Bu şarkıya bilmeyen ve sevmeyen yok gibidir. “Geçsin günler, haftalar, / Aylar, mevsimler, yıllar... / Zaman sanki bir rüzgar / Ve bir su gibi aksın... / Sen gözlerimde bir renk / Kulaklarımda bir ses / Ve içimde bir nefes / Olarak kalacaksın...” Şarkının bestecisini sorsam Erol Sayan olduğunu bilenler yüzde ellinin üstünde çıkabilir. Ama güftekârını sorsam bilenler yüzde onlara kadar düşecektir. Enis B:ehiç Koryürek’in olduğunu kim hatırlar?
Milli Edebiyat akımının bir devamı olarak, Cumhuriyet sonrası şiirimizde önemli yeri olan "Beş Hececi" şairlerden biri de Enis Behiç Koıyürek'ti.
Enis Behiç, 11 Mart 1891'de İstanbul'da doğdu. Mülkiye'yi bitirdikten sonra Dışişleri teşkilatında çalıştı. Bükreş’te (1985), Budapeşte’de (1916-1921) konsolos kâtipliği ve konsolosluk yaptı.
1921'de Türkiye'ye döndükten sonra Kurtuluş Savaşı'nı destekleyen "Müdafaa-i Milliye" adlı gizli örgüte katıldı, Yurtiçinde Adalet ve Çalışma Bakanlıklarında üst düzey görevler aldı. Fransızca ve edebiyat öğretmenliği yaptı.
18 Ekim 1949'da Ankara'da vefat etti.
Miras. Varidat-ı Süleymaıı ve Güneşin Ölümü adlarında üç şiir kitabı olan Enis Behiç Koryürek hakkında daha geniş bilgi vermeden önce, 1922 tarihini taşıyan bir şiirininden birkaç kıta sunayım:
EY TÜRKELİ!
Ey Türkeli, ben uzaktan gelen yorgunum.
Dinle beni, ben de senin bir öz oğlunum.
Geceleyin çölde yalnız kalan yolcu bir
Solgun ışık fark edince nasıl sevinir,
Nasıl bütün ümidini bağlarsa ona,
Ben de öyle yâd elinden baktım vatana.
Ben de öyle yadelinden baktım vatana.
Sen uzaktın benden, fakat kalbim senindi.
Ey Türkeli, hasretin ta ruhuma sindi.
Bir kasırga alt üst etti dünyayı bütün.
Kaç hükümdar tacı kandil olup asıldı...
Kaç istiklal gömmek için mezar kazıldı...
Bu kazılan mezarlardan biri en derin.
Bu en derin mezar senin, ey vatan senin!
Kızıl gökten çalacaktı ayla yıldızı
Ölümünden şenlik yapan kefen hırsızı.
O karanlık günlerinde, gönlümüz kara,
Bağrımızda sefillerin açtığı yara,
Ellerimiz bağlı matem zincirleriyle.
Neslimizin bezgin ömrü bütün hâile,
Şehid olan emellere hep hazin, hazin
Ağlamaktan nuru söndü gözlerimizin.
Dinleyerek baykuşların kahkahasını
Millet kara bayraklarla tuttu yasını.
………..
"Zafer" azgın bir küheylan; koşar, şahlanır;
Sırtındaki şehsuvarı pek çabuk tanır.
Bu şehsuvar, küheylâna daha binerken
Yelesinden bir tutar ki, azgın at hemen
İlk mahmuzda anlar nasıl binicisi var.
Yol ver artık küheylana, şanlı şehsuvar!
Sen korkusuz, güçlü, hakim oldukça ata
Atın seni erdirecek her saltanata.
Onu ne dağ, ne deniz durduracaktır.
... …….”
Enis Behiç Koryürek'in, Şehbal dergisinde çıkan ilk şiirlerinde Servet-i Fünuncuların etkisi görülmekte. Balkan Savaşı yıllarında Ziya Gökalp'in tavsiyesiyle heceyi benimsedi. Milli Edebiyat akımın benimsedi. Balkan Savaşı sürecinde tanınmaya başlamıştı. Ancak asıl ününü, Hecenin Beş Şairi'nden biri olarak yaptı. Milli heyecanlarla yüklü epik şiirleriyle ünlendi. Hece vezni üzerinde çalışırken, kimi durak değişiklikleri ve hece kalıpları kullanmayı denedi.
Enis Behiç, ilk kitabını yayınladıktan sonra bir suskunluk dönemine girdi. Ancak, 1946'dan sonra bir mistisizme yöneldi. Dini ve tasavvufi şiirler yazdı.
Enis Behiç’in, Türk denizciliğine ait milli heyecan yüklü şiirleri de bulunuyordu. Serbest hecenin en başarılı örneklerinden biri olan ve konusunu Türk Denizcilik tarihinden aldığı "Gemiciler" adlı şiirini, ben de kahraman Denizcilerimize armağan olarak sunmak istedim.
GEMİCİLER
Biz dalgalar, fırtınalar kahramanı yiğitleriz.
Ufuklardan ufuklara haber sorar gezeriz.
Güneşlerde uyuklayan yamaçları.
Kalbi durgun tarlaları bıraktık.
Gölge veren ağaçları
Sevmiyoruz biz artık.
Sevgilimiz.
Ey deniz!.
İşte biz:
Nihayetsiz
Mavilikler yolcusu!
Ruhumuzun kardeşidir
Güneşlerde parıldayan bu yeşil su
Bayrağımız yeşil sular ateştir.
Biz bayrağın fedaisi sayısız Türk genciyiz.
Biz hilale şan arayan korku bilmez gemiciyiz.
Ey vatandan müjdelerle bize kadar gelen rüzgâr!
O sarışın sahillerde kara gözlü genç kızlar,
Yaz gecesi mehtap ile konuşurken
Doğru söyle, sordular mı bizleri?
Nasıl cevap verdi gökten
Gemimizin rehberi,
O vefakâr
Yıldızlar?
Poyraz var;
Yelken dolar.
Gemi sanki kanatlı!
Enginlerde pembe güneş
Gülümserken bu yolculuk ne tatlı'
Çal sazını kalenderce yiğit kardeş!
Nağmelerin yorulmayan dalgalardan bahtiyar.
Gönderelim bu ahengi o sevgili yurda kadar.