1 Mayıs, Emek ve Dayanışma günü olarak kutlanıyor. Başka bir deyişle İşçi Bayramı...

Türkiye yıllardır yaşadığı acı olaylar ve bir kısım yasa dışı sol örgütlerin kışkırtmaları yüzünden İşçi Bayramına mesafeli yaklaştı... Son yıllarda bir yumuşama belirtisi görüldü.

Asıl konu 1 Mayıs'ın İşçi Bayramı olarak kutlanması değildir. 1 Mayıs'ı bayram olarak kutlarsınız veya kutlamazsınız... İşçileri çok da ilgilendiren bir husus gibi görünmüyor.

İşçileri, hatta tüm çalışanları asıl ilgilendiren husus, emeğinin karşılığını tam ve zamanında alabilmektir...

Emek, başka bir deyişle alın teri her şeyin üstündedir. Ancak günümüzde emeğin karşılığını alabilen o kadar az insan var ki...

Hz. Peygamberimiz (SAV), "Çalışanın hakkını alın teri kurumadan ödeyiniz" diye buyurdu...

Her fırsatta Hz. Peygamberimiz (SAV)'in sünnetini anlatanlar, nedense bu hadisi görmezden gelir.

Sadece zamanında vermek değil, tam hakkını vermek önemlidir...

Türkiye'de çalışanların maaşı yerlerde sürünüyor. Her yılbaşında asgari ücret belirleniyor... Belirlenen rakam zaten çok düşük... Bir ailenin geçinmesi mümkün değil... Gel gör ki, asgari ücreti bile alamayan işçiler var.

Kapıya yazıyorlar, eleman aranıyor diye...

Giriyorsunuz, şartlarını soruyorsunuz... Günde en az 10-12 saat mesai, günlük 25-30 TL yevmiye... Veya aylık 600-700 lira maaş... Bu maaş, işçinin şahsi ihtiyaçlarını bile karşılamaz...

Bir de Suriyeliler var... Daha ucuza çalışıyor... 20-25 TL yevmiyeye razı... Bu durumda iş arayan gençlerin eli boş kalıyor.

Gençlerin, işsizlerin durumu felaket boyutuna ulaştı.

Eskiden iş bulmak aslanın ağzında derlerdi, şimdi aslanın midesinde...

Sadece işçiler değil, tüm çalışanlar sıkıntılı... Memur olanlar geçinmekte zorlanıyor. Esnaf siftah yapamadan dükkanı kapatıyor...

Bu şartlarda 1 Mayıs'ı İşçi Bayramı olarak kutlamak ne getirecek...

Önce işçiler ve tüm çalışanlar hak ettikleri ücreti alabilmeli...

İşçiler hakkını alırsa üretim artar. Memur geçim derdi yaşamazsa vatandaşın memnuniyeti artar...

İşçi ve memurun cebine para girerse esnaf da iş yapar...

Çalışanlar hak ettiğini alırsa, her gün işçi bayramı olur...

***

Bir altın getir, evlen

Bir zamanlar, bir genç evlenmek istiyordu. Bu niyetini ailesine açtığında, babası ona şöyle dedi: "Oğlum, elbette evlenebilirsin. Bana kendi alın terinle kazandığın bir altın getirdiğinde, seni hemen evlendireceğim."

Delikanlı babasının bu sözlerine gülümsedi. Ne kadar da kolay bir sınavdı bu diye düşündü. Ertesi gün, istenilen altın lirayı götürüp gururla babasının avucuna koydu. Babası hiçbir şey söylemeden, altını evlerinin yanından akan nehre fırlattı.

Genç, altının düştüğü nehre şaşkınlıkla bir-iki saniye baktıktan sonra, babasına döndü ve sordu: "Şimdi evlenebilirim, değil mi babacığım?"

Babası başını iki yana salladı:

"Hayır oğlum. Sana kendi alın terinle ve emeğinle kazandığın bir altın getirmeni söylemiştim. Bu altını sen kazanmamışsın ki."

Genç delikanlı babasının gerçeği nasıl keşfettiğini anlayamamıştı. Ertesi gün bu defa annesinden bir altın borç aldı ve babasına götürdü.

Babası altını aldı ve yine nehre fırlattı. Çocuk bir kez daha şaşırmıştı:

"Bunu niye yapıyorsun baba, anlamadım. Ama işte sana bir altın getirdim, artık evlenebilir miyim?"

Babası bu defa da izin vermedi oğluna: "Bu altını da sen kazanmamışsın!"

Delikanlı babasının yanından ayrıldıktan sonra, uzun uzun düşündü. Başkasından borç alıp getirdiğinde babası parayı yine nehre atacaktı ve bu gidişle evlenemeyecekti. O yüzden, genç adam bir iş bulup çalışmaya ve altını kendi emeğiyle kazanmaya karar verdi.

Günler geçti ve kazandığı bir altını babasına götürdü. Babası her zamanki gibi parayı nehre atmaya hazırlanıyordu ki, oğlu can havliyle babasının kolunu tuttu ve bağırmaya başladı:

"Hayır baba! O altını nehre atamazsın! Onu kazanmak için günlerce çalıştım ve sırtım ağrılar içinde kaldı!"

Babası, yüzünde ışıltılı bir gülümseme ile elini oğlunun omzuna koyarak, "Oğlum işte şimdi evlenebilirsin. Çünkü emeğinin karşılığı olan bu paranın değerini artık biliyorsun ve eminim ki onu akıllıca harcayacaksın" dedi

****

TEBESSÜM

Kösele

Garson bifteği güçlükle kesmeye çalışan müşteriye pişkin pişkin gülerek sorar:

- Nasıl buldunuz?

Müşteri yarı kızgın, yarı alaylı:

- Bizim meslekte buna birinci kalite denir.

- O halde siz kasap olmalısınız.

- Hayır, kösele tüccarıyım.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Pek çok insan diğerlerinin boşa harcadığı zamanı kullanarak öne geçer.

Henry Ford