Cenap Şehabettin Elhân-ı Hazân'de sonbahar musikisini anlatırken, "Hâl-i bî-reng-i ihtizârında / Sonbahârın bu solgun elvâhı / Ra'şe-dâr etti kalb-i eşbâhı / Kuru yaprakların kenârında!" diyor. Kaybolan bir mutluluk arayışını anlatıyor. Elhân-ı Hâzan'da sonbahar ve ilkbahar imgeleri üzerinden ölümün başlangıcı olan yaşlılık ve hayatın başlangıcı olan doğumu vurguluyor.  Temâşâ-yı Hazân'da ise " Gel bugün de, sükût ile güzelim, / İhtizâr-ı hazanı seyredelim ...." diye başlıyor neticede hazânı baharın hayali ele seyretmek arzusunu terennüm ediyor. Sessizliğin, yalnızlığın sesini, musikisini çizdiği tabloda seyrediyorsunuz. 

Hazan bütün yönleri, sembolleriyle Servet-i Fünün döneminin ana teması. Karamsarlık, içe kapanıklık ve ölümle bağ kuruş... Bu dönem şairlerinden Cenap'ın ayrıcalıkla yeri var. Berk-i Hazan Şiirinde, meyve yüklü daldan düşen bir sonbahar yaprağı bile onu ilk bahara ilişkin şairane ümitlere sürükler: "Bir varak-pâre-i hazân-dîde / Ayrılıp sâk-ı meyve-bârından / Düştü bir şâirâne ümmîde..." 
Mevlana'nın ciltler dolusu mesnevisinin özetini bizim Yunus bir cümle ile özetlemiş: "Ete kemiğe büründüm Yunus gibi gönündüm." 
Servet-i Fünün şairlerinin uzun müstezatlarının anlatmak istediğini modern zamanlarının insanı, üç dört mısra ile anlatıveriyor. İşte onlardan biri Çiğdem Aydın. Fasl-ı Hâzan'ı şöyle tanımlamış: 

"Yıldızlar ışık saçar / Ancak gece, gökyüzüne / En parlak yıldızdan da / HÂKİMDİR... / İlkbaharla salınır ömür, /Ancak yıllar soldurur... / Fasl-ı hazan hayatın, son demine DAİRDİR." 

Çiğdem Aydın'a ilişkin birkaç cümle söz edeyim: 1979 yılında İstanbul'da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini İstanbul da yaptı. Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği bölümünü bitirdi. Sakarya, Şanlıurfa ve İstanbul'da öğretmen olarak görev yaptı. Görevini İstanbul Üsküdar Gazi Mustafa Altıntaş İlkokulu'nda sürdürüyor. 
Çiğdem Aydın, mesleğini çok seviyor ve "hayatın en tılsımlı tarafının her gün gözlerinin içi umut alasıyla gülen çocuklara bakmak olduğuna" inanıyor. Diyor ki: "Bu dünyayı çocuklar ve kitaplar kurtaracak."

Çiğdem Aydın'ın şiirce tanımı ise çiğdemce... İşte bu kadar, diye bileceğiniz dizelerle örülü. Okuyunuz lütfen:  

"Sözlerin bittiği yerde / Söz olabilmekse şiir; / Ben Şairim... / Aşkların tükendiği yerde / Aşk olabilmekse bahar / Ben Baharım... / Işığın karanlıklara gömüldüğü yerde / Aydınlık olabilmekse Öğretmen / Ben Öğretmenim.../ Kimsesizliğin kalabalıklarda kol gezdiği yerde / Yoldaş olabilmekse bir cana yaren / Ben Yarenim... / Minicik bir elin hayata tutunmaya çalıştığı yerde / Kuvvetli bir dal olabilmekse Anne / Ben Anneyim... / İlkbahar çağlayan bir ömrün hazana yenildiği yerde / Renk olabilmekse inadına hayata Çiğdem / Ben Çiğdemim..." 
Çiğdem Aydın'ın şiirlerinden birkaç demet, Tuğra Yayınları arasında "Fasl-ı Hâzan" adıyla kitap haline getirildi. Dikkatle okudum. Önce "Fasl-ı Bahar" olmalı mıydı diye düşündüm. Gördüm ki, nostaljiye, melankoliye, yalnızlığa, sessizliğe ve renklerden sarıya bir başka vurgu yapmış öğretmen şaire. Fasl-ı Hâzan uygun düşmüş. İşte Gülün Rengi şiiri: 

"Gülün rengi kırmızı, adı AŞK;
En tutkulu, en yakıcısından.
Gülün rengi beyaz, adı YALNIZLIK;
Zifirî gecelerde yüreği bezeyen, en ayazından.
Gülün rengi pembe, adı DÜŞ;
Yar gölgesine esir peri masallarının en tılsımlısından.
Gülün rengi sarı, adı HAZAN;
Hicranlara yenik yarınların en acıtanından."

Çiğdem Aydın, Kitabına adını veren şiirinde yine hazanın rengini işaret ediyor: 

 "Savurmasın hicran,
Son sigaranın dumanını...
Koklamasın yürek,
İhanetin kesif sızısını...
Görmesin göz,
Arsız imtihanın dahasını.
Sarınmasın Canan,
Fasl-ı hazan sarısını...

Kitabın yayın yönetmenliğini  Ümit Tufan, kapak tasarımını Cengiz Bostan yapmış. Tura Yayınlarından edinmeniz mümkün: "Alemdar Mah. Çatalçeşme Sk. No: 46 Kat: I Cağaloğlu - İSTANBUL Tel: 0212-528-03-91 522-59-69 ajanskitap.com"