Küresel ısınma ve iklim değişikliği cümlelerini yıllardır sizler de duyuyor olmalısınız. İklim değişikliği başlayalı çok oldu. Bu yüzyılın en büyük sorunu. Çok farkında değiliz belki bu durumun. Hepimizin başka başka dertleri var. Emin olun çok kısa bir sürede küresel ısınma ve iklim değişikliği hepimizin en önemli ve yaşamsal derdi olacak.

Küresel ısınmayı tanımlayacak olursak; içinde yaşadığımız atmosferdeki ozon tabakasının incelmesi ve güneş ışınlarının geçirgenliğinin artmasıyla ortaya çıkan sıcaklık artışıdır. Bu duruma nüfusun artmasıyla kullanılan her türlü aracın katkısı ile ulaşıldı. 
Dengemiz bozuluyor. İnanamayacağınız bir hızla bozuluyor. Tarımın içinde biri olarak bu bozulmayı sanırım daha çok fark ediyorum.  
Bundan bir kaç  gün önce daha meyveleri toplanmamış ağaçların yeniden çiçek açtığına şahit oldum. Bu öyle bir bozulma ki bütün dünyayı açlıkla tehdit etmeye başladı. Daha meyvesi toplanmayan ağaç çiçek açarsa o ağacın bir daha ki seneye meyve vermesi mümkün olabilir mi?
Çocukluğumda kış yaklaştığı zaman kürekleri, kazmayı evin içine alırdık. Sabah uyanıp kapıyı açtığımızda bembeyaz bir duvarla karşılaşır, dışarıya küreklerle karı temizleyerek çıkardık. Bu Anadolu'nun orta yerinde yaşanan sıradan bir durumdu. Öyle çok doğuda meydana gelen bir şey değildi. Yaklaşık 150 cm kar yağardı o günlerde, 40 yıl öncesinde. İnsanlar evlerinden bakkala, camiye giden yollarını kendi açardı. Toprak damlı genellikle tek katlı evlerden oluşan köyümüz bembeyaz bir örtünün altında kaybolurdu. O evlerin pencerelerinden bakarken insanların kendi açtığı yollarda (cığır denirdi) bir yere giderken sadece kafaları gözükürdü. Aylarca kalırdı  kar. Uzun, masalsı gecelerimiz olurdu kış boyunca. Beyaz bir sessizliğin ortasında beklerdik baharı. 

Uzun süredir eskisi gibi yağmıyor kar. Öyle 150 cm kar falan yok  artık. Bu günlerde yağan kar zar zor toprağın siyahlığını kapatıyor. Toprağın suya doyması için uzun süre kalıcı kar yağması gerekiyor. Yağmurun etkisi çok az yer altı sularına ve toprağa. Döngüsel bir kuraklığa girmek üzereyiz. Fırtınalar,  sel baskınları bekliyor bizleri. Topraklarımızdan yeterli gıdamızı çıkaramayacağız kısa süre sonra. Üstelik yaşadığımız sera etkisi ağaçlarımızı, bitkilerimizi şaşırtacak.

Hangi tür sınıfında olursa olsun doğanın içinden bir parçayı çıkarırsanız; bir ağacı, bir bitkiyi, bir hayvanı doğanın dengesini değiştirmiş olursunuz. Sadece bu türler arasından insan doğadan çekilip alınırsa her ey normale dönmeye başlar ve denge yeniden sağlanır. Aslında biz kendimizi insan diyerek sınıflayanlar en büyük zararı kendimize vermeye devam ediyoruz.

Dengemiz bozulmaya, doğa zarar görmeye devam edecek. Yapmamız gereken akılcı çözümler üretmek. Zararı düzeltmeye çalışmak. Uzun süreli akılcı programlar yapmak. Neler olacağını hesaplamak zorundayız. Önümüzdeki yıllarda kaç kişi olacağız, insanları, çocukları neyle, nasıl besleyeceğiz bilmek daha doğrusu hesaplamak zorundayız. İklim değişikliği bizden neler alacak, aldıklarının yanında avantaj sağlayacağımız durumlar söz konusu olacak mı? Küresel ısınma ve sera etkisi hangi bölgelerimizi, ne zaman, hangi derecede etkileyecek? Üretim planlamasında hangi ürünler nerelere kaydırılacak? Onlarca, yüzlerce soru var bizden cevap bekleyen.  Önceliğimiz tüm soruları doğru biçimde sormamız olmalı. Çünkü her soru cevabın yarısını; belki de onlarca cevabı barındırır içinde.

Dünya hızla değişiyor. Yağmurları değişiyor. Fırtınaları değişiyor,  karları değişiyor. Farkında mısınız bilmem Güneş bile doğduğunuz andaki Güneş değil. Siliniyor bazı bitkiler, bazı hayvanlar doğanın içinden. Suyunuz azalıyor. Balıklarınız azalıyor. Hızla yaklaşıyor canımızı yakacak son.

Aklımızı öncelikli olmak üzere; tüm insanları harekete geçirmemiz gerekiyor. Kendimizden başlayarak bazı davranış biçimlerimizi değiştirmemiz gerekiyor. Ya sahip çıkacağız bizlere armağan olarak verilmiş yaşama ya da sessizce silinip gideceğiz o yaşamın içinden.