yaradılışımda en çok etkili olan sözcüktür ‘’kızım’’ sözcüğü. Hep içimi ışıldattı her tekrarlamamda sessizce. Beni değiştirdi bu sözcük. Bu gün neysem ona dönüştürdü. Sevmeyi yeni baştan öğretti. Bakmayı, görmeyi, kıyamamayı ben kızımdan öğrendim.

Kısaca durmadan bir akış içindedir içinde yer aldığımız yaşam. Hem kendi değişir an ve an hem de bizleri değiştirir. Değişmek başarıdır aslında. Yenilenmektir. İlerlemektir.

Bazı cümlelerin sonundaki nokta diğerlerinden daha koyu, daha bastırılarak koyulmuş gibi gelmiyor mu sizlere bazen? Öyle noktalara rastladığınızda dönüp yeniden okumuyor musunuz o cümleyi? Yaşam denen o devasa akışın içindeki nokta kadar kalmış benliğimizin anlamı her an değişmiyor mu sanıyorsunuz?

Kızım sözcüğünü söyledikçe kendime yaşadığım sevinçten olsa gerek bu yazı boyunca ayrılık sözcüğü başlıkta da olmasına rağmen çok az geçti. Belki seven insanlara ayrılık yoktur dediğimden. Yaşandığı ana, duruma göre değişiyor bu sözcüğün anlamı. Bizlere hissettirdikleri de. sanırım fotoğraf sözcüğünden ayrılmıyor ayrılık sözcüğü, ikisi de bir diğerini çağrıştırıyor. Ayrılık yok mu hayatta derseniz elbette var. Kapınıza gelen ayrılığı nasıl kabul edeceğiniz, o ayrılıkla nasıl yaşayacağınız size kalmış.

Ses olarak, yazılış olarak, tür olarak hiç benzemiyor ayrılık ve fotoğraf sözcükleri ama bana soracak olursanız ikisi bir birinin aynası sanki. Çektiğiniz her kare, bastığınız her fotoğraf, dijital olarak telefonunuza sakladıklarınız da dahil olmak üzere içinde insan olan her  fotoğraf bir gün mutlaka ayrılık fotoğrafına dönüşecektir. Her ne varsa ömrünüzde anlamlarını değiştirecektir. Kesin, net  ve keskin değişiklikler olacak bunlar. Hiç konuşmadan, üzerine hiç düşünmeden anlayıvereceksiniz ayrılığın ve aklınıza sızan görüntülerin size neler getirdiğini.