Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu, üniversiteler için “fuhuş evleri” benzetmesi yapınca haklı olarak kızılca kıyamet koptu.

Sofuoğlu, muhtemelen birilerine yaranmak için bu sözleri söylemiş olsa da o kesimden bile çok tepki çekti.

Bir profesörün, kendisinin de ders verdiği üniversiteler ve öğrencileri için “fuhuş evleri” benzetmesi yapması, çocuklarımızı kimlere emanet ettiğimizi göstermesi açısından çok manidardır…

Bu olay da bize gösterdi ki, her zaman olduğu gibi asıl büyük sorunu görmezden geliyoruz.

Üniversitelerimizin hali içler acısı…

Sebebini iyi tahlil etmek ve çareyi ona göre aramak lazım.

Üniversiteler, akademik eleman alırken önce ihtiyaç duyduğu bölümler için kadro talep ediyor. Kadro gelince aranan nitelikleri içeren ilan hazırlanıyor ve YÖK’e bildiriyor. YÖK de onay verince ilan Resmi Gazetede yayımlanıyor.

Şartları tutan herkes ilana çıkan kadro için başvurabiliyor.

Buraya kadar olan kısım kanuni zorunluluk. Peki bu süreç uygulamada nasıl işliyor derseniz, tam bir garabet…

Üniversitelerin çoğunluğu eleman ihtiyacı olduğu zaman değil, almak istedikleri eş dost ahbap için kadro talep ediyor. Onay gelince almak istedikleri kişiyi tarif edecek, mümkünse başka birinin kadroya başvurusunu engelleyecek türden bir ilan hazırlanıyor. YÖK’ten onay alınca ilan yayınlanıyor, ama sadece o kişi başvurabiliyor. Başka başvuru olsa şu veya bu şekilde eleniyor.

Örneğin Sofuoğlu’nun bu sözleri söylemesinden bir iki gün önce Kayseri Üniversitesine öğretim üyesi alımı için 14 Aralık tarihli Resmi Gazetede ilan yayımladı.

Meslek Yüksekokulu İç Mekan Tasarımı Programı için mimar veya iç mimar alınması gerekirken fizik doktoralı özel şart ilana yazıldı.

İç mimar veya mimar alınması gereken bölüm için aranan özel şart aynen şöyle; “İnşaat Mühendisliği Bölümü Lisans Mezunu Olmak. İnşaat Mühendisliği veya Fizik Alanında Doktora Yapmış Olmak. Yükseköğretim Kurumlarında En Az 4 Yıl Eğitim Öğretim Tecrübesine ve Ders Verme Deneyimine Sahip Olmak.”

Alacakları kişinin adını açıkça yazsalar bu kadar net olmazdı. Öyle ya aynı isimde ikinci birinin olması, bu özel şartın bulunması ihtimalinden bile daha fazla…

Hatırlarsınız birkaç zaman önce Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesinin akademik personel alımı ilanında, taslak çalışması yanlışlıkla gazeteye gönderildiği için alınacak kişilerin isimleri bile yer almıştı.

Hatta bir keresinde bir öğretim üyesi, “İlan benim için çıktı, başkasının başvurmaya hakkı yok” diyerek kadro için başvuru yapan kişiyi suçlamıştı.

Maalesef eş dost, akraba, tanıdık diyerek hiçbir vasfı olmayan insanlar, kanunu dolandırarak, çoğu zaman açıkça kanunlar çiğnenerek işe alınıyor.

Ehil olan kişiler üniversitenin önünden bile geçemiyor, geçirilmiyor…

İmkân bulan yurtdışına gidiyor, başarıdan başarıya koşuyor.

Fırsat verilmeyenler, çaresiz başka işler yapmak zorunda kalıyor.

Sonra da üniversitelerimiz niçin başarısız diye güya kafa yoruyoruz…

*****

Yağmur duası!

Çok kurak geçen bir yaz gününde cemaat Cuma namazı sonrası cami imamı ile beraber kuruyan tarlalarını kurtarmak ümidiyle bozkıra yağmur duasına çıkar.

Hacet namazları kılınır, dualar edilir, kurbanlar kesilir ama yine gökyüzünden tek damla yağmur düşmez! Cemaat boynu bükük tekrar kasabaya geri döner.

Aradan birkaç gün geçer. Büyük bir alimin yolu kasabaya düşer.

Kasaba halkı büyük alimin yanına giderek kendileri için yağmur duasına çıkmasını rica eder ancak alim, yağmur duası yerine halka kasabayı beraber gezmeyi önerir...

Halk şaşkınlık ve merakla alimin ardına düşer, evleri dolaşmaya başlarlar…

Kasabada 3-5 evi dolaştıktan sonra damı çökük, kapısı kırık bir eve rastlarlar; alim kapıdan içeriye seslenip ev halkını dışarı çağırır…

İçeriden orta yaşlarda yamalı bir kadın ve iki yetim kız çıkar…

Alim, hâl hatır sorduktan sonra evin beyinin kalp krizi geçirip erken yaşta öldüğünü ve kadının iki yetim kızıyla kaldığını öğrenir.

Alim, kadın ile hasbihal ettikten sonra küçük kızlara kendisinden istekleri olup olmadığını sorunca, kızlardan biri çatıları için kiremit, diğeri de kendisi için yeni bir ayakkabı ister…

Alim, hemen yanındaki cemaate evin damı için kiremit ve diğer kız için ayakkabı alınmasını ister…

Kiremitler ve ayakkabılar geldikten sonra alim, küçük kızlara “Söyleyin bakalım dedenize, en çok ne için dua edersiniz?” diye sorar.

Kızlardan biri, “Yağmur yağdığında damımız eski olduğu için evimiz ıslanmasın diye Allah’tan yağmur yağdırmamasını isterim hep” der.

Diğer kız ise “Ben de ayaklarım yağmurlu havalarda ıslanıyor diye Allah’tan yağmur yağdırmamasını istiyorum hep” cevabını verir.

Alim bu sözlerden sonra yanındaki cemaate dönerek, “Sadece Allah’ın kudretinde olan bir duayı etmeden önce kendi kudretinizle birinin duasını yerine getirmediğiniz sürece duanız kabul olmaz ey cemaat” der.

*****

TEBESSÜM

Hata

Öğretmen, matematik dersinde bir problem sorar. Dursun parmak kaldırır fakat soruyu yanlış yapar.

Öğretmen sınıfa dönerek “Çocuklar arkadaşınızın ilk hatası neydi?” diye sorar. Temel cevap verir:

- Parmak kaldırmasıydı hocam.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Kendisini başkalarının kurtarmasını bekleyen kişiler yalnızca kölelerdir.

Voltaire