Taksim İstiklâl Caddesinde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü sebebiyle yapılan gösteride ezanın ıslıklandığı iddiası gündemden düşmüyor.
Gösteriye katılanlar, basın mensubu veya tarafsız olarak bulunanlar ezanın ıslıklanmadığını söylüyor.
İddianın duyulması ile bir grup hemen gösteri düzenledi. Bazı gazeteciler ve kimi çevreler yüksek perdeden konuştu... Gerçek ortaya çıkınca biraz vicdanlı olanlar geri atım attı, özür diledi.
Bir kesim ise ısrarla ezan ıslıklandı diyerek veryansın ediyor...
Birçok basın yayın kuruluşu olayı takip etti, onlarca kamera görüntü aldı... 
Gerçekten iddia edildiği gibi ezan ıslıklanmışsa tespit etmek çok kolay...
Ortamı germeden ezanı ıslıklayanları bulur, adalet önüne çıkarırsın. 
Böyle bir olay yoksa ısrarla niçin toplumu ayrıştırırsınız, niçin insanları birbirine düşürürsünüz?
Ezan da, bayrak da, İstiklâl Marşı da, vazgeçilmez ve tartışılmaz kutsal değerlerimiz...
Her ne sebeple olursa olsun hiç kimsenin ezana, bayrağa, İstiklâl Marşına saygısızlık etmesi, hele ıslıklaması düşünülemez, yapanlar da hoş görülemez.
Eğer gerçekten böyle bir olay olmuşsa, bunu yapanları bulup adaletin önüne çıkarmak yetkililerin görevidir. Böyle bir durum yoksa ezan üzerinden kışkırtıcılık yapanların da adalet önünde hesap vermesi gerekir.
İnsan hata yapabilir, yanılabilir...
Ancak gerçek bu kadar net ortaya çıkmışken hâlâ daha ezan üzerinden kışkırtıcılık yapmak vicdana sığır mı?
Toplum olarak bölünmüşlük had safhaya ulaştı.
Seçim de araya girince pimi çekilmiş bomba gibi olduk...
İnsanlar birbirine selam vermekten bile çekinir hale geldi...
Böyle bir ortamda hiç gereği yokken, ezan gibi kutsalımız üzerinden insanları germek, kamplara bölmek kimlerin işine yarıyor?
Ayağı taşa takılsa dış mihraklara bağlayanlar, toplumun bu kadar kamplara bölünmesinde niye sessiz kalıyor? Niçin toplumu birleştirici, yatıştırıcı hareket etmiyor?
Bu vatanı kuponla kazanmadık...
Birileri kuponla vermek niyetinde olabilir...
Kupon biriktirenlere çok dikkat etmeli...

*****

Siz neyseniz, ben de oyum

Bir zamanlar bir ülkede halk ayaklanır, hükümdara karşı. Haklılardır da. Ne adalet, ne düzen kalmıştır ülkede.
Hükümdar ayaklanan halkı meydandaki devasa bir havuzun etrafında toplar ve bir konuşma yapar:
"Eğer isterseniz benden çok kolay bir şekilde kurtulabilirsiniz. Böyle isyan etmenize hiç gerek yok. Şimdi ben bu havuzu boşalttıracağım, üzerini de kapattıracağım. Sizden tek isteğim bu havuzu süt ile doldurmanız. Herkes gece yarısından sonra bu havuza bir kova süt dökecek. Herkes sütü tek başına dökecek, kimse kimseyi görmeyecek. Güneş doğarken hepiniz burada olun. Havuz süt ile dolduğunda ben tahtı bırakıp gideceğim."
Ertesi gün sabah olur, herkes sevinçle toplanır havuzun başına. Öyle ya artık bu düzenbaz hükümdardan kurtulacaklardır. Hükümdar da gelir ve üzeri kapalı havuz açılır.
Bir de ne görsünler? Havuz berrak suyla doludur.
Çünkü herkes aynı şeyi düşünmüştür, "Onca sütün içinde benim döktüğüm bir kova suyu kim fark edecek?" 
Hükümdar konuşur:
"Gördünüz mü? Siz ne iseniz ben de oyum. Siz düzenbaz olduğunuz için içinizden kimi seçerseniz seçin sonuç hiçbir zaman değişmeyecek. O yüzden ben tahtımda kalıyorum, siz de layık olduğunuz sistemin içinde."

***

TEBESSÜM

Eylem

Adam karısına mesaj yazar:
- Aşkım dün mesajına cevap veremedim, eylemdeydim. Kaçarken ayağımı burktum, üstüne biber gazı yedim. Şu anda hastanedeyim, çok kötü durumdayım. 
- Eylem kim?

*****

GÜNÜN SÖZÜ
Hükümdar; haksız olarak köylüden bir yumurta alırsa, adamları bütün tavuklarını götürür.
Şeyh Sadi