Kuşkusuz Türkiye'nin en çok "çalışan ve açıklama yapan" STK'sı TESK... Yani Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu. Kurumun başkanlığını 1999 yılında genel başkan vekilliğinin ardından 2005'ten bu yana Genel Başkan olarak Bendevi Palandöken yapıyor. Yaklaşık 2 hafta önce yapılan seçimle koltuğunu koruyan 13 yıllık genel başkan. Esnaf ve sanatkarların sorunlarını her fırsatta dile getiren, çözüm önerileri sunan, sürekli koşturan ve terleyen bir genel başkan. Gündemi "yakalayan" sürekli "fikir" beyan eden bir genel başkan. Fikir dedik zira "bilgi" yok anlaşılan ya da başkalarında olduğu gibi yakın kurmayları gündemle ilgili "yanlış bilgi" veriyor. Hoş neden olmasın, Türkiye'de gündemi takip etmek oldukça zor elbette, birileri kendisini "bilgilendiriyordur". Ama sanırım yanlış bilgilendiriyor ya da kendisi gündemi takip ediyorsa, "yanlış" okuyor. 

2 milyon kayıtlı üye

Bu tırnak içinde vurgu yaptığım kelimelerle ne demek istiyorum biraz daha açayım. Bendevi Palandöken başkan, yakından takip ettiğim her konuşmasını, açıklamasını dikkatle izlediğim bir STK'cı. Kendisi halen bakkal dükkanı olan bir esnaf. En azından TESK'in sitesinde öyle yazıyor. 3 bin 98 meslek odası, 82 esnaf ve sanatkarlar odası, 13 mesleki federasyon toplam 2 milyon kayıtlı üyeyi temsil ediyor. TESK'e yeniden genel başkan adayı olana kadar her fırsatta esnaf ve sanatkarların sorunlarını dile getmiş, can suyu, kredi, KDV, ÖTV, vergi, SGK, hatta stajyer ve çırakların bile emeklilik haklarını savunmuş, 2 milyon üyesinin sorunlarını kimi zaman günde iki kez açıklama yaparak duyurmaya çalışmıştı.

Türkiye'de kriz yokmuş!

Seçim oldu, tekrar genel başkanlık koltuğuna oturdu. Ancak önceki gün yaptığı açıklama "Türkiye'de kriz yok, bunların hepsi manüpilasyon, onların doları varsa bizim de Allah'ımız var" çerçevesine oturtulmuştu. Palandöken başkan, mealen Türkiye'de kriz olmadığını, dünyanın bize ambargo uygulamayacağını, ihracatın yükseldiğini, ithalatın azaldığını vs. gibi benzer cümleler kurarak temsil ettiği 2 milyon kişinin yanı sıra kendisini takip eden birçok kişiyi şaşırttı. Seçimden sonra tebrik kabul ettiğini varsayarak yoğunluğuna vermek isterdik ancak dövizdeki agresif çıkış dünden bugüne olan bir şey değil. Başkan ihracatın arttığını söylerken acaba bir şey mi kaçırdık, bizden gizli bir üretim yapıldı, çiftçi ekti-biçti, montaj sanayiinde beklenmedik hamleler oldu, teknoloji ve savunma sanayiinde dışa bağımlılıktan kurtulduk ve başka ülkelere ürün satmaya mı başladık diye araştırdık ama ithalatın artmasını işaret eden bir gösterge bulamadık. 

Kaç patron battı

Ama başkan daha önce bir dolara tek parça ürün satarken, şimdi 1 dolara 3-4 parça ürün satarak bu sayısal büyüklüğe ulaştığımızı bilmiyorsa bu işte bir tuhaflık var demektir. Eğer tebrikleri kabul ettiği sırada memleket meselelerinden uzak kaldıysa biz bir hatırlatmada bulunalım. Acaba sürekli yükselen kur sonrası Türkiye'nin kaç köklü şirketinin korkordato ilan etti, kaç patron "Ödeyemiyoruz, kazanamıyoruz" çığlığı atarak kepenk indirdi. Basından takip edemiyorsa TÜİK rakamlarına baksın. Ama "Ben büyük esnafla değil, küçük esnafla ilgileniyorum" diyorsa o zaman da kaç bakkal dükkanı kepenk indirdi, kaç ayakkabı tamircisi ya da tesisatçı dükkanı kapandı o bizi bilgilendirsin. "İhracatımızı artıralım, ithalatı bırakalım" demekle olmuyor. Zira birilerinin söylediği gibi dövizdeki yükseliş "yalan haber" ya da "manipülasyon" değil, gerçeğin ta kendisi. Nereden mi biliyoruz? Neredeyse her gün ortalama iki konkordatonun yaşandığı, insanların işsiz ve parasız kaldığı, bazı patronların bile "Dayanamıyoruz" diyerek feryat ettiği gerçek Türkiye'den...